Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Aralık '12

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

İki sevgili

İki sevgili
 

Kapalı kapılar ardına saklanmış bir gecenin sessizliğini yaşıyordu kalbim… birden bir ses duyuldu ve sessizlik bozuldu… sessizliğe gömülen kalbimin kapısı çalınmaya başladı… kapıya yaklaştım… kapıyı açmadan evvel: ‘‘Hangi yüz(süz)dür bu, böyle vakitli-vakitsiz kapıyı çalan… Sen bilmez misin ki, böyle destursuz giriş-çıkış yoktur gönül hanesine… Hadi kapat kapıları, gir içeri…’’ diyerek iki kez seslendim…

İki kez seslendim… çünkü sesime ses veren olmadı… bir üçüncüsünü deniyorken: ‘‘Ana rahmine düştüğümüz andan itibaren atmaya başladı kalplerimiz… günyüzüne çıkıp da göbek bağımız kesildiği anda dahi kopmadı hiç, sevgiyle olan birlikteliğimiz… biz, bir karşılık uğruna bağlanmadık ki hiç… birbirimize sıkı sıkı sarılıp durduk hep… çünkü biz sevdik… karanlığı aydınlığa çevirircesine… gündüz olup geceyi takip edercesine… hayata anlam katarcasına… sevmeye devam ettik…’’ diyerek karşılık verdi bir ses…

Tanımıyorum seni diyebildim sadece… ve bu söylediğim de doğruydu aslında… tanımıyordum onu… açmış olduğum kapının ardında görünen bir şey yoktu, işitilen ses dışında… tekrar kapatmalıyım kapıları diye düşünüyorken, o ses: ‘‘Öyle tarifsiz ki, hayatı beyhude yaşayışlar… Öyle biçare ki, son nefeste ardına bakışlar… Öyle avare ki, sessizliği ihtiva eden yakarışlar… Zaman olsa da dönülse bu yanlıştan… bu yanılıştan… Lakin bunun için, ne zaman olacak; ne de imkan…’’ diyerek sözlerine devam etti…

Ve ben… sadece sustum… dinlemeye devam ettim kalbimi titreten bu sesi ve bu sözleri… ‘‘Hiç durma, devam et!’’ dedim… ve o da durmadı: ‘‘Ne küçüldü insan, ne de büyüdü dünya… Ne gök uzaklaştı yerden, ne yer yakınlaştı göğe… Ne yarıldı ay, ne de kayboldu yıldızlar… Oysaki her şey, sınırı olmayan düşüncelerin küçük penceresinde eriyip de kayboldu… ve büyük bir hakikatin içerisine küçük yalanlar sıkıştırılarak anlamsız bir dünya yaratıldı…’’ dedi ve bir süre sustu…

Sükunet hakimken etrafa düşüncelere daldım bir an… ve bu düşünceler arasında sessizliği bozarak: ‘‘İnsan, yaşadığı her an için gerisinde bıraktıklarıyla geleceğe iyi ya da kötü bir iz bırakmaktadır… Fakat, bırakılan her izin bir bedeli olmaktadır dünyaya… Geçmişten geleceğe bırakılanlara baktığımızda, umut ettiklerimiz sahip olduklarımızdan daha fazla ise yarına taşınan izlerin fırsat maliyetinin bedeli ödenmeyecek derecede ağır olmuş ya da olacak demektir…’’ sözlerini sarf ettim…

‘‘Düne, bugüne ve yarına bırakılan her izin altında insanoğlunun imzası vardır…’’dedi… ben de ‘Doğru!’ diyebildim… söylenenler doğruydu… fakat söylenenlerin doğru olmasının yanında eksik bir şeyler mevcut idi… eksik olan bu sesin sahibinin kim olduğuydu… kapı açık olmasına rağmen henüz içeri girmemişti… işitilen sadece sesiydi…

içimden geçenleri hissetmiş olacaktı ki: ‘‘…oysaki biz, evvelden (yaratılıştan) beri iki sevgiliydik… ve hala da iki sevgiliyiz… doğarken (evvelden) de… yaşarken de… ölürken (ahirden) de…hep iki sevgili olarak kalacağız… ne, zaman girecek aramıza… ne ölüm… ne de olacak olan (kıyamet)… ne toprak örtecek üstümü… ne, zaman durduracak kalbimi… ne de karanlık kapayacak gözlerimi… ve yaşam, sonsuzluğa taşıyacak düş(ünce)lerimi…’’ sözlerine aklımdan geçenleri cevaplarcasına devam etti…

ve aklımdan geçenleri hissedercesine geçti içimden… girdi kalbimin açık olan kapılarından içeri… ve şimdi anladım ki, biz ana rahmine düşüp tende can bulmaya başladığımız andan beri iki sevgiliydik… ve sonsuza dek de iki sevgili olarak kalacaktık… evvelden ahire değin… ebediyete doğru yol alacaktık sevginin kollarında…

 
Toplam blog
: 102
: 1428
Kayıt tarihi
: 24.06.11
 
 

Çukurova Üniversitesi Maliye Bölümü mezunuyum. 8 Nisan 1987 doğumluyum ve Adana'da Seyhan ilçesin..