- Kategori
- İlişkiler
İletişememek
Bir Pazar sabahı yataktan kalktığınızda neler yapıyorsanız, yine aynı şeyleri yapın. Sadece biraz daha fazla etrafınızı gözlemleyin.
Güne başlarken bulunduğunuz oda da kullandığınız eşyalar, giyim tarzınız, takılarınız, saç şekliniz, sakal tıraşı olup olmadığınız, yüzünüzün aldığı şekil, "Günaydın" derken kullandığınız ses tonu vb.birçok etken sizi ifade eder.
Asık bir surat ve sert bir tonla veya fısıltıyla zoraki söylenmiş "Günaydın" sözcüğü; aslında o an ne söylediğinizi değil, sözü nasıl ifade ettiğinize dikkat çeker. bu durumda cevap alamayabilirsiniz. Size "Günaydın" ya da "Sana da" sözcükleri iletildiğinde karşınızdaki insanlar "Sol tarafından kalkmış herhalde" diye içlerinden geçirebilirler.
Bu yapılan bir ilişki türüdür. Siz karşı taraf ile iletişim kuramamışınızdır. İletmek istediğiniz mesaj alınmış ancak; karşılığı gelmemiştir.
İnsan olarak sosyal bir varlık olduğumuzdan, toplum içinde edindiğimiz pek çok kimlik vardır. Ben herşeyden önce anneyim, evladım, bir eşim, işkadınıyım, amirim, ... gibi. Yaşamım süresince bu kimliklerim önceliklerini değiştirecektir. İnsanlarla iletişimimiz devam ettikçe farklı durumlarla karşılacak ve farklı roller üstleneceğiz. İşte bu rollerde zekamız, hırslarımız, yeteneklerimiz, sentez gücümüz devreye girecektir.
İnsanoğlu tarih boyunca haberleşmek için dumandan, kuşlardan yararlanmıştır.Bazen yaptıkları savaşları, zaferlerini paylaşmak, bir sonraki nesile bırakmak için, bazen de sadece mutlu olmak için haberleşmişlerdir.
Taş devrinde sözsüz başlayan iletişim, insanoğlunun çıkardığı sesleri fark etmesi, bu sesleri sembollere, harflere dönüştürmesiyle kısacası; kendi zekası, hırsı ve sentez gücüyle sözlü ve yazılı şekle gelmiştir.
Şimdi bulunduğumuz güne bakalım...
Bizler çok şanslı bir nesiliz ki iletişim çağında yaşıyoruz. Yine bizler ne kadar şanssız bir nesiliz ki teknolojinin durmadan ilerlemesine, bir tuşa dokunduğumuzda tüm bilgileri alabilmemize ve bu bilgileri yine tuşlara basarak istediğimiz kişilere iletebilmemize rağmen; farkında olmadan duygusuzlaşıyoruz. Nasıl mı?
Karşılıklı sohbetlerde birbirimizi dinlemeyi unutuyor, dinlemeyi başardığımızda kişilerin çoğunun duygularını anlamıyoruz. Artık giderek fikirlere değil, kişilere tepki gösteren bir toplum halini alıyoruz.Bize ters gelen fikirleri münakaşa yoluyla ve zorla karşı tarafa kabul ettirmeye çalışıyoruz. İnsanların hataların gördüğümüzde de onları utandırarak eleştiriyoruz.
Yani, birbirimize önem vermiyor, saygı göstermiyoruz.
Oysa, yapmamız gerekenler çok basit....
Önce kişi olarak kendimize saygı göstermeliyiz. Daima temiz ve bakımlı giyinmeliyiz. Bakımlı olmak, kendimize özen göstermek başkalarına da saygı göstereceğimizin işaretidir. Dış görünüşümüz kendimizin yansımasıdır.
İkinci yapacağımız dinleyerek konuşmayı öğreneceğiz. Duydugumuz sözleri birkaç saniye de olsa değerlendirip tepkimizi en son verecek, bize göre ters gelen düşünceyse sabırla öfkemizi yeneceğiz. Eğer fikirlere saygı göstermeyi başarırsak, hataları daha kolay kabülleniriz. Duygularımız kin ve nefrete dönüşmemiş olur.
Üçüncüsü de çok önemlidir. Kişileri dinlerken göz teması yaparak ona önem verdiğimizi hissettireceğiz. En kolay sözsüz iletişim olan gülümsemeyi mutlaka yapacağız. En kötü, olumsuz zamanlarda dahi tebessüm insanı rahatlatır. Sözcükler kadar beden dilini de iyi kullanmalıyız.
Unutmayalım ki bazen birkaç saniye göz göze gelmek, saatlerce konuşmaya bedeldir.
Dördüncü olarak ise kişilerle karşılıklı duruş mesafemizi ayarladığımızda, o an ki konumuzu, iletişim niteliğimizi belirlemiş oluruz. Sanırım son cümlemde yazılı ikinci grup insanlardan olmayı tercih ederiz.
"Bazı insanlar vardır girdikleri yeri karartırlar, bazı insanlar da vardır gittikten sonra bile odayı aydınlatırlar."