- Kategori
- Güncel
İmralı tutanağı ve Ortadoğu süreci
İmralı’da hükümlü bulunan Abdullah Öcalan’la BDP milletvekillerinin MİT gözetim ve nezaretinde görüşmeleri ve konuşma tutanaklarının Milliyet-Namık Durukan imzası ile yayımlanması bir anda Türkiye gündemini değiştirdi.
Ne kadar aşağıdan yukarıdan bakılsa da, İmralı’daki görüşmenin siyasileri ve medyayı heyecanlandırdığı bir gerçek olarak karşımıza çıktı.
Abdullah Öcalan ile BDP Grup Başkan Vekili Pervin Buldan, İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın Cumartesi günü İmralı'da yaptığı görüşmenin tutanakları yayımlandı. Tutanağın bazı satırbaşları;
“Öcalan: Hükümet kesin vesayetten kurtuldu mu hesaplaşma tam olarak yapıldı mı? Tayyip’in Hükümet mekaniği, Kürt hareketine vurduğu kadar kendisine izin veriliyor, alan açılıyor vesayet kurumu, güç odakları tarafından. Sayın Başbakan zekice bu mekaniği teşhis etmiş ve iyi kullanıyor. Komplonun bir parçası değil. Danışıklı demiyorum ama Başbakan komplonun parçasıdır demiyor ama, bu yöntemi bir iktidar aracı olarak görüyor. PKK’ya vurarak yerini sağlamlaştırıyor. Kendime kızıyorum, 2001-2004’te biz eylemi ‘tak’ diye kestik. Hükümet anlamadı, ‘terör bitti’ dediler. (Altan Tan’a dönerek) Sayın Altan bilirsin İslamcıların 40 yıllık rüyasıydı, rüyalarını gerçekleştirdik. Biz AKP’ye iktidarı altın tepside sunduk. Bize bir teşekkür etmedikleri gibi 2. Atatürk rolüne soyunup daha çok üstümüze geldiler, ezmeye çalıştılar. Benim demokratik kriterlerim var bunu anlattık, bir baktık ki AKP hegemonya kurmak istiyor, 1923-40-50 CHP yerine AKP...
AKP’nin çıkışları yanlıştır. Son bir buçuk yılda büyük bir savaşa yüklendiler. Nihai tasfiye operasyonları yaptılar. Sayın Başbakanı buna inandıran ekip (2011’de) PKK’yi bitireceğiz’ dedi. 10 bin kişiyi (KCK) içeriye aldılar, Bu güç MİT’e de darbe planladı. Ben hemen devreye girdim, ‘bu darbedir’ dedim. Ergenekon’dan farkı yok. Başbakan MİT’e darbe yapılınca sıranın kendisine geldiğini gördü, Başbakan vatana ihanet suçundan tutuklanacaktı.
… - Öcalan: (Gülerek) Ne ev hapsi, ne de af bunlara gerek kalmayacak. Herkes, hepimiz özgür olacağız. Şunu bilin ki bu hamlem komployu boşa çıkaracaktır. Ben komployu aşıyorum. Başarılı olursam, Ne KCK tutuklusu kalır ne başkası. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak. Ölen ölecek, ben karışmıyorum. Yalnız, herkes bilmeli ki, ‘Ne eskisi gibi yaşayacağız, ne de eskisi gibi savaşacağız’. Kendime güveniyorum. Şunu iyi bilin devlet de ben de vazgeçemeyiz. Tarihi bir barış ve demokratik yaşama geçiş….”
Tutanak daha geniş bir şekilde devam ediyor.
Görüşme, konuşma tutanağına tepkiler de sürüyor. Başından beri bu görüşmelere karşı çıkan MHP hükümeti sert eleştirdi. CHP, “ Abdullah Öcalan ve Tayyip Erdoğan ortaklığı” dedi.
Tutanakların basına sızdırılması konusunda yapılan yorumlar, tutanakları hükümetin sızdırdığı şeklinde. Gerekçe, kamuoyunu alıştırmak, tepkileri ölçüp biçmek ve gelecek tepkilerin derecesine göre siyasi tavır netleştirmek.
Öte yandan konuşma metninde tehdit ve korkunun satır aralarında verildiği görülüyor. Elli bin kişilik savaşçı ima edilerek muhtemel bir iç savaş senaryosu çiziliyor.
İç savaşları en yakın komşularından gün be gün izlemiş ve izlemekte olan Türk ve Kürt halkı bu tuzağa düşer mi sorusu, yöneticilerin, politikacıların dirayet ve tutumuna bağlı. Kin ve nefret duygularına paralel her türlü kurumsal davranış ve eylemler devam ettiği sürece durum, önlenmesi zor bir aşamaya girebilir.
Olan bitenleri yalnız Türkiye iç düzleminden değerlendirmek ne kadar gerçekçi?
Bu gün Suriye , Irak’ta yaşananlar ve Arap Baharı ile birlikte şekil verilen Ortadoğu Türkiye’den ayrı düşünülemez. Tutanak detaylarında da bu var.
Teröre dış destek sağlayan ülkeler yedisinden yetmişine Türkiye’de herkes tarafından biliniyor.
Türkiye hangi şartlar altında olursa olsun iç savaş tuzağına düşmemeli.
Hüseyin Seyfi