- Kategori
- İnsan Kaynakları
İnsan açlığı yenecek kadar akıllı varlıktır

Hayat paylaşınca güzel, yoksa tüm insanlığa acı çektirir
Şubat ayında yapılan İK Zirvesine katılmıştım. İnsanları para ile yöneten sistemlerin üzerinde bir fikri olan zatı dinleyince gerçek insanlık bu olmalı diye sevinç çığlıkları atarak dinledim.
Bu insan fakir köylülere karşılıksız borç vererek onları tefecilerden ve yıllarca köle gibi çalışmaktan kurtaran Bangladeş Grameen Bankası Kurucusu Muhammed Yunus.[1]
Onun insanlık için yaptığı güzel çalışmaların kendi ağzından anlatımından şu notları çıkardım:
Bundan 35 yıl kadar önce Bangladeş’te halkı tefecilerden kurtarmak için bir şeyler yapmak gerektiğini düşündüm. O fakir köylülere tefeciye düşmemeleri için borç verdim. Elimdeki tüm imkanım olan 47 dolar ile başladım. Bu para 42 köylüye yetmişti.
Ben diğergam (beklentisiz) bir anlayışla yola çıktım ve köylülere faizsiz borç vererek başladım. Aslında mevcut sistem içinde bankalar Dünya insanlarının 3/2 sine hizmet vermezler. Bende bunu kurumsal bir şekilde banka gibi bir formatla yapmaya karar verdim ve üç kural koydum:
- İnsanlar bankaya gelmemeli banka onlara gitmeli,
- Kredi alanların en az yarısı kadın olmalı. (Banka kredilerinin %1’i kadınlaradır)
- Borç vermek için teminat istenmeyecek, borcunu ödeyemeyenler icraya verilmeyecek.
Fakat başlangıçta bu zor oldu, zira kadınlar, “ben şimdiye kadar paraya hiç dokunmadım, kocama verin” diyorlardı. Bu o kadının sesi değil onları katmanlarla oluşturan tarihi öğretinin sesiydi.
Biz kendilerine borç para verebileceğimizi ısrarla takip ederken ilk borç alan kadın oranı %5’lerde bile değildi. Bir gün kadınlarda borç alabilir iş yapabilir evini geçindirip sıkıntılardan kurtulmalıdır inancındaydım. O günler geldi. Talep çığ gibi büyüdü 6 yılda kadınların borç alma oranı %50’ye yükseldi.
Bugün faizsiz borç verme sistemini kuralı 35 yıl oldu ve bu gün Grameen (Köy) Bankasından %97 kadınlar kredi alıyor. İhtiyaç sahibi insanlara faizsiz verilen toplam borç miktarı ise 1,5 milyar doları buldu.
Şu anda kurumsal olarak büyüyen bu sistem kendi içinde dönüyor, ne dış dünyadan uluslararası, ne yerel kurumlardan yardım almıyoruz. İnsanların faizsiz mevduatları ve tasarrufları bunu oluşturuyor. 20-40 dolar borçlar veriliyor.
Bu sistemi Newyork’ta bile kurumsal olarak yapıyoruz. Sistem olarak banka isminden başka yolu olmadığından Grameen Bank olarak kurulan sistemimiz dünyada 85 şube ve 50 bin mudi’ye sahiptir. Newyork’da 4 şube var, 7000 kişi ortalama 1500$ civarı borç almışlar. Tamamı kadın, teminat yok, avukat yok. İndianapolis – San Firancisco – Ditroit şubelerimiz var. ABD de bankalar batarken biz orada şube açmaya devam ediyoruz.
Yoksul ülkelerde borca ihtiyaç var ama zengin ülkelerde yok sanılır. ABD’ de buna muhtaç yoksullar var ve bu zengin ülkelerde fakir insanlar tefeciden %1000 faizle borç alıyorlar.
Rekabet aslında zannedildiği gibi fiyatları düşürmüyor ve dünyanın 3/2 sini unutan kapitalizm insanlığa çözüm olamaz.
Yoksul insan “bonsai ağacı” gibidir. Onu saksıya koydular o dev ağaç salon çiçeği gibi güdük kaldı. Onun bir eksiği olduğundan değil, tohumunda bir eksik yoktur, ama küçük kalmaya zorlayan insan eli oldu, ihtiyaç duyduğu doğal ortamdan mahrum edildi. Toplum içindeki fakir insanlarda böyledir, biz onların yoksul kalmasına yol açıyoruz. Bankacılığı hatırlayın ne büyük krizler yaşandı yüz binlerce insanın birikimleri kül oldu. Bugün dünyada kanıtladık ki para bankacılar tarafından ihtiyacı olanlara verilmiyor.
Yoksulların yoksul kalmasında sistemin baştan aşağı hatası var, dizaynı yanlış herkesi para peşinde koşuyor sanıyor.
Ekonominin kavramsal tasarımı buna yönelik, sadece para merkezli düşünüyor ve yaşıyor. Sadece dizaynda değil, para zehriyle insanları müptela eden, hastası eden bir sistem oluşturulmuş. Krizlere bakın, gıda krizi, ekonomi krizi, mortgage krizi …
Ekonomistlerin dediği ve sandığı tek boyutlu insan değilsek, ki biz çok boyutluyuz. Diğergam insanız, biz başkalarını düşünür yardım eder, sorun çözeriz ama ekonomi bunu görmez ve iş dünyasında buna uygun dizayn yok. Hep bencillik üzerine kurulmuş ve başka insanları düşünmeyen sistem var.
Ben 50 kadar da şirket kurdum, ama hep hangi alanda ihtiyaç varsa, insanlar neyi bekliyorsa ona yönelik şirket kurdum. Beni zengin sanırlar hayır ben zengin değilim, kurduğum şirketler de benim değil halk ortaklığı.
Gaz lambasıyla yaşayan pek çok köylerimiz var. Ben güneş enerjisiyle elektrik üretme işine girdim epeyce para da koydum, ama ayda 3-4 güneş sistemi ancak satabiliyordum evlere. Şimdi 15 yıl oldu ve ayda binlerce güneş sistemi satar hale geldim. Bu yatırımdan çok para kazandım. Sosyal şirket sorunları çözmek için vardır, para kazanmak için değil.
Kim para kazanmadan bu işe girer dediklerinde; “ben” dedim ve girdim. Çok büyük şirketlerde daha sonra benim girdiğim işlere girdiler.
Danon diye bir şirket kurdum ve çocuklar için vitaminli yoğurtlar ürettim.
Adidas’la bir dolardan ucuza ayakkabı üretme şirketi kurdum.
Sıtma önleme şirketi kurdum.
Dünya çok hızlı değişiyor.
Tüm insanların işi olacağı, bir emek sarf ederek çalışacağı kazanacağı bir sistemi yapamaz mıyız, biz akıllı varlıklarız, aptal değil.
Muammer MURAT
İnsan Kaynakları Yönetim Danışmanı
21.3.2012