Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '11

 
Kategori
İlişkiler
 

İlk sevgili, son sevgili

İlk sevgili, son sevgili
 

alıntıdır.


İlk sevgilim uzun saçlı, küpeli deli bir oğlandı... Son sevgilimse kel, top sakallı, deli bir adamdı... İkisinin arasında tek bir fark vardı birinde daha onaltımdaydım, diğerinde yirmialtı...Geçen on seneye bakıyorumda bende bir değişiklik yok. Niye sorguluyorum acaba şimdi bunları? Nerden geldi aklıma böyle bir kıyaslama yapmak? Sadece sabah otobüsten indim, işyerime doğru yürüyordum, güneş gözlüklerimi başımdan aşağıya doğru indirdim, plazaların arasında yürürken gökyüzüne doğru baktım ve işte bu satırları yazmak geldi içimden, bir an evvel akşam olsun, bilgisayarın başına geçeyim, içimdekileri dökeyim... Kendinle paylaşmak yetmiyor belki de kimi zaman. 


Hiçbir değişiklik yok aşkı yaşayışımda. Araya giren yıllara rağmen hala onaltımda gibiyim yada o zaman zaten yirmialtıydım... Sanırım hala aşık olabilirim yada hala aşktan yana umudum var. İkisinede aşıktım farklı zamanlarda ve ikisindede ben yine aynı bendim... Hiç unutmuyorum, yağmurun hafif hafif çiselediği bir sonbahar akşamı Kadıköy' de ki postanenin önünde buluşacaktık. Üzerimde lacivert bir gömlek, gömleğin içinde kuru kafalı tişörtümle yağmura aldırmaksızın öylesine mutlu bir bekleyiş içindeydim ki... Ha şimdi şu taraftan gelecek, önce gözlerime bakıp gülümseyecek sonra sarılacağız diye tekrar tekrar içimden aynı filmi sarıyordum. İşte mutluluk ordaydı... Tam orda o postanenin önündeki bekleyişte... Onu gördüğüm andaki kalp çarpıntısıydı aşk... Ne burnunun yamukluğu buna engeldi ne de alnındaki sivilceler... O benim aşkımdı, görünce mutlu olduğum, yanındayken içimden melodiler fırlayıp gökyüzünden yağmur olarak üzerimize düşerken, defalarca aynı klibi çekmek istediğim anın başrol oyuncusuydu... O da böyle hissetmiş midir acaba? Peki ya bunları hissettiren o muydu? Yoksa içimdeki aşkı onda açığa çıkaran ben miydim? 


Çok değil, geçen yıl bu zamanlara rastlar tanışmamız son sevgilimle... Hergün kasklarımızı takıp sağa sola deli divane gibi gezer dururduk...Birgün hadi dedik sinemaya gidelim... Atladık motorumuza püfür püfür vardık sinema salonuna. Aldık biletlerimizi, yerleştik koltuklarımıza ve film başladı. Yaklaşık iki saat boyunca film arası dışında ellerimiz birbirine kenetlenmişti ve kalp atışını alabiliyordum avucundan... İşte mutluluk ordaydı, avucumun içindeki sıcaklıkta... Aşktı bu... Filmi izliyordum ama çok da umrumda değildi. Sadece kendi mutluluğumun tadını çıkarıyordum. Böyle bir günün sonunda başımı yastığa koyduğum anda gülümseyerek uyuyor ve sabah uyandığımda ilk aklıma gelen o olduğu için aynı gülümseme simama yerleşiyordu. Kimi zamansa hiç uyku tutmuyor ama sekiz saatlik ideal bir uyku çekmişcesine dinç olabiliyordum ertesi gün... 


On yıl farkla sonuç aynı oluyor sanırım. Aşk bitiyor, bu anlar hafızada kalıyor. Her aşk bittiğinde yenileniyor muyum? Yoksa biraz biraz alıp gidiyor mu benden? Bitmeyen aşk varmı? Yoksa herşey anlatıldığı gibi klişe mi? Filmlerde izlediğimiz o büyük aşklar senaryo icabı mı? Aşk gelir mi yine? Kıymeti bilinir mi? Kalır mı bende? 

 
Toplam blog
: 12
: 355
Kayıt tarihi
: 14.11.08
 
 

İstanbulda doğdum, büyüdüm ve yaşamaya devam ediyorum. Muhasebeciyim hergün rakamlarla hesaplarla..