Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Nisan '12

 
Kategori
Blog
 

İlk göz ağrım

İlk göz ağrım
 

Sayın ki, bir çığlık demeti; avaz avaz bitiremediğim...


Sözün hükmü ağırsa, yazınınki  müebbet... Söz, döküldüğü yerde kalır belki ama, yazı çentik çentik iz bırakır.

Söz,  yazıya dökülmesin; kana kana mektuptur, ferah feza roman, yana yakıla şiir...

Burnu havada bir tekne  yelken bassın, hüzün sevince bulanır.

Tevekkül yenilir başı dik öfkeye. Beyler sofrasında bolluk bereket, fakir ocağında sefalet...Ucu sivrilmeye başlar kaleminin.

Tepeden tırnağa çiçekle donattığın zamanlar da çatar elbet. Gönül köşkü sallansın da gör; bir richter ölçeği gibi hissiyatı kayda geçirir.

Var mı ötesi? Aşıksındır, içinde baharın ayak sesleri...

Alırsın eline kalemi, yardım yataklık edecek kağıdı serersin altına...Her harfi birbirine teğeller, yüreğinin gümbürtüsünden  havalanır da konar  kâğıda kelimeler...

 Düşe kalka sayıklamaya başlarsın. Ahın gider cümle içindeki hallerine, sızın kalır.

Yitik öznesi olursun bir devrik cümlenin, uyar yolu  nedir; şaşarsın.

Hasılı, dökülmedik dil mi kalır yazı hevesi düşmüşse canına. Kursağında şuncacık bir meramın olsa, bekler uykusuz geceler seni.

Niye yazıyorum bunları şimdi? Nasıldı o şiir? “Ayağı kayan bir çocuk kadar şaşkınım...”

Ben de o içi gidilesi   şiir  kadarım.

Kenarında bucağında kekeme adımlarla dolaşıp durduğum, burun kıvırıp da hep daha iyisine öykündüğüm cümlelerim toplanmış bir kitapta, bakıyor şimdi bana.

Çatıp çatıp bozduğum, kahrımı, nazımı niyazımı çeken  onca cümle, hâlâ yarım, hep eksik gibi. Ben, hazırlıksız yakalanmış bir ev sahibi misali, hep düzeltiyorum kenarını köşesini.

Bitmiyor sebeplenmelerim.

Bir doğuma tanıklık edecek baba gibi heyecanlıyım. Bunca zamandır  yazı yoluna kurban ettiğim hevesim,  elde tutulur bir kitap olmuş.

 Minnet duyduklarım var. İlk kez Blog kategorisinde yazılan bu yazının sebebi isimlerini yıldızlı harflerle    yüreğime kazıdıklarımdır.

Misal, Milliyet Blog olmasaydı bu yazılar da akacak bir mecra bulamazdı.

İkibin altı yılından  bu zamana, fasılalı yazdıklarımın,  gün ışığına çıkmasına vesile olan, kimilerini editör seçkisine sokarak   kırık hevesimi mahmuzlayıp arada kalemimi  dört nala  koşturan  Milliyet Blog yönetimine;

              Can DÜNDAR

Mahcup bir öğrenci tedirginliğiyle sıkı bir sallar diye verdiğim üç beş yazımı  okuyup “laf olsun  diye değil” samimi olduğuna inandıran övgüsüyle beni yazının ağır işçiliğine soyunduran, yetmez gibi bu konuda azımsanmayacak çabasıyla   yüküme yük katıp  mahcup eden, cümleleriyle kitabıma bir de önsöz yazarak  beni gönendiren hal ehli Can DÜNDAR'a,

Nursel CALAP

İnternet ortamında düzenlenen “Hayatımın kitabı” yarışmasıyla  başlayıp, “yazdıklarınızla ilgileniyoruz” diyen  o ilk mailinden bugüne   tanış olmaktan mutlu olduğum, Önce  Kitap yayınevinin sahibi, sonra bir künye gibi sitede  yazdığı   “bunca yıldır herkesin kitap okuması, herkesin “Önce Kitap” demesi için ” çabalıyorum diyen emektar  Nursel CALAP ve ekibine,

Geçmişten bu güne  Blogtaşlarım,

Edebiyatın tüm çocuklarına;öyküye,şiire, romana...  günebakan çiçeği gibi dönen,  yazının yüzü suyu hürmetine, bu yolda ettiğim  kelâma,    kifayetsiz  hallerime  şahit,  yazılarımı  paylaşan, öneren, eleştiren, yol gösteren,  tanıştığım, dertleştiğim, yorumlaştığım tüm blogtaşlarıma...

Hayat arkadaşım, ailem

Yılmaz eleştirmenim, sözün hakkını veren, yazının kıymetini bilen  ne söylesem az, ne yazsam kifayetsiz ömrümün yarısı hayat arkadaşıma, bu vesileyle bir nebze gururlanıp mutluluklarını paylaşmaktan daha güzelini düşünemediğim tüm aileme...

Daha küçüklükten yaptığı resimlerle bizi hayal dünyasında keşfe çıkaran yetenek zengini, dünyalar güzeli yiğenim Gizem'e,

Murat NAROĞLU

Yarına düşeceği cümleleri şimdiden bileyerek keskinleştiren,  yazı gailesi boynunda günler geceler boyu  ne okumaktan cayan, ne yazmaktan usanan, isminin kulaklara aşina olacağından emin olduğum Murat Naroğlu'na,

Durmuş TAŞDEMİR

Gördüğü yerde  “yok mu öykü?” diye sorup,  buharında kalmaktan neye benzediğini kestiremediğim yemeklere benzeyen  kimi yazılarımı okuyup,  yüzündeki tebessümden okuduğu yazının “pişmiş” olduğuna  kanaat ettiğim, şiir sevdalısı   Durmuş TAŞDEMİR'e,

Nedim ARGAN,

Yazı yoluna kendini adamış, hırssız oluşuma kızan, bu yazıları derleyip toparlayarak  merdiven altı basımdan taslak halinde  elime tutuşturduğunda duyduğum heyecana tanık, kulağıma kar suları kaçırıp da bana bu günleri yaşatan Nedim ARGAN'a,

Yazıların müsebbibi olan hayata, o hayatın içinde  ilhamım olanlara,sesimin ve cümlelerimin değdiği ve değeceği gözlere....

              Bir bebek gibi  kucakladığım, ilk göz ağrım olan Üç Noktalı Zamanlar isimli kitabımda emekleri 

              olduğu için müteşekkirim.

             Sağolun.     

Son

s            Dipnot: Bir kitabın kapağına dokunurkenki şefkatinizi, ilginizi,merakla parıldayan gözlerinizi alın ve

              gelin.21 Nisan Cumartesi ve 22 Nisan Pazar günü İzmir Kitap fuarı 2.Salon 707 B'de Önce Kitap

              standına davetlisiniz.   

                 http://www.oncekitap.com/uc-noktali-zamanlar/                 

           

 

 

 

   

 
Toplam blog
: 80
: 1644
Kayıt tarihi
: 02.12.06
 
 

..