İnsan doğası ve fıtrat

Yaradılış veya varoluş düşüncelerinden inançlarından hangisini kabul ederseniz edin, her ikisinde de insanın doğumundan gelen özü olduğu bilinmektedir.

Bunun karşılığı; yaradılışa inanıyorsanız  fıtrat, varoluş kabullenmesinde  insan doğasıdır.

Bilim hangisini kabullendiğinizi ayırt etmeden irdelemiş sorgulamış ve tanımlamıştır. 

Ben her iki başlığı ihtiyacımı karşılayacak kadar irdelemeye çalışmış biri olarak beynimde oluşan özeti yorumunuza-eleştirinize-katkınıza sunuyorum.  

İnsan; anatomisi, metabolizması, cinsiyeti, beyin ve fonsiyonel formatları ve diğer olgularından oluşturmaktadır.

Buna ilave aile kültürü, eğitimi, sosyal çevresiyle oluşan birikimleri, kendine seçtiği rol model ve yaşam seyrinde yaşadığı tramvalarla paradigması (mantık modelini) oluşmaktadır.

Özetle; özünde muhatap olunan her bir insan doğasına yüklenenlerle oluşmuş kişiliğe sahiptir.

Bu doğrultuda her bir insan; doğası aynı olsa bile yüklenenleri farklı, yüklenenleri aynı olsa bile doğası farklı durumlarından kaynaklı olarak benzer yanları çok olsa bile küçük nüansların büyük farklar oluşturduğu kişiliklerdir.

Ve kişilikleri değiştirmek çok zordur ancak tıpkı Türk flimlerindeki kazayla kör olan bir başka kazayla görmeye başlar gibi bir kişilik yeni tramvayla veya tramva niteliğinde bir öğretiyle değişim gösterebilir. 

Bu doğrultuda muhatap olanlar fıtrat veya insan doğası kavramlarını ne kadar biliyorsa biri birlerini o kadar anlayabilriler ve paylaşımları o kadar olur.

Benim insani ayrıştırmalarım temel kriterlerinden biri muhatabımın kişilği (fıtratı veya insan doğasını) ne kadar bildiğidir.

Bakarsınız alanında alllemeyi cihan ama çocuğunun kendisinden farklı bir özü olduğunu bilemeyecek kadar cahil olup çocuğunu kendisine benzemesi için zorlar. Bir çocuğu bir muhatabı anlayamayanın insani değeri ne olabilir ki?