Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '12

 
Kategori
Dünya
 

İlk astronot bir maymundu

İlk astronot bir maymundu
 

Resim "Maymunlar Cehennemi" filminden ama hatalı aslı "İNSANLAR CEHENNEMİ" olmalıydı...


Geçenlerde, “Astronot da Olur musun?(*)” başlıklı bir yazımda, «… öyle üç beş teori bilip de karşımıza çıkmazdı!  Bugün halâ; evlerin bodrumlarında, garajlarında keşif yapanlar çıkıyorsa; o kâşiflerin keşiflerini “bilgiye” borçlu olduğu gerçeği yadsınamaz!  Bunu söyleyince eskide kaldın diyorlar. Ama artık durum değişmiş(miş)…  Her isteyen her istediği işle, sırf canı istedi diye ilgilenebilecekmiş.  O kadar ki, birileri, bu ülkede, uzay programı bulunan ülkelere, astronot siparişi vermeye bile kalktı! Doğrusunu söylemek gerekirse, uzay programı olan bir ülke için, başka bir ülkeden gönderilen “sipariş astronot”u kullanmak, uzaya maymun çıkarmaktan daha ucuz!!!  (O ‘siparişi’, astronot yapma bedeli olarak bir çuval para alma şansı da cabası.) Stratejik bir yaklaşım olarak; “Teknolojik süreçlerden geçmiş bir insan” üretmenin farkını fark edememenin, paha biçilmez bir ‘hesapsızlık’ olduğunu her “bakanın” görebilmesini isterdim.» Diye yazmışım.  Ne kadar doğru yazdığımı fark etmek için bu kadar zaman beklemek zorunda kaldım ama değdi.

 

ÇAK[TIR]MA’DAN ASTRONOT:

Eğer “astronotluk” için bilgi gerekmiyorsa, bagajda unutulmuş bir koli gibi uzaya çıkan her şey ‘astronot’ olur ise, Yuri Gagarin ve Neil Angstrong’un ‘unvanları’ kaybetmesi gibi bir risk ortaya çıkar ki; bu durum Amerika (yani ABD) ve Rusya (yani merhum Sovyetler) için tam bir fiyasko olur.

Amerika’da birkaç yıl önce parasını bastırıp astronot olan bir milyarder hatırlıyorum. Adı da aklımda ama doğru bilmiyor da olabilirim. Zaten ismin önemi de yok. Önemli olan işlevi. Bu uzaycılık merakı aldı başını yürüdü diye düşünüyordum. (Bu tür teknoloji gerektiren modaları genelde üreticisi çöpe atmak yerine ‘teknoloji transferi’ adıyla bize kakalayana kadar bekleriz.) Ama eskilerin deyişi ile bize kadar ‘sirayet’ edeceğini düşünmemiştim.

* * *

Takıntımdır, ben bayat gazeteleri okumaya bayılırım. Yine öyle bir ‘bayılma’ anında eskileri karıştırırken “Uzaylı Zekiye” dizisinden sonra ülkemizde uzayın magazin olduğu bazı haberler okudum.  Yok yok, uzay temalı yeni dizi ile ilgisi yok.  Boş verin onu, şimdi!  En gerçeğinden halis uzay haberi!  Hem de bizim ülkemiz ile alakalı! Vay dedim!  Nasıl görmemişim, duymamışım!

Lafı uzatmadan diyeyim: Bir Türk hanım, bavulu toplamış uzaya gitmeye karar vermiş.  Marsta sattığım arsalarda ev yaptırmaya filan değil, yeşillik olsun diye.

* * *

Bu hanımefendi kendisine astronot denmesi taahhüdü de alarak bu işe girişmiş.  Ne müthiş iş(!) diye düşündüm ve girişimcilik adına tebrik etmek istedim.  (Bizim uzaylı adayı hanımefendiyi değil, onun sadece parası var!) Ben ‘uzaya yolcu götürüyorum’ diyerek yeni bir iş kuran şirketi tebrik ediyorum.  Ne şirketi?: “Uzaycılık A.Ş.”

* * *

Şimdi bu şirketin yolculuk için kestiği biletleri (ki gazetenin haberine göre tanesi 95 bin dolarmış), parasını ödeyip alan ve uzay aracına bindirilip uzaya yollanan ilk Türk, İLK TÜRK ASTRONOTU oluverecek!  İyi mi?

 

ÇAK[TIR]MA’DAN ŞİFACI PROFESÖR:

Bence “Üniversitecilik A.Ş.”ler de kurulmalı.  100 bin dolara Ekonomi profesörcülüğü, 200 bin dolara Organ Nakli profesörcülüğü, 1 milyon dolara Otçu-Bot profesörcülüğü…  Şaka yapmıyorum. Bunlar iyi para getirir. (Birkaç yıl önce İnternet sitesinin birinde bu işler yapılıyordu. Çak[tır]ma’dan mühendis olan bir ‘sürü’ insan bu sitede eğitim(!) gördü.) Bundan 20 yıl önce bu işler bedavaydı…  Zeki-Metin parodilerinin bir numara olduğu günlerde; Metin Akpınar’ın şu repliğini sanki yan odada 5 dakika önce duymuş kadar net hatırlıyorum: “Hemen bir dilekçe vereyim, beni profesör yapsın!

Şimdi yukarıdaki tarifede niye Ot-Bot profesörü en pahalısı diye soranların merakını gidereyim: Ot-bot profesörcülüğü çok revaçta!  O yüzden ne kadar –işletme, iktisat, kimya, jeofizik gibi– başka işlerde profesör unvanı sahibi bilim adamı varsa bu alana dalıyor.  Hangi alana? Vatandaşın umutlarını hastanede araması yerine ilaç süsü verilmiş ottan bottan şeyler ile “prostat”, “şeker”, “kanser”, “sedef”, “tansiyon” gibi hastalıkları iyi edeceğini söyleyip sömüren vicdansızların alanına! (Siz, siz olun, bu parazit profesörlerin yalanlarına kanmayın. Bunlar (yani bu parazitler), dediklerinin onda birini yapabilse; Nobel-mobel ne kadar ödül varsa kapar! Öyle, New York’ta değil daire gökdelen almadan da duramazlar!)

  

DURUMU ÇAKTIK:

Şimdi “kardeşim konu nerden nereye geldi, ne alakası var” diye bağıranları duyuyorum.  Hemen konuyu bağlayayım da işin ucu kaçmasın:

Alakası var! Otton bottan şeyler ile başladık öyle devam ettik!  Daha ne diyeyim?

Hep sevgi ile kalın.

Murat SEVGİ

 

Dipnot:______:
(*) “Astronot da Olur musun”,
http://eksengazetesi.com.tr/yazi/27/astronot-da-olur-musun.html

  

 
Toplam blog
: 370
: 1092
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

1969 doğumlu. Tasarımcı, endüstriyel otomasyon sistemleri için yazılım geliştiriyor. Yüksek öğren..