- Kategori
- Kişisel Gelişim
İnanmak ve kaybetmek üzerine...

Bazen kaybetmek gerektiğine inanırım. Bir maçı, sınavı, değerli bir eşyanızı, bir insanı... Yokluğunu tadmak gerekir. Boşluğunu hissedebilmek ve değerini anlamak için. "Var"ken anlaşılmaz, korkutmaz sizi zira, hoyratca harcarsınız, acıtırsınız, umursamazsınız ... Boşluğuna kapılıp gittiğinizde onsuz yeni hayatınıza merhaba demek durumunda kalırsınız.. Elbet devam edecektir hayat, kaldığı yerden, sessiz sedasız, yine dalgaları seyredeceksiniz, yine oynamaya devam etmek asıl mesele... kimse kapatamamalı yaşama sevincinizi, derdiniz, kederiniz ne kadar derin olursa olsun. "Yok"ken hissettiğinizi de kimi zaman abarttığınız, ya da az hissettiğinizi düşünebilirsiniz ama deprem ölçer sizin ellerinizde değildir, gerçekler zamanla çıkar su üstüne... Artçı depremlerle birleşmedikleri sürece, elbet atlatılır.
Bazen kazanmak rahatsız eder ve kaybetmenin ne tür bir his olduğunu merak edersiniz... Kaybedenlerin ne hissettiğini anlamak için, kazanmakla övünme alışkanlığından kurtulmak için, hayatın getirilerine açık olmak için... Mantıksız mı? Üniversitedeyken bir dersim için bu dersten geçmek istemiyorum demiştim... Çocukca belki, ama hep yüksek not almak zorunluluğundan kurtarmak istemiştim kendimi. Hayatta tek pencerem olmamalıydı, başka pencerelerden bakabilmeliydim hayata...Girdaptan kurtaracaktım kendimi.. Artık inanıyorum ki doğrusu olmaz hayatın... Nasıl mutlu iseniz, onu koruyabildiğiniz sürece... Polyannacılık değil ama elinizdeki servetiniz bile anlık, her an yok olabilir...
Bir kumar aslında, isteğe bağlı kaybedişler. Seçimler sizin elinizdedir, inanırsınız ve çabalarsınız, sizindir... Umursamazsınız, mantıksızdır, kaybedersiniz... Seçiminizden kendinizi suçlamadığınız sürece sorun yoktur. Kaybettiğinizin geri dönüşü olmayacağını kabul ederek kaybedersiniz, sert bir "hayır" çekersiniz hayata... Kaybettikleriniz dağ gibi görünse de siz, kendi seçimlerinizi yapmış olmanın huzuru ile çınarlaşırsınız aslında. Seçimlerinizi, tahmin ettiğiniz sonuçları, kararlarınızı verdiğiniz andaki ruhsal durumunuzu kimse bilemeyeceğine göre, kimsenin de sizi yargılama hakkına da sahip değildir. Doğru bildiğiniz yolda yürüdüğünüz sürece, yaşam her zaman yeni pencereler, yeni çiçekler açmaya devam edecektir.
Ve bazen hayat alır elimizden... Seçme sanşınız olmadığı tek durum...Yokoluşu damarlarınızda hisseder, itiraz eder, yakarır ama çıkış yolu olmayan sokakta yapayalnız kalırsınız...
Eğer ki seçim sizin elinizdeyse, sonunda pişman olmayacağımız çözümler bulmak lazım hayata... Kendinizi saygınızı kaybetmeden, incitmeden, gerekirse seke seke adımlarla yürümek lazım yolumuzu ki nefes alabilecek gücümüz kalsın...
İnanıyorsak da hiç yılmayalım, Ateşimiz yanmaya devam etsin....
''Bir Şeyin imkânsız olduğuna inanırsanız, aklınız bunun neden imkânsız olduğunu size ispatlamak üzere çalışmaya başlar. Ama bir şeyi yapabileceğinize inandığınızda, gerçekten inandığınızda, aklınız yapmak üzere çözümler bulma konusunda size yardım etmek için çalışmaya başlar"
Dr. David J. Schwartz
ve bir hikaye ...
Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini görürler.
Birkaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar.
Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya
çalışırlar ama başlarını tavandaki cama çarparak düşerler. Zemin de sıcak
olduğu için tekrar zıplarlar, tekrar başlarını cama vururlar. Pireler camın ne olduğunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk çekerler. Defalarca kafalarını cama vuran pireler sonunda o zeminde 30 santimden fazla zıpla(ya)mamayı öğrenirler.
Artık hepsinin 30 cm zıpladığı görülünce deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, 30 cm zıplarlar! Üzerlerinde cam engeli yoktur, daha yükseğe zıplama imkânları vardır ama buna hiç cesaret edemezler.
Kafalarını cama vura vura öğrendikleri bu sınırlayıcı 'hayat dersi'ne sadık halde yaşarlar. Pirelerin isterlerse kaçma imkânları vardır ama kaçamazlar.
Çünkü engel artık zihinlerindedir. Onları sınırlayan dış engel (cam) kalkmıştır ama kafalarındaki iç engel (burada 30cm'den fazla zıplanamaz inancı) varlığını sürdürmektedir.
Bu deney canlıların neyi başaramayacaklarını nasıl öğrendiklerini göstermektedir.
Bu pirelerin yaşadıklarına 'cam tavan sendromu' denir. Bir insanın gelebileceğine inandığı en üst nokta, onun cam tavanıdır. Cam tavanınız hayallerinizin tavan yüksekliğini gösterir.
İnsan inandığına denktir. Yapabileceğini düşündüğü kadardır.