- Kategori
- Aşk - Evlilik
İlişkiler... İlişkiler... İlişkiler... (Parte Uno)

Hepimizin hayattan beklentileri var. Beklenti dediklerimiz elbette ya bizde olmayan ya da az diye gördüklerimiz, artık her ne ise bunlar.
Kiminin beklentisi para ve aslında paranın alabilecekleri. Kimisi geleceğini garantiye alabilmek için iyi bir üniversiteye girmek ister, gençler elbette. Bir çok beklentimiz var, saymakla bitmez.
Bu yazıda üzerinde durmak istediğim konu: ilişkilere dair beklentilerimiz. Güzel, mutlu bir ilişki de neredeyse istisnasız bütün insanların beklentisidir. Bahis konusu ilişki derken; bir evliliğe dönüşmüş, hala ilk günkü gibi aşkla devam eden, mutlu, kırmızı pancurlu evde yaşayan bir çiftten ve hatta evli ve çocuklu bir çiftten bahsediyorum. Evlenmek hem de birlikte yaşlanabileceği biriyle evlenmek herkesin hayali değil mi? Hayır değil diyen birkaç istatistik bilimi açısından bile göz ardı edilecek insan vardır elbette, onlar da bu yazıyı okumaz zaten. Evlenme isteğine bir kanıtım bile var. En seksi kıyafetlerin hatta iç çamaşırlarının sergilendiği defilelerde bile en son çıkan gelinliklerdir. Net.
Bir uyarı ile devam etmek iyi olacak. Sadece bu konu için değil genel olarak bütün konular için bir uyarı: yazıda mutlaka sizi de rahatsız edecek dokundurmalar olacaktır. Ancak emin olun sadece tek biri kişi için yazmıyorum hiçbir şeyi. Nitekim herhangi bir konuda yalnız değilsiniz, dünya üzerinde milyonlarca insanla aynı duyguları paylaşıyorsunuz.
Ne diyorduk; bazı şeyler canınızı sıkabilir, sizi rahatsız edebilir. Canınızın sıkılması iyidir. Bir şeylerin yanlış gittiğini gösteren uyarıcılardır can sıkıntısı. Önlem almanızı ve hayatınızda gerekli değişiklikleri yapmanızı işaret eden erken uyarı sistemidir can sıkıntısı. Aynı bizi daha büyük hastalıklardan korunmanızı sağlayan ateşimizin çıkması gibi. Can sıkıntınızı sevin !
Çekim yasası her şeyde olduğu gibi ilişkilerde de devrededir. Kaleciyle karşı karşıya yakaladığında asla golü kaçırmayan santrafordur çekim yasası, böyle bir santrafor dünya üzerine gelmedi.
Çekim yasası ilişkilerde şöyle çalışır. Siz her ne düşünür ve hissederseniz karşınıza o çıkar. Siz karşı cinsle ilgili her ne düşünür ve hissederseniz karşınıza o tipte insanlar çıkar. Nettir, istisnası yoktur.
Biri “ben zaten ezik biriyim, bana hayatımı paylaşacağım güçlü biri lazım” diye düşünür ve isterse karşısına güçlü biri çıkar. Hani birbiriyle zıt çiftler görürsünüz ve birlikte olmalarına hayret edersiniz ya, hah işte sebebi budur. Zamanla güçlü olan zayıfı ezmeye başlarsa ezilenin şikayete çok da hakkı yoktur. Bundan kurtulma kısmına da geleceğiz, acele yok.
Kadın-erkek ilişkileriyle ilgili binlerce fıkra, hikaye vardır ve hepsi de komiktir. Tabii ki dinleyen için, yaşayan için öyle olmayabilir. Arada sırada örnek veriyorum ya yine vereyim. Facebook ’ta “erkekler ne kadar da öküz yahu” konulu karikatürleri sık sık paylaşan ve bunlara içten kahkahalar atan bir kadının hayatındaki bütün erkeklerin öküz olması tesadüf değildir. Ya da sürekli “erkekler aldatır” diye kodlanmış bir beyin hayatına sürekli kendisini aldatan erkekleri çekecektir. Başka bir örnek de şu meşhur cümledir: iyi (yakışıklı, zengin, karizmatik, aşık) erkeklerin hepsi kapılmış, kapılmayanlar da gay zaten. Bir başka örnek de: yaşım artık geçti, benim bulacağım erkek ancak kör, topal, şaşı biri olur. Aferin. Böyle söylemeye, düşünmeye, hissetmeye devam ettikçe başka seçenek bırakmıyorsun kendine.
Benzeri şeyler erkekler için de geçerlidir, hemcinslerimi kayıracak değilim. “Kadınlar dırdırcıdır” diyen ve arkadaşlarının sevgilileri, karılarıyla ilgili örnekler anlatıp eğlenen bir erkek karşısına suskun birinin çıkmasını boşuna bekler. Ya da “kadınlar müsriftir” diyen ve kadınların alışveriş yapmaları ve hatta mağaza kapısında bekleyen kocalarıyla ilgili şakalar yapan bir erkek bir süre sonra mağaza kapısında çapraz duruş, dikili nöbete başlar. Neden? Kul kınadığını yaşamadan ölmez ya da kuantum çarpar, otomatik kapı önünde durmayın. Çekim yasası bilinçli zihninizle ne isteyip istemediğinize bakmaz. Konuyu Facebook’la sınırlamamak gerek. Twitter’da erkeklerle ya da kadınlarla dalga geçen, takipçisi yüzbinleri aşan fenomenleri acaba ne yazmış bugün meraktan ölüp, “hahahahaha erkekler/kadınlar salak demiş” deyip anında RT yaparsan da aynı şeyler başına gelir. Captano söylemişti dersin.
Demek ki daha en başta nasıl bir ilişki ve nasıl birini istediğimizi bilmeliyiz. Bakın karışmasın, aşık olacağınız birini çeşitli kriterlere göre hazırladığınız şablona uyup uymamasına göre değerlendirip seçin demiyorum. Böyle yaparsınız hayatı yaşayamazsınız ki, çekilecek ıstırap değil.
Kulağım çınladı ve “o zaman ne yapacağız” dediğinizi duydum. Asıl soru bize uygun kişiyi nasıl hayatımıza çekeceğiz olmalı, tam da böyle sordunuz değil mi? Anlamıştım:)
Evet bu doğru. Her şeyi olduğu gibi istediğiniz gibi birini de hayatınıza çekebilirsiniz. Dikkat ! İstediğiniz gibi birini dedim, istediğiniz kişiyi demedim. Arada ciddi fark var. İstediğiniz kişiyi çekemeyebilirsiniz, çünkü o kişinin de özgür iradesi var. Becerilebilse bunun adı büyücülük olur zaten.
Bu kadar şey anlattık cevabın sağlamasını yapalım. Eğer üzerinde durduğunuz kötü şeyler başınıza geliyorsa, yeterli ve doğru çabayı gösterirseniz iyi şeyler de gelir. İstisnası yoktur. Çekim yasasıyla ilgili bilinmesi gereken en önemli şeylerden biri de gerçekten kalpten hissederek istemektir. İstememek değil. Neye odaklanırsanız başınıza o gelir. Yani, bir şeyi aşırı derecede istemiyor ve başınıza gelmesinden çok korkuyorsanız odağınız o şey üzerindedir demektir. Hatta korku en güçlü duygulardan biridir, korktuğunuzun başınıza gelmeme ihtimali yoktur. (kendime hatırlatma notu: geçen yazıda çekim yasasını yazmak için not almıştın ama ortada yazı yok)
İç sesim haklı. Çekim yasası konusunu iyice anlatabilmek için yazı şart.
Peki, istediğimiz gibi birini hayatımıza nasıl çekeceğiz? Sizin kişilik özelliklerinize uygun olumlamalar, vizyonlamalar ile yapmak mümkün. Ama bazı durumlarda sadece olumlu düşünceleri tekrar etmek işe yaramayabilir. Bilinçaltınızdaki negatif kodlama çok güçlüyse önce bilinçaltındaki bu kodun çözülmesi gerekir.
Cine5 zamanı maçları karıncalı şekilde izlediniz mi? Maçın görüntüsü karıncalı ve siyah-beyazdı ama sesi vardı. Ben o halde bile “hocaaaaa, hocaaaa, top çıktııııııı” diye bağırdığımı bilirim. Nasıl görüyorsam artık. Bazıları da kafayı yeteri kadar sallarsan kod çözülüyormuş diyordu, bir nesil gereksizce headbangci olmuştu.
Şaka bir yana, bilinçaltımızdaki kodu çözmenin yöntemleri var. Zor yöntemler değil ama kişiden kişiye farklılıklar gösterdiği için bu yazıda detaya girmek doğru değil.
Bilinçaltının ilişkiler açısından sertçe kodlanmasına en güzel örnek: erkeklerin annelerine benzeyen kadınlar, kadınların babalarına benzeyen erkekler peşinde koşmalarıdır. İlk aşklarına benzeyenlerin peşinde koşanların sayısı da çoktur. Dediğim gibi, yanlışlık görüyorsanız çözülebilecek şeyler bunlar.
Yazının içine dahil edemediğim ama ille de bahsetmek istediğim bir konu daha var. Güzel bir ilişki arayanlar nerede tanışacak? Şöylesi iyidir, böylesi olmaz demek kimsenin haddine değil. Eskiden görücü usulü varmış, şimdi neredeyse milyon tane seçenek var. Önemli olan ilk iletişimi kurmak. Hala yaşam savaşı veren çöpçatan teyzeler, arkadaşlar, kişisel olarak tanıdıklarınız, tam köşede çarpışmaların yerini trafik kazaları almış ama olsun ve internet. Evlilik siteleri, facebook, twitter, sözlükler, eskiden yonja vardı. Artık moda DM’den yürümek. Amaç bazen başka olsa da doğru insana rastlama şansınız da var elbette. Burada devreye yine çekim yasası giriyor, doğru insana denk gelmeniz açısından.
Bu tip yerlerde önemli olan zaten ilk tanışmaya vesile olması. Sonrası size kalmış. Reklam gibi oldu. Olsun.
NOT: İlişkilerle ilgili yazının ikinci bölümü (İtalyanlar parte due diyor) bir ilişkisi olanlar için. Azzzzzzzz sonraaaaaaaa…. (birkaç gün sonra yani)