İdeal bir şehirde mi yaşıyorsunuz?

Şehir; insanların iklim şartlarından ve her türlü saldırılardan korunabilmesi, medeni ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla bir araya gelmelerinden ortaya çıkan bir kavramdır. Yüzyıllar boyunca insanlar bir arada güven içinde yaşamak için şehirler inşa etmişler. İnsanoğlunun şehircilik anlayışı M.Ö. 7400 yılına kadar uzanmaktadır. Dünyanın ilk şehri ise ülkemiz toprakları üzerinde yer alan Çatalhöyük’tür.

1960’lı yıllarda ise şehir mimarisi kavramı ortaya çıkıyor. İnşa edilen şehirlere estetik, ruh, görünüm ve kolaylık amacı kazandırmak için oluşturulan bu kavramı daha önceki yıllarda deneyen mimarlar oldu. Bu mimarlar içerisinde ön önemlilerinden biri Le Corbusier. Fransız Mimar, 1935 yılında tasarladığı The Radiant City (Çağdaş Şehir) projesiyle doğanın ulaşım ağları ve evlerin zemindeki yoğunluğu altında ufalanıp gittiğini, vaad edilen ayrışmanın en sonunda kalabalık bir yerleşmeye dönüştüğünü iddia eder. Son derece “anlaşılır” ve “berrak” bir kent imgesi önerir Radiant City’de. 3 milyon kişinin yaşayabileceği bir projedir bu. Araba da daha önce olmadığı kadar hesaba katılır ama projenin eninde sonunda tanımsız yeşil alanları ve vahşi bloklarıyla tam bir ego merkezli olduğuna kanaat getirilir. Le Corbusier’in Çağdaş Şehri o zamanlarda eleştirilerin hedef noktası olmasına rağmen günümüzde maalesef büyük şehirlerin mimarilerinde bu proje örnek olarak ele alınıyor. Nüfus arttıkça sağlıklı ve ideal şehir kavramında uzaklaşılıyor.

Günümüzde ideal şehirler oluşturmak için çeşitli adımlar atılıp tanımlar yapılıyor. Bir kentin ideal şehir olabilmesi için belli başlı özelliklere sahip olması gerekiyor. Bunlardan en önemlilerini sıraladık:

• İdeal şehirler, halkın tüm gereksinimlerini en kolay yoldan en iyi şekilde karşılamalı. Sağlık, ekonomik, eğitim konulu sorunlar başta olmak üzere tüm sorunları ortadan kaldıracak yapılara ve düzeye sahip olmalı. Ve bu yapıların kolay ulaşabilecek şekilde yerleşmesi gerekiyor.
• İnsanın maddi ve manevi ihtiyaç ergonomisine uygun olarak yapılaşmış şehirler olmalı. Her gelirden vatandaşa hitap edecek estetik konutlara sahip bir şehir insanların daha mutlu yaşamalarını sağlıyor.
• İdeal şehirlerde tarihi eserler, binalar, anıtlar korunur. Geçmişine sahip çıkan şehirler geleceğe daha parlak bakabilir. Ayrıca tarihini koruyan şehirlere gelen turist sayısı diğer kentlere oranla çok daha fazladır. Hem şehrin tanıtımı daha iyi yapılır, hem de ekonomik olarak şehir kalkınır.
• Bir şehrin ideal şehir olabilmesi için geniş yeşil alanlara, parklara ihtiyacı vardır. Çocukların açık havada gelişimlerini düzenli olarak sağlayabileceği, insanların iş stresinden uzaklaşıp rahat bir nefes alarak spor yapabileceği, ailelerin hep beraber pikniğe gidebileceği alanlar bütün ideal şehirlerde mutlaka bulunur.
• Bir şehrin gelişmesi, ideal olabilmesi için kültür-sanat etkinliklerine ve festivallere ev sahipliği yapması gerekir. Sinema festivalleri, sanat galerileri, konserler, tarihi ve geleneksel festivaller, çeşitli sergiler ve etkinlikler şehrin gelişmişlik düzeyine katkı sağlar. Ayrıca insanların kültürel anlamda gelişmesi, sosyalleşmesi ve yeni ufuklara sahip olması açısında da önemli rol oynar. Bu tür ortamlar kültürlerarası iletişimi artırır.
• İdeal şehirlerde suç oranları düşük olmalıdır. Şehirde kapkaç, darp, taciz gibi suç unsurları diğer şehirlere göre azdır. Güvenlik güçlerinin sayısı fazladır ve sıkı bir şekilde çalışılır. Şehirde insanların güvenliğinin sağlanması durumu ilk sıralarda yer alır. İnsanlar özellikle de geceleri güven içerisinde kapkaç ya da yaralanma korkusu olmaksızın dışarıya çıkabilir.

Tüm dünyanın yaşamak istediği ideal şehirler hakkında daha fazla bilgi almak için tıklayın!