Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Eylül '16

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

İkizlerin hal-i arzları 2

İkizlerin hal-i arzları 2
 

Hayat dediğimiz terane, denizde yüzmek gibidir çoğu zaman. Hayatı sakin sakin yüzerek karşılasak, boğulmalara kramplara gerek kalmaz. Arada giren kramplarda da paniğe kapılıp çırpınırsak boğuluruz. Olayı akışına bırakırsak sakince halletmeye çalışırsak ne boğuluruz nede batar… hiçbir acı, yalnızlık, uykusuzluk, yorgunluk, mutluluk, mutsuzluk ömür boyu sürmez. Hepsi “an”lık meselelerdir. Hem kendimizi hem bebelerimizi hem de etrafımızı negatif duygularla beslersek “an” ların keyfine varamayız. Her şey geçici. Para, mal, mülk, sağlık, gençlik, mutluluk, keder, acı…
 
Hayat; yaşadığımız, yaşayacağımız acıların, kederlerin, mutlulukların, mutsuzlukların, keyiflerin, hayal kırıklıklarının, öfkelerin, pişmanlıkların, korkuların, umutların tamamıdır. Her insanoğlu gibi benim de arada bir en dibe vurduğum zamanlarım elbette oluyor. Ama ben en dibe bile çok daha güçlü vuruyorum ayaklarımı, öfkemin esiri olmuyorum. Çünkü inanıyorum ki  ilahî adalet var. Ve yine inanıyorum ki ilahi adalet eninde sonunda tecelli ediyor. Bütün sıkıntılarımı önce Allah’a sonra zamana bırakıyorum. Allah öyle büyük ki zamanla her şeyi yoluna koyuyor. Kapıyı kapatan Allah, anahtarını da yolluyor. Yeter ki sabırlı olalım, şükredelim.
 
Bazen aynaya baktığımda tanıyamıyorum kendimi, bıkkın, yorgun, keyifsiz geliyor bakışlarım kendime. Gözaltlarım morarmış yüzüme bakıyorum uzun uzun…daha da hüzünlenecek gibi oluyorum, sonra başlıyorum kendi kendime konuşmaya. Biliyorum ki bu bebekler de büyüyecekler, uykuları da düzene girecek, yemeleri de. Gün gelecek ağlamadan en iyi şekilde ifade edecekler kendilerini. Hatta gün gelecek tıpkı büyük ve ortanca oğullarım gibi büyümüş birlikte sohbet ediyor kıvama bile geleceğiz Allah’ın izniyle. O yüzden çok da mızmızlanmadan kendime bir göz kırpıp usulca ayrılıyorum aynanın karşısından.
 
Kilocuklaaaaaar kilocuklaaaaaar yok olsun bu kilocuklaaaaaar diye söylensem de her fırsatta, söylenmekle gitmiyor bu kilocuklar. Demişlerdi ki bana, 9 ayda aldığın kiloyu 9 ayda ancak verirsin (lakin ben 7 buçuk ayda doğum yaptım, 9 ayı beklesem nolurdum acaba), ama bebeler 8 aylık oldular hala aynıyım. Gitmeyen kilolarım yüzünden ayak, bel, boyun ağrılarım da aynı.
 
Neyse efendim, biraz da bizim tüp oğlanların hal-i arzları…
 
Ben ağrılarımla, uykusuzlukla işle güçle uğraşırken bizim tüpoğlanlar 8. Aylarını doldurdular bile. Kendilerini tanımaya hatta aşmaya çalışıyorlar. Deniz yaklaşık 1 aydır, emeklemek yerine komando gibi yerde sürünmeyi tercih etti, çok sevimli sürünüyor bir yerden bir yere giderken. Gideceği yeri önce gözüne kestiriyor, kaşla göz arasında şimşek hızıyla hedefine ulaşıyor. Hedefi genellikle Ekin’in elinde ne varsa o… Ekin de; emekleme pozisyonuna geliyor, bacaklarını hareket ettiriyor ileriye  doğru elleri kalıyor, ellerini hareket ettiriyor bacakları kalıyor. Ellerini ve bacaklarını birlikte hareket  ettiremediği için yerinde sayıp duruyor.  Amuda kalkıyor gibi yapıyor olmuyor, elinin uzatıyor olmuyor, bacağını oynatıyor yok… çok uğraşıyor kuzum çok. Bir de Deniz yanından şimşek hızıyla geçerken arkasından bakakalıyor ya en çok o koyuyor bence Ekin’e. Ama az kaldı birkaç güne kadar o da emekleyecek gibi. Emeklemek için uğraşmasını izlemek hem çok keyifli hem yapamıyor diye üzücü. Uyanık Deniz erkenden süründüğü için istediği her yere çabucak gidiyor, istediği her şeye uzanıyor, öyle ki Ekin’i elindeki oyuncağını alarak çok ağlatmışlığı var son günlerde. Şimdilik Ekin’i kuşa baktırıyor anlayacağınız.
 
Ekin’in 7. Ayında dişi çıktı. Tek dişi çıkmış canavarımın ikinci dişi de çok yakın gibi. Deniz de henüz diş yok.
 
Geceleri iki saatte, bazen saat başında uyanmalara devam ediyorlar,  zombiye çevirdiler beni hele de sabah 4 ten 5 ten sonra sabah oldu zannedip oyun istemeleri çok fena. Sabaha çok var biraz daha uyuyalım desem de onlar çoktaaaaan uyanmış, tüm şirinlikleriyle gülümsemeye kucağa gelme ısrarlarına devam ediyorlar. Hatta öyle ki bazen koro bazen solo şeklinde “mamamı yedim, sütümü içtim, ben bu dünyaya niye geldim” türküsünü söyleyecek kadar canlı oluyorlar o saatte. …aylardır hep aynı nakarat. Kendimi bu günler geçecek, daha ne kadar gece böyle uyanacaklar, bak büyüyorlar, düzelecekler az kaldı, sabret gibi cümlelerle teselli etsem de kesintisiz uykuyu çok ama çok özledim.
 
Velhasılı dostlar, ikiz bebek büyütmek hem çok zor, hem çok yorucu ama bir o kadar da keyifli. Binlerce şükür bana bu zorluğu ve keyfi yaşatana.
 
 
 
Sevgiyle, sevginizi hak edenle kalın.
 
 
Bu da günün şarkısı:))
 
https://www.youtube.com/watch?v=hkUeWSm6uYc
 
Toplam blog
: 184
: 2109
Kayıt tarihi
: 11.03.07
 
 

1974 Bremen doğumluyum. Hayatın Med-Cezir'lerle dolu olduğuna inanırdım; yaşaya yaşaya anladım ki ö..