Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '07

 
Kategori
Anılar
 

İğrenç bir anı

İğrenç bir anı
 

Evden okula, okuldan eve ot gibi geçen ilk gençlik yıllarımın hemen akabinde, acelemin ne olduğunu hala kendime sorduğum fakat o dönemki şuursuzluğumun dışında bir bahane bulamadığım evliliğimi yaptığımdan gün yüzü, insan sureti, medeniyet kırıntısı görmediğimden olsa gerek çalıştığım işyerinin ayarladığı meslekle ilgili bir seminere katılmak üzere Elmadağ'daki büyük otele gittiğimde ilk kez bir otele gitmenin heyecanı içerisindeydim.

Bunun yanısıra küçük, bağnaz insanların yaşadığı, dedikodunun sevildiği, insana Allah'ım burası İstanbul' un bir ilçesi mi ? dedirten bir yerde baskı içinde büyüyen biri olarak kendimi otel köşelerinde olmaktan yadırgar bir his de kaplamamış değildi içimi...(sanki ne yapıyorsam)

Bu kargaşa ve hengame içindeki duygularımla boğuşurken görevli eğitmen arkadaşın ne konuştuğuna ilişkinde en ufak bir fikrim yoktu. Gözüm sadece masada duran çeşit çeşit kurabiyelere takılıyor bir yandan da bitse artık bu işkence hissi sebebiyle saate bakınıyordum ki öğle yemeği arası verildi.
Katılımcılar yemek salonuna inerken ben tuvalete gitmek için izin istedim. Tuvalete girdiğimde o ışıltı, o temizlik, o genişlik bile beni büyülemişti. Aklıma hiç, bir keneften bu kadar etkileneceğim gelmemişti. İşimi gördüm ve tahret musluğu ararken ve bulamazken küçük bir düğmeye değme gafteli gösterdim. Hala çözemediğim altlardan bir yerden nasıl bir tazyik ki o yarabbim önce tavana vuruyor sonra kafama iniyor bir su, bir su..... nerden açtığımıda bilmiyorum ki oradan kapatayım... Uzun bir süre cebelleştikten sonra sanırım ecnebi çeşmesi bana acıdı ve su durdu.

Beni oracıkta cehennem ateşleri bastığından sular kısa sürede buharlaşmaya başlamıştı zaten ama yinede yemeğe katılmadan önce kurulanmam gerekiyordu. Kapıyı açıp saç uçlarından sular akan kafamı kimse var mı diye uzattım baktım kimse yok çıktım. Havlu arıyorum yok. bir makine var içinde kağıt havluya benzeyen bir rulo ama onuda döndürüyorum döndürüyorum elime gelmiyor, çekiyorum çekiyorum kopmuyor, Allahım bu ne biçim bir sınav acaba otele geldim diye mi kızdın ? Neyse baktım kopmuyor tuttum dişimle bir kenarından yırttım havluyu kuruladım kafamı gözümü, tam çıkıyorum bir baktım kapının üstünde kamera. O anı ölsemde unutmam. Ben yemeğe döndüğümde millet kalkıyordu zaten benimde birşey yiyecek halim yoktu boğazımda düğümler.

Çok şükür ki bu anlattığım zamanlarda internet yoktu. Şimdi olsa o kameradaki görüntüler elden ele gezerdi vallahi. Çok şükür... Gözünü seveyim teknolojisiz hayat.

 
Toplam blog
: 149
: 1089
Kayıt tarihi
: 24.08.07
 
 

Rakamlardan vakit buldukça harflere bulanan, okuyan, yazan bir mali müşavirim. Anneyim. Hayatı ya..