- Kategori
- Blog
İlk göz ağrım

Sayın ki, bir çığlık demeti; avaz avaz bitiremediğim...
Sözün hükmü ağırsa, yazınınki müebbet... Söz, döküldüğü yerde kalır belki ama, yazı çentik çentik iz bırakır.
Söz, yazıya dökülmesin; kana kana mektuptur, ferah feza roman, yana yakıla şiir...
Burnu havada bir tekne yelken bassın, hüzün sevince bulanır.
Tevekkül yenilir başı dik öfkeye. Beyler sofrasında bolluk bereket, fakir ocağında sefalet...Ucu sivrilmeye başlar kaleminin.
Tepeden tırnağa çiçekle donattığın zamanlar da çatar elbet. Gönül köşkü sallansın da gör; bir richter ölçeği gibi hissiyatı kayda geçirir.
Var mı ötesi? Aşıksındır, içinde baharın ayak sesleri...
Alırsın eline kalemi, yardım yataklık edecek kağıdı serersin altına...Her harfi birbirine teğeller, yüreğinin gümbürtüsünden havalanır da konar kâğıda kelimeler...
Düşe kalka sayıklamaya başlarsın. Ahın gider cümle içindeki hallerine, sızın kalır.
Yitik öznesi olursun bir devrik cümlenin, uyar yolu nedir; şaşarsın.
Hasılı, dökülmedik dil mi kalır yazı hevesi düşmüşse canına. Kursağında şuncacık bir meramın olsa, bekler uykusuz geceler seni.
Niye yazıyorum bunları şimdi? Nasıldı o şiir? “Ayağı kayan bir çocuk kadar şaşkınım...”
Ben de o içi gidilesi şiir kadarım.
Kenarında bucağında kekeme adımlarla dolaşıp durduğum, burun kıvırıp da hep daha iyisine öykündüğüm cümlelerim toplanmış bir kitapta, bakıyor şimdi bana.
Çatıp çatıp bozduğum, kahrımı, nazımı niyazımı çeken onca cümle, hâlâ yarım, hep eksik gibi. Ben, hazırlıksız yakalanmış bir ev sahibi misali, hep düzeltiyorum kenarını köşesini.
Bitmiyor sebeplenmelerim.
Bir doğuma tanıklık edecek baba gibi heyecanlıyım. Bunca zamandır yazı yoluna kurban ettiğim hevesim, elde tutulur bir kitap olmuş.
Minnet duyduklarım var. İlk kez Blog kategorisinde yazılan bu yazının sebebi isimlerini yıldızlı harflerle yüreğime kazıdıklarımdır.
Misal, Milliyet Blog olmasaydı bu yazılar da akacak bir mecra bulamazdı.
İkibin altı yılından bu zamana, fasılalı yazdıklarımın, gün ışığına çıkmasına vesile olan, kimilerini editör seçkisine sokarak kırık hevesimi mahmuzlayıp arada kalemimi dört nala koşturan Milliyet Blog yönetimine;
Can DÜNDAR
Mahcup bir öğrenci tedirginliğiyle sıkı bir sallar diye verdiğim üç beş yazımı okuyup “laf olsun diye değil” samimi olduğuna inandıran övgüsüyle beni yazının ağır işçiliğine soyunduran, yetmez gibi bu konuda azımsanmayacak çabasıyla yüküme yük katıp mahcup eden, cümleleriyle kitabıma bir de önsöz yazarak beni gönendiren hal ehli Can DÜNDAR'a,
Nursel CALAP
İnternet ortamında düzenlenen “Hayatımın kitabı” yarışmasıyla başlayıp, “yazdıklarınızla ilgileniyoruz” diyen o ilk mailinden bugüne tanış olmaktan mutlu olduğum, Önce Kitap yayınevinin sahibi, sonra bir künye gibi sitede yazdığı “bunca yıldır herkesin kitap okuması, herkesin “Önce Kitap” demesi için ” çabalıyorum diyen emektar Nursel CALAP ve ekibine,
Geçmişten bu güne Blogtaşlarım,
Edebiyatın tüm çocuklarına;öyküye,şiire, romana... günebakan çiçeği gibi dönen, yazının yüzü suyu hürmetine, bu yolda ettiğim kelâma, kifayetsiz hallerime şahit, yazılarımı paylaşan, öneren, eleştiren, yol gösteren, tanıştığım, dertleştiğim, yorumlaştığım tüm blogtaşlarıma...
Hayat arkadaşım, ailem
Yılmaz eleştirmenim, sözün hakkını veren, yazının kıymetini bilen ne söylesem az, ne yazsam kifayetsiz ömrümün yarısı hayat arkadaşıma, bu vesileyle bir nebze gururlanıp mutluluklarını paylaşmaktan daha güzelini düşünemediğim tüm aileme...
Daha küçüklükten yaptığı resimlerle bizi hayal dünyasında keşfe çıkaran yetenek zengini, dünyalar güzeli yiğenim Gizem'e,
Murat NAROĞLU
Yarına düşeceği cümleleri şimdiden bileyerek keskinleştiren, yazı gailesi boynunda günler geceler boyu ne okumaktan cayan, ne yazmaktan usanan, isminin kulaklara aşina olacağından emin olduğum Murat Naroğlu'na,
Durmuş TAŞDEMİR
Gördüğü yerde “yok mu öykü?” diye sorup, buharında kalmaktan neye benzediğini kestiremediğim yemeklere benzeyen kimi yazılarımı okuyup, yüzündeki tebessümden okuduğu yazının “pişmiş” olduğuna kanaat ettiğim, şiir sevdalısı Durmuş TAŞDEMİR'e,
Nedim ARGAN,
Yazı yoluna kendini adamış, hırssız oluşuma kızan, bu yazıları derleyip toparlayarak merdiven altı basımdan taslak halinde elime tutuşturduğunda duyduğum heyecana tanık, kulağıma kar suları kaçırıp da bana bu günleri yaşatan Nedim ARGAN'a,
Yazıların müsebbibi olan hayata, o hayatın içinde ilhamım olanlara,sesimin ve cümlelerimin değdiği ve değeceği gözlere....
Bir bebek gibi kucakladığım, ilk göz ağrım olan Üç Noktalı Zamanlar isimli kitabımda emekleri
olduğu için müteşekkirim.
Sağolun.
Son
s Dipnot: Bir kitabın kapağına dokunurkenki şefkatinizi, ilginizi,merakla parıldayan gözlerinizi alın ve
gelin.21 Nisan Cumartesi ve 22 Nisan Pazar günü İzmir Kitap fuarı 2.Salon 707 B'de Önce Kitap
standına davetlisiniz.
http://www.oncekitap.com/uc-noktali-zamanlar/