Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '19

 
Kategori
Edebiyat
 

İkiBinOnDokuz-2019

2018 yılına Bodrum’da çok sıkıcı bir şekilde girdim. Ertesi gün bizim güvercinliğin hemen çıkışındaki yol üstünde yunusların olduğu dolphin’s park’ta kızlarla kahve içtik. Sonra ordan merkeze gidip kumbahçe’de sahibinin vurulmuş olduğu efe balıkta rakı balık yaptık. Ben hala sıkılıyordum. Kendimi dağlara tepelere vurdum. Kızıl çam ormanlarının arasında en tepeye kadar tırmandım. Zirveden bakınca gözüme her şey daha bir hiç gibi gelmeye başladı. Gök gürüldüyordu, şimşeklerle beraber yağmur yağmaya başladı. Ben tanrı zeus gibi önümdeki deniz tarlasına doğru ormanın üstünden haykırıyordum; kimim ben!

Biraz zaman geçti ve izmire döndüm. Galiba biraz rehabilite olmuştum. Manisa’da teyzemlerdeyken spk’nın yeni sınav açtığını öğrendim. 15 gün eve kapanıp ders çalıştım ve şubatın ilk haftası istanbul’a gittim. Kuzenim de benimle beraber gelmişti. Türk hava yollarının bilmem kaç sayılı seferiyle Sabiha gökçene inip 1 saat mal gibi otobüs beklemek canımızı çok sıkmıştı yine. Her neyse, ordan bir başka teyzeme uğrayıp eniştenin arabasını alınca güzel bir İstanbul turu yapmıştık. Ertesi gün sınava girip çıktım ve ardından izmire döndük.

Sosyal medyaya depresyondayım diye bir durum yazdım. Hiç tanımadığım bir kız seni sinemaya götürebilirim diye yorum yazdı. Sonra onunla buluştum, beni bi kafeye götürdü, saatlerce sohbet ettik  ve ardından 1 ay hiç görüşmedik.

 Bi ara oğuz’la bodrum’a balık tutmaya gittik. Ara ara İzmir körfezinde de balığa çıkıyorduk karşıyakadan falan.  Bodrum’da bizim yazlıkta tuttuğumuz balıklarla rakı-balık yaptık. Üstüne bi arkadaşın getirdiği viskiyle cilalandık. Beşiktaş - Bayern Munich maçını izledik 5-0 yenildik.  Dönüşte Kuşadası üzerinden Özdere’ye uğradık. Özgür kaptanla sahilde çam kozalakları topladık ve kuma yaktığımız ateşle sucuk ekmek yaptık, üstüne alüminyum çaydanlıkta çam demledik ve keyifle içtik. Bu sırada sinemacı kız aradı ve akşam buluşmak istediğini söyledi. Tamam dedim ve izmire dönüşte onunla buluştum.

Yine bikaç gün sonra kızla Homeros vadisine gittik, bu üçüncü buluşmamızdı. Akabinde dördüncü buluşmamızda nihayet karaca sinemasında bir sanat filmi izleyebilmiştik. Daha sonra konak pierde bir film daha izledik. En nihayetinde beni eve çağırmayı akıl edebilmişti. O gün 3 tane ev arkadaşı olmasına rağmen odasında sevişmiştik. Sonraki zamanlarda bu süreç 1 ay boyunca böyle güzel devam etti. Hatta hayatımda en güzel doğum gününü onunla geçirdiğimi söyleyebilirim. Esprisine söylediğim ıspanaklı pastayı yapıp sürpriz olarak bana doğum günümde sevişken getirmiş ve yatakta bu pastayla kutlamıştı. Ardından bikaç günlüğüne Paris’e gitti, sonra kıbrısa gitti, ordan sonra niğdeye gitti ve oradan dönmeden kısa bir süre önce de ayrıldık. 1 hafta sonra da veda buluşması yapmıştık, medeni insanlar gibi..

Sınavı geçmiştim, hemen iş araştırmalarına başladım. Biraz çaresizlik, biraz da mecburiyetten geçmiş zamandaki bir iş münasebeti sebebiyle manisa’da  işe başladım. 3 ay boyunca abimlerde kaldım. Manisa’nın karış karış bütün ilçelerini, köylerini gezdim, öğrendim, gayrimenkullerini değerledim ancak konu para kazanmaya gelince pek tatmin olamadım ve işi bıraktım.

 Bu sırada manisa’da başka bir kızla tanıştım. Ulupark’ta buluştuk, biyerde oturup çay içtik. Birbirimizden hemen elektrik aldık. Ertesi gün tekrar buluştuk, bisikletlerle gezdik, Atatürk parkında survivor parkurlarında yarıştık, badminton oynadık, yürüdük, konuştuk, sarıldık.. İlk haftasonu izmire geldik ve sahilevlerinde geçirdiğimiz ilk akşamın gecesinde sevişerek sevgili olduk.  Kendi şirketimi kurdum, motivasyon doluydum. İlk işlerimi almaya başlayınca tamam oluyor artık, yırtıcam diye düşündüm. Düzensiz de olsa bir para kazanıyordum. Ayrıca hayatımın güzel zamanlarına bir yenisi daha eklenmişti, bütün bir yazı sevgilimle beraber ege sahillerinde kamp yaparak geçiriyordum. Sonbahar geldi ve ikimizin de özel hayatındaki sıkıntıları birbirimize yansımaya başladı. Bu sıkıntılar çok büyümeden ve birbirimize daha fazla zarar vermeden ayrıldık.

Tekrar Bodrum’a döndüm. 2 ay boyunca hiç iş gelmeyince şirketi kapattım. Bu süre zarfında sadece sanat sayesinde hayata tutundum. Beynimin içinde dönen dolaşan tek şey, tiyatro ve sinema idi. Bolca kitap okuyor, kısa hikayeler yazıyor, onları amatörce de olsa tek başıma çekmeye çalışıyordum. Bu sırada da güvercinlikten bir kıza yazıyordum. Aslında ona bikaç yıldır yazıyordum ama bir türlü istediğim cevabı alamıyordum. Sanırım daha önce hiç sevgilisi olmamıştı, tecrübesizdi bu konuda ya da korkuyordu. Kötü bir deneyim geçirmiş olmalıydı ya da terk edilmişti sanırım en son konuşmamızda öyle bişeyden söz etmişti. Aşka küsmüş olduğu besbelliydi. Her kırgın insan gibi o da aşka olan inancını yitirmişti. Oysa daha çok gençti. Bir kez daha şans vermeliydi birine, belki de bana. Benimle sürekli konuşuyor ancak bi kez olsun buluşmaya cesaret edemiyordu. Sonuç olarak araya hep başka kızlar giriyor ve ben istemsizce onun yerine başkalarıyla beraber oluyordum. Bu kez de aynısı olmuştu, konuşmuş, yazışmış ve buluşamamıştık. Ben de tekrar izmire dönme kararı aldım.

İzmir’de Bodrum deneme sahnesinde tanıştığım Serkan ile görüşmeye başladım. O da bodrum’da oyunculuktan mezun olmuş izmire dönmüş ve acı bir Türkiye gerçeğini en derinden yaşamaya başlamıştı. Okul bitmişti, işsizdi, sevgilisinden yeni ayrılmıştı ve psikolojisi benimkinden kat ve kat berbattı. Onunla beraber daha sık zaman geçirmeye başladık. Birkaç iş girişimlerimiz oldu, bıraktık ve tamamen sosyal olarak takılmaya başladık. Alsancak ve Bornova’da yaşamaya başladım. Eve her gece sadece uyumaya gidiyordum. 1 ay içinde eski tiyatromu tekrardan faaliyete geçirme kararı aldık. Öncelikle çalışma yeri gerekiyordu ve bunu büyükşehir belediyesinin sosyal projeler daire başkanlığı ile çözmeyi başardım. Havagazı Fabrikası Gençlik Tiyatrosunu kurdum. Burada gençlerle gönüllü olarak çalışırken, diğer yandan serkan’la kukla tiyatrosu projesi geliştirdik. Ana okullarına kukla tiyatrosu satmaya başladık. Şuan güzel bir işe girişmiş olmanın heyecanı ile yeni yıla girdik. Her şey güzel gidiyor..

Gelelim 2019’dan beklentilerime..

Aslına bakarsanız 30 yaşından sonra insanın tek beklentisi düzenli bir hayat oluyor. Yalnız benim gibi düzene pek ayak uyduramayan biri için bu pek mümkün görünmüyor. Mantığım bunu istese de yüreğimin sesi rabarba yaparak mantığımın bu saçmalığına perde çekiyor. Dolayısıyla macera dolu bir yıl daha beklediğimi söyleyebilirim. Çünkü yüreğim her zaman mantığımı ikna etmeyi başarıyor bir şekilde. Bu yıl da yüreğimin götürdüğü yere şartların müsaitliği doğrultusunda ilerleyeceğimi çok net biliyorum artık. Rüzgarın estiği, dalgaların sürüklediği yeni koylarda, seneye görüşmek üzere diyorum ve bu yazıyı okuyan herkese mutlu yıllar diliyorum..

 

 
Toplam blog
: 149
: 284
Kayıt tarihi
: 03.05.11
 
 

1987 Bandırma'da doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi İstatistik Bölümünden mezun oldu. Araştırma, Ban..