Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '07

 
Kategori
Anılar
 

İnönü'den ayrılırken

İnönü'den ayrılırken
 

Devam ediyoruz.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=73446

Evet, buradan da bu savaşta şehit düşen şehitlerimizi de ziyaret edecektik ama olmadı. Çünkü yalnız özel günler için mezarlık açılıyormuş. Sağlık olsun.

Evet, ayrılık saati gelmiş herkes bu toplantıyı düzenleyen Talip Bölükbaşına teşekkürlerini iletiyordu. Ben Sayın Bölükbaşına teşekkürlerimi iletmeden önce bu bloğuma duygularımı ve düşüncelerimi iletmek istiyorum.

İlk önce şunu söyleyeyim ki Türk Hava Kurumu milletçe, hepimizin ayakta dimdik kalabilmemiz için kurulan bir Kurumdur. Atatürk boşuna dememiş. “İstikbal Göklerdedir” diye. Demek ki istikbali göklerde aramak lazım gerektiğine inanıyorum.

Ben bisiklet sporu yapıyorum. Dağlara çıkıyorum. Bisikletle dağlara çıkmak Çok büyük bir zevk. En son olarak Bozdağa çıkmıştım Gölçük yaylasından Ödemişe bakmak planör uçakla uçmaktan farksızdı. Sonra da Bozdağ’ı geçip Salihliye doğru ilerlerken ilk önce 10, 15 km düz gidiyor sonra inişe geçiyorsunuz. Salihli ve Sart Harabeleri rakım 1000 metre civarında iken muhteşem gözüküyordu. Ben Ahmet Üstündağ, bacağımla o dağda ki karayolunu kullanarak çıkıyorum o rampaları.

Ha planör uçakla uçmak ya da yamaç paraşütü ile atlamak, ha bisiklete binmek… Her ikisi de motorsuz araçlar. Biri insanın bir beceresi olarak rüzgarın sayesinde hareketi sağlıyor, diğeri de zincir aksamı ile karşılıklı dişleri çevirerek arka tekerliği hareket etmesini sağlıyor. Yamaç paraşütü olsun ya da planör uçak rüzgar sayesin de havada kalabiliyor ve rüzgarın verdiği esintiye göre hava da dans ediyorsunuz. Zor bir iş, hem de çok zor bir iş. Nihayetin de eğitim gerektiren bir iş. Ama bisiklet öyle değil. Tekerlerin üzerinde ayağınızı yerden keserek pedalı çevirebiliyorsanız siz bir bisiklet sürücüsünüz demektir. Bir eğitim gerekmez ve de karayollarında bisikleti sürmek için de sürücü belgesi yani ehliyette gerekmez. Fakat yaş itibarı ile 11 ve daha fazla olmak lazım. Hatırlatılır. Ama bir planör uçağı kullanmak için ise 20 günlük bir eğitimden geçmek gerekmektedir.

Ben burada altını çizerek yaptığım bisiklet sporu ile havacılık ta motorsuz bir uçak ile ya da paraşütle atlamayı eşdeğerde olduğunu belirtmek istiyorum. Bu açıdan bakılacak olursak THK’nun ne kadar önem teşkil ettiğini belirtmek istiyorum.

Atatürk’ün bazı deyimlerini biz Türkler olarak algılayamıyoruz ve hayata geçirtemiyoruz. THK’nun kalkınabilmesi için bize düşen görevi yapmıyoruz. THK’nun ne olduğunu biliyor muyuz acaba. Ben şah şen adını duymuş ama ne faaliyet gösterdiğini bilmiyordum. Ben oraya giderken eğlenmeye gittiğimi zannediyordum. Güzel de eğlendik mangal partisin de fakat arkama baktığımda bir şeyler öğrendiğimi de inkar edemem.

Evet, “İstikbal Göklerdedir.”

Bu nedenle yasal bir görevi yerine getiren THK bir yardım kurumu değildir. THK’nda havacılık yapılır, havacılık eğitimleri verilir. THK’nun iki dini bayram öncesin de medya tarafından yoğun olarak halkın önüne getirilmiş olmak THK camiasını rahatsız etmektedir. Oysa toplanan fitre-zekat ve kurban derilerinden elde edilen gelirler sadece THK’na kalmaktadır. Bu seviyede ki medya programlarında ağırlıklı olarak bu konuların işlenmesi gerekmektedir.

THK; kurban derisi, bağırsak, fitre ve zekatı beş ayrı kurum-kuruluş adına toplamaktadır. Toplanan fitre zekat ve derilerden elde edilen gelirlerden;

    % 50’si deri ve fitre gelirlerinin toplandığı il ve ilçelerin vali ve kaymakamların denetiminde bulunan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı (SYDV)’na gönderilmektedir. Halk arasında Fak-Fuk-Fon adıyla anılmaktadır. % 40’ Türk Hava Kurumu (THK) % 4’ü Kızılay % 3’ü Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) % 3’ü Diyanet Vakfı arasında paylaşılmaktadır.

Toplantıya gelememiş olan MB yazar arkadaşlarımıza ve de MB okurlarına bilgilendirilir.

Yine THK envanterlerinde 15 adet yangın söndürme araçları bulunmaktadır. Bu sayı çok düşüktür. Şöyle ki komşumuz Yunanistan bizden 1/5’i kadar yangın olmasına rağmen 2002 yılı istatistiklerine göre 54 adet uçak ve helikopterlerin olduğu düşünülecek olursa Türkiye’nin ne kadar geri kaldığını gösterir.

Halbuki yangın çıkar çıkmaz hava da uçakların uçarak bir an önce müdahale etmemiz gerekir. Nerde. Kaldı ki yukarı rakamlara bakılacak olursak bizlerin en az 270 adet uçak ve helikopter olması gerekmektedir ki Türk halkının sağduyusu ile ve yardımlarıyla daha da güçlenecektir. Bundan eminim.

Pekiyi ne yapmalıyız bunun için. İşte izlenecek yol.

Elimiz deki cep telefonlarımızdan hangi operatör olursa olsun tüm operatörlerden kısa mesaj yolu ile “YANGIN” yaz 3919’a yolla. Ben yaptım hem de çoktan ya siz. Daha yapmadınız mı? Şimdi alacaksınız telefonunuzu mesaja girip “YANGIN” yazıyorsunuz ve gönderden 3919 numarayı yazıp yolluyorsunuz. Bu kadar basit… Sizin üzerine getireceği külfet bir şey değil. 6 YTL’cik.

6 YTL cebinizden çıkacak. Çok mu yani! Az diyenler bile olabilir. O zaman bir daha gönderin ve böylece gönderimlerinizi katlayabilirsiniz. Herhalde THK buna “HAYIR” demez.

Önümüz de ki günler de THK’na bir katkıda da bulunabilecek güzel günlere geliyoruz. Ben biliyorum ki Türk halkı yaklaşan Kurban Bayramı nedeni ile keseceği Kurbanların arta kalan derilerini her zaman olduğu gibi THK’na bağışlayacaklardır. THK’nun daha güçlenmesi için.

27 Ekim’de başlayan toplantı çok kısa sürdü. O gün yavaş, yavaş gelen blogcular buluşmanın heyecanı ile birbirleri ile kucaklaşıyorlardı. Sanki yıllarca birbirini tanıyormuşlar da uzun süredir görmüyorlarmış gibi birbirimizin boynuna sarılmış öpüşmüştük. Uzun yollardan gelmiştik.

Şimdi ayrılık zamanı… Vakit geldi ve hüzün çöktü üzerimize. Arkalardan bir ses… “Talip Bölükbaşının bu toplantısının üstüne bir toplantı gerçekleşmez.” Gerçekleşir mi gerçekleşmez mi orasını bilemem ama bildiğin tek bir şey var gelmeyenler çok şey kaçırdılar. Gelenlerden Allah razı olsun.

Ve gelmeyenler arasında ben de olacaktım. Belki gelmeseydim bu kadar blog yazıyor olmayacaktım. Hepsi ama hepsini Sayın İlyas Bayram Beyefendiye diyemeyeceğim çünkü o benim canım ağabeyim, biletimi alıp beni böyle güzel 2 gün yaşattığı için teşekkürlerimi iletiyorum. Seni hiç sevmediğimi sanma, inşallah kendimi en kısa sürede toplar bu sefer ben, evet ben Ahmet Üstündağ olarak İlyas Bayram’a bir jest yapar bu sefer ben onun biletini alır yapılacak toplantılara götürürüm.

Bu ara Alev Miessel hanım efendi'ye de teşekkürlerimi iletiyorum. Biz oradan ayrılırken İzmir'den yanın da getirmiş olduğu anahtarlık boğunluğu bana uzattı. Berlin'den almış. Teşekkürler Alev hanım. Onu ölünceye kadar yanımdan ayırmayacağım.

Son olarak ta Talip Bölükbaşı için. Toplantıda iken bir blog arkadaş kulağıma eğilerek dedi ki. “Biliyor musun Talip beyin soyadını Köprübaşı olarak yanlış yazmışsın. Evet İzmir’de soyadında “Başı” ile biten 2 muhterem kişiyi tanıyorum. Biri kardeşim Mehmet’in de patronluğunu yapan Yüksek Mimar Ünal Köprübaşı, diğeri evimi beyaz eşyalarla donattığım Arçelik’in Poligonda bulunan bayiliği işleten Yusuf Köprübaşı. Bu ikisi bir kardeş ve onları ben de çok iyi tanıyorum. Bundan dolayı ben de bir alışkanlık oldu Talip beye Köprübaşı diye hitap etmek. Yanlışlığımın sebebi bundandır efendim. Bu yapmış olduğum yanlışlığımı ben oraya varmadan önce fark ettiği halde hiçbir zaman yüzüme vurmadı. Ne olursa olsun hiç okumadan yayına verdiğim yazılar da böyle hatalar sıkça oluyor. Affınıza sığınarak sizlerden özür diliyorum Sayın Bölükbaşı.

Gerçekten de hoş bir toplantıdan döndük İzmir’e. Birkaç gündür de bloglar halinde İnönü’yü anlattım. Siz de okumuşsunuzdur. Belki böyle bir toplantı gerçekleşmez. Az sayıda olsa bize böyle bir günde bir araya getiren Talip Bölükbaşına teşekkürlerimi iletirim.

Saygı ve sevgilerimle efendim.

Ahmet Üstündağ.

Dip not: Sayın Neşe Evrim. Biz oradan ayrılırken “Anadolu’da bir kızım var, öğretmen olacak” çağrına bir blogla katılacağım.

 
Toplam blog
: 540
: 3176
Kayıt tarihi
: 02.01.07
 
 

Hiç bir motorlu araca binmeyi sevemedim. Daha doğrusu sevdiremediler. Onun yerine iki tekerlekli ..