Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mayıs '12

 
Kategori
İlişkiler
 

İlk ihanet

Her şey çocuk olduğumu bildiğim zamanlarda başlamıştı. Bir yaz başlangıcı idi. Nasıl olduysa ilk görüş ilk tanışma faslı. İsmini telaffuz ederken bile o çocuk yüreğimde ki kıpırdamaları tarif edemiyordum. Henüz 12 yaşında bir çocuktum. Sevgi kavramlarım yerine oturduğundan habersiz, tek sevgi kaynağının anne olduğunu bildiğim zamanlar. Sadece bir kere görmüş ve konuşmuştum. Okuduğum koleje misafir öğrenci olarak gelen biriydi. Ve son görüşüm olmuştu o andan sonra. Bir süre aklımı kurcalamadı değil. Ama çocukluk bu ya bir şeyden sonra unutuluyor. O dönemde ben liseye başlamış, her şeyin eskisi gibi olmayacağını yavaş yavaş  ve idrak etmem nerdeyse bir senemi aldı. Bu bir sene boyunca ev telefonlarımız hiç susmadı. Her akşam belli başlı saatlerde ve tatil günlerinde birisi veya birileri arayıp, seslerimizi dinliyordu. Ama genellikle telefonu ben açtığım zaman bu süre kısa değil ben kapatana kadar konuşmadan sadece karşımdakinin beni dinlemesinden ötürü uzuyordu. Her ne oldu ise bir süre sonra telefonlar hiç çalmamaya başladı. Aradan kısa bir süre sora mezun olduğum okulun sene sonu şenlileri olacağını ve birkaç arkadaşın ısrar ve davetleri üzerine o eğlenceye katıldım. İşte o gün geldi ve çattı. Kapıda arkadaşlarla buluştuktan sonra okulun bahçesinde gezerken karşımdaki masada onu otururken gördüm.

 

Çok şaşırmıştım…

 

Ve samimi olduğum bir kız arkadaşım benimle bir sır paylaşmak istedi. Bende ne olduğunu merak ederken , aslında şimdi siz okuyucuların tahmin ettiği üzere bir sene boyunca devamlı benim sesimi dinleyenin o olduğunu söyledi. Bu beni o gün ikinci kez çok şaşırtmıştı.

Gidip konuşmamı artık bu hasrete bir son verilmesini söyledi.

 

Yanına gittim ve karşına oturdum. Orada konuşamayacağımızı ve arka bahçeye geçmemizi istedi. Arka bahçeye geçtiğimizde bütün gerçekleri ile konuşmaya başladık onun bana o çocuklukla beslediği duyguları kelime kelime ifade etti. Dinledim sonuna kadar ve o günün üçüncü kez şaşkınlığımı yaşadım.

 

-         “Benim ile çıkar mısın?” dedi.

-         “ Evet” dedim…

 

Geçen sefer olduğu gibi onu yine son kez görüşümdü. Mevsim yaz olmuş ve onu üç

ay boyunca görmeyecektim. Ama her şey geçen seferkinden farklı olarak o üç ay boyunca her gün telefonla saatlerce konuştuk. Belki abartıyor olabilirim. Her gün olmasa bile iki güne bir arıyordum. Ve o dönem cep telefonu daha yaygın değildi. Koca bir yaz sezonu bitmiş ve ilk buluşmamızın vakti gelmiş…

 

Çok özel ve sade idi. Gel zaman git zaman tam tamına beş yıl gözüm onu görmedi. Beş yıl boyunca hiç tartışmadık ve kavga etmedik. Çünkü hiç vaktimiz olmadı. Ben liseyi bitirmiştim. Üniversiteye başladığım dönemde çok sıkı geçen bir tartışmanın üstüne ayrılmıştık. Ve beş sene önceki gibi aramıza bir sene girdi. O yıl boyunca bir kez bile birbirimizi aramadık. Ama özlüyordum. Çok büyük boşluklar içerisinde kıvranıyordum. Ve bir gün telefonum çaldı. O arıyordu. Sesini duyunca içimde bir fırtına koptu. Buluşmak istediğini ve görüşmek istediğini söylemişti. Buluştuğumuz gün sanki o ilk günkü hissettiğim bütün anlam veremediğim duygu kavramlarını o gün anlamaya başlamıştım.

 

“AŞK”

 

İlişkimize kaldığımız yerden yeniden başladık. Bilmem gereken bütün gerçekleri aradan geçen beş senede kendisi ile ilgili olan bütün gerçekleri o gün benim ile paylaşmıştı. Benim ile evlenmesinin bile imkansız olduğunu ve bana bir çocuk veremeyeceğini o gün söylemişti. Zamanın da geçirdiği hastalıktan ötürü benim baba olmayacağımı söyledi. İki arada bir dere de kalmıştım. Onunla evlenip sonsuza dek mutlu olmak istiyordum. Ama ailem bu duruma karşı çıkacağını da biliyordum. Bir tarafta deliler gibi sevdiğim bir tarafta vazgeçemeyeceğim ailem. Ne yapacağımı bilmiyordum fakat gençliğimin verdiği hırs ve güçten ötürü onu istediğimi biliyordum. Ve başlangıç olarak askerliğimi aradan çıkartmak olduğunu düşündüm. Veda vakti gelmişti ve gidiyordum. Aramıza on beş aylık bir dönem girecekti sıkıntı yapmamasını  bitirip geleceğimi  söyledim.

 

-“Bekleyecek misin?”dedim.

- “Evet” dedi.

 

Bir heves ile teslim olduğum birlikte askerliğimin yirmi altıncı gününde bir mesaj ile dünyam yıkıldı.

 

-         “ Bunları sana askerdeyken söylemek istemezdim ama birlikte olamayız.”

 

O an en büyük sevgim en büyük nefretim olmuş nasıl böyle bir şey yapar diye içim

içimi yiyordu. Aradım defalarca aradım açmadı. Ondan bir daha haber almadım. Askerliğim bitmiş ve evime dönmüştüm. Bir süre sonra evlendiğini öğrendim. İşte o an bin kat daha yıkıldım. Uzun bir süre acı çekmiştim. Unutamıyor gecenin karanlığında dinlediğim şarkılarda hüzünlenip, yalnızlığımda ağlıyordum yıldızların altında hıçkıra hıçkıra bir çocuk gibi. Zaman ilaç olmuş, zaman ile acılar bile unutuluyormuş onu anladım. En son gördüğümde eşi ile birlikte bir market alış verişindeydi. Dışarıdan onu izledim birkaç saniye. Sanki o saniyeler bana saatler olmuş yaşadıklarımız bir film karesi gibi gözümün önünden geçmişti. Dostum o anımı gördükten sonra sırtıma elini koyarak,

 

 

 

— “Boş ver be kardeşim. Biz acılara , ihanetlere , kahpeliklere antrenmanlıyız. Bu da gelir bu günlerde geçer her kez yapığı ile kalır kalanlarda bizim ile kalır.”

 
Toplam blog
: 25
: 424
Kayıt tarihi
: 12.01.10
 
 

Kelebek gibi hayat yaşıyoruz. Anı paylaşıyoruz herseferinde evren ile. Duygusal ve derin düşüncel..