Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '07

 
Kategori
Bilim
 

İki ayrı portre

İki ayrı portre
 

Son birkaç haftadır, Ege Bölgesi dolayısı ile Türkiye için önemli bir projenin ön çalışmaları olarak, zamanım çeşitli fakültelerde bir çok bilim adamı ile görüşerek geçti. Bu bilim adamlarının çalıştıkları ekiple tanışmak, laboratuarlarında yaptıkları çalışmalara tanık olmak nasıl bir yürek coşkusu yarattı ben de anlatamam. O kısıtlı imkanlarla, o mütevazı çalışma mekanları ile neler yaratıyordu insanlar. Gösterişten uzak son derece sade ama sıcacık çalışma odalarındaki profesörleri, bir sürü imkansızlık içinde kurulan laboratuarlarda çalışmalarına rağmen o gençlerin işlerini yaparken ki yüz ifadelerini, doku kültürü ile üretmeyi başardıkları o bitkileri küçücük kavanozlarında, değişik bir yeşilin hakim olduğu renklerinde tanıtırken ki gururlarını görmek inanılmaz hoşlukta bir duyguydu. Mankenleri aratmayacak güzellikteki gençlerin, Ege’nin cayır cayır yandığı bu yaz sıcağında, herkesin denize koştuğu zaman diliminde kendilerini o laboratuarlara kapatıp, mutlulukla, hevesle çalışmalarını sağlayan nasıl bir dünya algılayışıydı? Bunları neden geniş kitlelere gösteremiyoruz? Neden gençlerimizi, örnek alınacak insanların varlığından haberdar etmiyoruz, diye hayıflandım kendi kendime.

Bilim uğruna, seve seve yıllarını feda etmiş profesörlerin çalışma alanlarında olmak öyle güzel ve huzur verici ki anlatması zor. Koridorlarındaki hava bile farklı sanki. Hayatın farklı bir anlamı olduğunu ifade eden bir hava esiyor adeta orada. “Ben buyumlardan “ uzak, bütün şatafattan arınmış bir hayat. Ama bir konuyu ömrü boyunca çalışmış ve gerçekten söyleyecek sözü olan insanların bulunduğu ortamlar buralar.

Aynı gün, bir devlet kurumunda bir makama giriyorsunuz, o makamın bulunduğu mekanın ihtişamından, koltukta oturanın bile gözlerinin kamaşmış olduğu gerçeğiyle karşılaşıyorsunuz. Kendini, hiçbir zaman olamayacağı bir yerde gören tavırlarıyla karşılaşmak insanın içini burkuyor. Bu nasıl kendini beğenmişliktir anlamak zor. Bilim yuvasında, yıllarca bilimsel çalışma yapmış ve bunları yayın haline getirme çabasındaki yaşını başını almış bir hoca, kendi elleri ile misafirine kahve yapıp ikram edecek kadar hayatı kendince yorumlamış biriyken, başka bir yerde, hiç de hak etmediği halde, siyasi güçlerin getirip o gösterişli makama oturttuğu ve insanlıktan nasibini alamamış varlık ise, telefonla zahmet edip çay siparişi bile veremiyor. Aynı günde yaşanan bu iki ayrı insan portresi için, ne demek gerekir bilmiyorum. Oturulan koltuklar insanlara bir şey katmaz, insanlar oturdukları koltuklara bir şeyler katabilir ancak. Bunu o yaşa gelmiş, ama hala fark etmemiş insanlara anlatabilmek mümkün mü acaba?

Bugün karalama defteri programında İdil Biret ile yapılan sohbeti izlerken içim bir kez daha acıyordu. Bizler 1930’ lu yıllardaki Türkiye’den çok daha gerideyiz 2007 yılında. Nasıl bir gidişattır bu. Bırakın ilerlemeyi, son hız geri vites gidilmekte. Bütçedeki harcanan paralarımızın nerelere nasıl pay edildiğini düşününce, çok da zor olmuyor bu geri gidişin nedenini anlamak.

Yönetim her şey demektir. Bu her konuda böyledir, aileden tutun, yaşamın içindeki bütün konulara kadar. Biz Türkiye olarak, kötü yönetilip, asıl değer verilmesi gereken konuları yok sayıp önemsiz kılarak, var olan kaynaklarımızı ve insanlarımızı kötü kullanarak bu noktadayız. Bilimsel çalışma yapılan müdürlüklerin kapatılmasının başka izahı olabilir mi? Ya da kültürün bu kadar yozlaşmasındaki gizli desteklerin ?

Bu konuda keşke bir şey yapabilseydik. Gelecek adına umudumu git gide yitiriyorum sanırım.

Ama gene de, o gencecik insanların bilim uğrunda nasılda istekli ve azimli çalıştıklarına tanık olmak, o gülen, yaptığı işten haz alan yüzleri ile tanışmak, üstelik de çok da zor imkanlarda bunları başardıklarını görmek, bir nebze de olsa yüreğimi ferahlatıyor doğrusu. Umarım bir gün çoğunluk olur bu değerli insanlarımız.


 
Toplam blog
: 75
: 1357
Kayıt tarihi
: 27.12.06
 
 

Her daim doğa ile yaşayan biriyim.. Çünkü işim doğa ile iç içe olduğu gibi evimizde de doğa ile bera..