Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Temmuz '17

 
Kategori
Deneme
 

insanlığın inanılmaz serüveni ve yükselişi

İNSANLIĞIN  İNANILMAZ  SERÜVENİ  VE  YÜKSELİŞİ

Yazan:Uçar Demirkan

VII-Yüksek Organizmalar Ve Yüksek Uygarlıklar

A-BİRİNCİ BÖLÜM

İlk çok hücreli canlı denilen varlıklara yaklaşık 700-900 milyon yıl önce rastlanmaktadır. Önce, yumuşak bedenli canlılar oluşmuş, sonra bunlardan sert kabuklu canlılar evrimleşmiştir. Tek hücrelilikten çok hücreliliğe geçiş “kolonileşme-bir araya gelme” ara basamağı ile gerçekleşmiştir.

Çok hücrelilerde organlar nasıl ortaya çıkmıştır? Çok hücreli yaşam formu içinde bazı hücreler, belli başlı görevlerde özelleşerek yalnızca o işleri yapmağa başlamışlardır. Amaç, enerji tasarrufu olarak gözlenmektedir. Görüldüğü gibi; burada da çeşitli hücreler, özgür iradelerini kullanarak bir işbölümü gerçekleştirmiş olmaktadırlar.

Canlı türü dediğimiz varlıklarda  deniz yaşamından kara yaşamına geçiş nasıl olmuştur? Yaklaşık 435 milyon yıl önce yerkürenin sürekli geçirmekte olduğu sarsıntılar sonucu; denizlerin dipleri yükselmiş ve deniz dibindeki bitkiler karaya geçip buradaki yaşam koşullarına uymuşlardır. Bu evrim, 150 milyon yıl sürmüştür. Hiç şüphesiz, bitkiler bunu yaparken bitkiyi oluşturan hücreler (Ve belki de bitkinin kendi) özgür iradelerini kullanmışlardır.

İlk belkemiği olan hayvan yaşam türü, denizlerde gelişmiştir. Bunlar, dev deniz salyangozlarıdır. İlk kemikli hayvan ainiktozon’dur ve ilk omurgalı balığın da atasıdır. Bunların, çeneleri ve dişleri yoktu. Besinlerini yutarak alıyorlardı.

Daha sonra, kabuksuz deniz canlıları belirdi. Bunlar; hem solungaçları hem akciğerleri ile soluk alıyorlardı. Karaya, ilk bu türden hayvanlar çıkmıştır.

Karada ilk hayvan türü yaşamın olması için karalarda önce bitki türü yaşamın gelişmesi, önce bitkilerin karaya çıkması gerekiyordu. Ot yiyenler olmadan, et yiyenler ortaya çıkıp gelişemezdi. İlk hayvan türü yaşamlar; büyük olasılıkla yengeçler, örümcekler, hamamböcekleri ve kırkayaklardır. İlk uçan hayvan türü yaşam da hamamböceğidir.

350 milyon yıl önce, balıkların yüzgeç ve solungaçlarından başka, ilkel bir akciğerlerinin de varlığı anlaşılmaktadır. Bu olgunun da bu yaşam türlerinin özgür iradelerinden ortaya çıkmış olduğunu düşünebiliriz. Bunlar, az süre de olsa, başlarını su dışında tutabiliyorlardı.

Büyük olasılıkla; rastlantı sonucu ya da dev dalgalarla karaya vurup orada canlı kalmayı ve yaşamayı başarmışlardır.Bunlara,amfibianlar(hemkaradahemsudayaşayanlar)denilir. Bunlar, denizlerde(kıyılarında) yaşayıp  zaman zaman karaya çıkıyorlar, karınları üzerinde sürünüyorlar ve sinek ve böcekleri avlıyorlardı.

Yaklaşık yüz milyon yıl önce, yerkürenin her yanını bu ikel sürüngenlerden gelişen kaplumbağa, timsah, yılan ve dinozorlar sarmıştır.  Daha sonra, bu tür sürüngenlerden  ilk uçan sürüngen(archaeoptryx)ortaya çıkmıştır. Böylece, yerküredeki suda, karada ve havada yaşam türleri tamamlanmış olmaktadır.

İlk memeliler de sürüngenlerden gelişmiş olup ilk örnekleri fareye benzeyen morganucodon ve   kirpiye benzeyen  prodion’dur. İlk bitki ile beslenen memeli hayvan ise taeniolabis’tir.

Dinozorların ortadan aniden kalkmaları ile memeliler büyük bir gelişim göstermişlerdir.  Ancak, besin bolluğu nedeniyle bu memeliler aşırı büyüyüp devasa varlıklar oldular ve sonunda güç yitirip gittiler. Günümüzde de obezite-aşırı şişmanlık-buna benzer bir tehlike olarak algılanabilir.

Kişioğullarının ilk atası sayılabilecek varlıklar,pleistosen dönemde ortaya çıkmıştır. Bunlar, maymunlara benziyorlardı. Maymunlarla kişioğulları arasındaki ilk geçiş varlığı Hominid diye anılmaktadır. Bu varlıklar, dik yürümeyi öğrenmişlerdir ve ilkel bir zekaları vardır. Bu yaratıklar, yaklaşık bir milyon yıl önce  ortaya çıkmışlar; daha sonra evrimleşerek pithecantrepus, neandertal adam  ve son olarak  homo sapiens biçimini almışlardır. Homo sapiensler, bizlere en çok benzeyen mağara adamlarıdır.

Kişioğulları ilk kez  MÖ 3200 yılında yazıyı kullanmağa başlamışlardır. Bundan önceki çağlar, tarih öncesi çağlar olarak anılmaktadır. Tarih öncesi devirler; taş devri(aletler taştan yapılmıştır)ve maden devri(aletler madenden yapılmıştır)olmaktadır. Taş devri ise; yontma taş devri(bu devirde kişioğulları mağaralarda ve ağaç kovuklarında yaşamışlardır) ve cilalı taş devri(evler yapıp köyler kurmuşlardır)diye ikiye ayrılır. Cilalı taş dönemine neolitik çağ da denilmektedir. Maden devrinde önce bakırdan, sonra tunçtan(bakır ve kalay karışımı) aletler yapılmıştır. Sonra demir medeni bulunmuş ve kullanılmıştır. Bunlarla,baltalar, mızraklar, ok uçları yapılmıştır.

Maden devrinde Hitit ve Sümerler gibi büyük devletler kurulmuştur. Başlangıçta; ilkel tarımcı  köy topluluklar vardır. Bunlardan , gelişkin köy toplulukları ve sonunda büyük devletler oluşmuştur.

Bunlardan önce; bir dönem kişioğlulları büyük ve gelişmiş uygarlıklar kurmuşlardır. Bunlar; Atlantis, Lemunya(MU) ve Hiperbonea kıtalarıdır. Bu uygarlıklar, günümüz uygarlıkları denli(belki de onlardan da fazla)gelişmişler ve sonra birden yok olmuşlardır.

Atlantis,”Atlas’ın adası”anlamındadır .Böyle bir kıtadan ve bunun uygarlığından Platon,Timeus ve Critias adlı bilginler kitaplarında söz etmişlerdir.Bu söylenceyi daha çok Solon yaymıştır.Onun da Mısır’lı bir keşişten öğrendiği ileri sürülmüştür.Bu kıta çok zengindi ve kıtayı soylu kişiler yönetiyordu.Büyük bir doğal yıkım sonucu,okyanusa gömüldüğü söylenmektedir.

Bir başka söylence, bir Tibet manastırında  bulunan Naacal tabletleri  ile ilgili olup buna göre Atlantis, Mu uygarlığının bir kolonisi olarak gelişmiştir. Mısır uygarlığının da Atlantisin bir kolonisi olduğuna dair söylenceler vardır.

Atlantis’in Kıbrıs adası, Güneydoğu Türkiye, Mısır ve Akadeniz’in bulunduğu alanda var olduğu varsayılmaktadır. Buna dair belirtiler Mısır uygarlığı olmaktadır. Diğer yandan, Malta adasında 5600 yaşında olan “malta neolitikleri-kayalardan bir tür tapınak” bulunmuştur.

Son olarak; Urfa’nın Göbeklitepe kazı alanında 11600 yaşında tapınak kalıntıları bulunmuştur. Yirmi dolayında olduğu sanılan bu tapınakların dördü yeryüzüne çıkarılmıştır. Tıpkı, 5000 yaşındaki Stonhedge kayaları-tapınağı görünümünde olan kayalar ve sütunlar vardır. Sütunların üzerinde kişioğlu  ve hayvan resimleri kabartma olarak yapılmıştır.

Bu tapınakları; çevrede o çağlarda yaşamış çeşitli halkların haberleşerek bir araya gelip yaptıkları ,elli yıl sonra da üzerlerini toprakla kapattıkları anlaşılmıştır. Bunları(yedi metre yüksekliğinde sütunlar vardır ve iyi bir taş oymacılığı ile üzerlerine kişioğlu ve hayvan resimleri kabartma olarak oyulmuştur)mağara adamları uygarlığının yapmış olmaları olanaklı görünmemektedir. O zaman, Atlantis uygarlığının bir kalıntıları olarak değerlendirilmeleri olasıdır.

Ayni biçimde; Stonhedge kayalıklarının-bir tür güneş tapınağı gibi görünmektedir-kayıp MU uygarlığının bir yapıtı olması olasılığı büyüktür.

Mu uygarlığı; Pasifik Okyanusu’nda varolan ve onbinlerce(yaklaşık 50000 )yıl önce yerleşmiş ve 12000 yıl önce sulara gömülmüş bir uygarlıktır. Mu’nun kişioğullarının ilk anayurdu olduğu; Asya uygarlıklarının Mayaların, İnkaların ve Pasifik adalarındaki dev yontuları(heykelleri)yapan uygarlıkların, bu kıtadan ve bu uygarlıktan çıktığı  anlaşılmaktadır. Ayrıca, ilk kişioğlu denilecek varlıkların da Mu anakarasında ortaya çıktığı ileri sürülmektedir.

Hiperbonea ise ilk kayıp anakaradır. Gerçekte, ilk kişioğlulları bu anakarada ortaya çıkmıştır. Bu anakara, kuzey kutbundaydı. O zamanlar yerküre güneşe daha yakındı ve ekseni kaymamıştı, dikti. O nedenle bugün buzullarla kaplı bu bölgede kişioğlulları ortaya çıkıp gelişmişlerdir. Bu anakarayla ilgili bilgileri Sümerler, Aztekler, İnkalar; Mayalar ve Afrika’daki Dogonlar ve Hindistan’daki kavimler aktarmışlardır.

Jeologlara göre; yerkürede yaşam sularda yirmi milyon yıl önce başlamıştır. Antropologlara göre de ilk insan(kişioğlu)250.000 yıl önce ortaya çıkmıştır. Son olarak Fas’ta 300.000 yıllık bir kafatası bulunmuştur. İlk resim,heykel ve oymalar ise 30000 yıl öncesine dek uzanmaktadır. İlk kentleşme 12000 yıl önce başlamıştır. MÖ 5000 yılından itibaren de Mezopotamya (DicleveFıratnehirleriçevresi)da Sümerler, Elamlar, Hurriler, Akadlar, Asurlular, Babilliler, Mısırlılar uygarlıklar kurmuşlardır.

MÖ 3300 yılında ilk yazıyı Sümerler kullanmıştır. Çivi yazısı denilen bu yazıdan  Mısır hiyeroglifleri, İndus yazısı, Çin yazısı gelişmiştir. Sümerler, Gılgamış destanını yazmışlardır. Hukuk, dil ve mimaride çok gelişmişlerdir. Ziggurat denilen çok katlı tapınakları yapmışlardır. İlk hukuk yasalarını yazmışlar ve uygulamışlardır.  Astronomi, takvim, matematiği geliştirmişlerdir.

Sümer mitlerine(söylencelerine)göre tanrılar, ateşten gemilerle gökyüzünden gelmişlerdir. Sümerlerin ilk atalarıyla birleşmişlerdir. Yazıyı, astronomiyi, matematiğ ionlardan öğrenmişlerdir. Sümerler; gezegenlerden Üranüs, Neptün ve Plüton’u biliyorlardı. Oysa; Avrupalılar bunları çok sonradan bulmuşlardır.

Aztekler, daha yakın bir dönemde gelişmiş ve yok olmuş bir uygarlıktır. Yaklaşık 1000 yılında Orta Amerika’ya gelen bu kişiler,Aztek imparatorluğunu kurmuşlardır. 1521 yılında bu uygarlık İspanyol Cortez tarafından yakılıp yıkılmıştır.

Aztekler, genellikle tarım ve ticaretle uğraşırlardı. Büyük sulama kanalları yapmışlardır. Mücevher ve mozaik işçiliği; işlemeli kumaş yapımında ustalaşmışlardır. Aztek yazısı; Mısır yazısı gibi şekil ve resimlere dayanmaktadır. Taştan görkemli tapınaklar, saraylar, kanallar, setler yapmışlardır. Muhteşem mimarileri, titiz kayıt tutma yöntemleri, gök cisimlerinin görünüm ve devinimlerine dayalı takvimleri vardır. Tanrılara, inanılmaz büyülükte sayılarda  kişioğlu kurban etmişlerdir. Ayrıca; uzaydan gelen varlıkların, Aztekleri ziyaret ettiklerine dair  söylenceler de vardır.

Maya uygarlığı; Kolomb’un Amerika anakarasına ulaşmasından öncesine dek yaşamıştır. Orta Amerika’da beş ayrı devlet kurmuşlardır. MÖ 600 yıllarında yükselişe geçmiş, MS 300 lü yıllarda altın çağını yaşamış; İspanyol işgalleri ile yok olmuştur.

Mayalar; astronomi, matematik, mimari ve sanatta  ileri bir uygarlık oluşturmuştur. Olağanüstü yapılar inşa etmişler, büyük kentler kurmuşlar, anıtsal dikili taşlar dikmişlerdir. Maya uygarlığı da, sürekli ortaya çıkan doğal yıkımlar sonucu zayıflamış ve yok olmuştur.

Mayalar; batmış olduğu düşünülen okyanus  anakaralarından gelmişlerdir. Mayaların da, uzaylılarla ilişkiler kurduklarına dair belirtiler vardır. Kişilerin, yaşadıkları kentleri aniden bırakıp gittikleri ya da yok olduklarına dair izler vardır. Maya kalıntılarında, normal olmayan kafatasları bulunmuştur.

Mayalara göre 2012 yılı zamanın sonu olacaktır. Kutupların eksen kayması sonucu iklimler değişecek  ve yeni bir tufan olayı yaşanacaktır. Ancak, günümüz bilim adamları; Mayaların 2012 yılına ait kehanetlerini, bundan sonra yeni bir çağın(bilim çağının)başlayacağı biçiminde yorumlamaktadırlar. Diğer yandan, Azteklerin, Mayaların kalıntısı olduklarına dair de söylemler vardır.

İnkalar, Güney Amerika’daki And Dağları bölgesinde 11.yüzyılda Cuzco krallığı olarak en parlak dönemine ulaşmıştır. 1572 yılında,o zamana dek geliştirdikleri imparatorluk,Fransisco Pizarro’nun başlattığı saldırlar sonunda yok olmuşt ur. Devleti kuran Manco Capac;söylenceye göre, Titicaca Gölü’nün derinliklerinden güneş tanrısı İnti tarafından çıkarılıp yerküreye getirilmiştir.

İlk  homo sapiensler MÖ 12000 yıllarında Bering Boğazı’ndan geçerek tüm Amerika anakarasına yayılmışlardır. Bunlardan olan İnkalar, dört devletten oluşan bir eyalet devleti kurmuşlardır. Çok tanrılı  bir dinleri vardır.  İnkalar,yapılarında ikizkenar yamuğu kullanmışlardır.İnkala r,sulardan yararlanmak için olağandışı bir kanal sistemi oluşturmuşlardır.

And Dağları’ndaki düzlüklerde dev hava alanları vardır. Piramitler, İnka uygarlığında da vardır. Taş bloklara astronot resimleri, uzay gemisi biçimleri işlemişlerdir. İnkalarla birlikte; Sümerler, Mısırlılar, Aztekler, Mayalar, Hind ve Tibet uygarlıklarının temelinde uzaylıların bulunduğuna dair  söylemler bulunmaktadır.

Diğer yandan; Afrika’daki Dogon  kabilesinin de uzaylılarla ilgisi bulunduğuna dair belirtiler gözlenmektedir. Dogon kabilesi, Mali Cumhuriyeti’nde yaşamaktadır. Totemleri bulunan bu kabile; astronomi bilgileri, özellikle Sirius sistemi hakkındaki bilgileri ile herkesi şaşırtmaktadırlar. Bu kabile, çadırlarda yaşayıp avcılıkla geçinmektedir.

Yerkürenin devinimlerini, güneşin devinimlerini, Jüpiter’in uydularının olduğunu blmektedirler. Onlara göre; Siriuslular Nommo gemisi ile yerküreye gelmişlerdir. İlk kişioğullarını oluşturmuşlardır.

Sirius, gökyüzündeki en parlak yıldızdır. Çünkü, güneş sistemimize en yakın olan yıldızdır. Dogonlar, Sirius A  ve Sirius B yi bilmektedirler. Ayrıca, bilim adamlarının henüz bulamadıkları bir Sirius C olduğunu da ileri sürmektedirler.

Bir başka yok olmuş uygarlık; Hind uygarlığıdır. Hind uygarlığı,MÖ 4000 yıllarında İndus Irmağı boyunca gelişmiştir. Kast (toplumun sınıflara ayrılması-işçi-köylü-savaşçı-din adamı v.s gibi)sistemi vardır. Yerküredeki ilk dinsel inanç kitapları “Veda”lardır. Sanskritçede “veda” bilgi anlamına gelmektedir. Vedalarda; bu evren nereden gelir, bizler kimiz, bu evren nedir? Neden ölüyoruz? sNeden doğduk?gibi sorulara ve konulara yanıtlar aranmakta ve verilmektedir.

Günümüzde kuantum kuramının boşlukları; Veda’lardaki “bilgi”lerle doldurulmak istenmektedir. Hindlilere göre;”Vimana”adlı gemilerle gökyüzünden gelen tanrılar(varlıklar)onlara “veda”ları öğretmişlerdir.

Mahabharata; şiir olarak yazılmış Hind destanıdır. Bu destanda; yerkürede yaşayanlarla uzaydan gelenler arasındaki savaşları anlatılır. En eski bilim kurgu yapıtıdır. Savaşlarda, ışınların ve atom bombalarının kullanıldığı anlatılmaktadır.

Tibet uygarlığı; Mu anakarası ile ilgilidir. Mu anakarası ile ilgili yazılanlar ve tabletler, bir Tibet tapınağında bulunmuştur. MS 7 nci yüzyılda Budizm bu ülkeye ulaşmıştır.Sonradan, Lamacılığa dönüşmüştür. Dalay Lama toplumun başkanıdır. Dolayısıyla; Tibet uygarlığı ile Hind uygarlığı birlikte anılmaktadır.

Mısır uygarlığı; MÖ 3050 dolayında Nil Nehri ve çevresinde kurulmuştur. Yukarı ve Aşağı Mısır’dan oluşur. Yukarı Mısır, MÖ 6000 li yıllarda kurulmuştur. Aşağı Mısır daha sonra kurulmuş ve Zekhen(akrep kral) tarafından her iki Mısır birleştirilmiştir. Menos, birleşik imparatorluğun ilk firavunudur. Bu devlet ve uygarlık; MS 30 yılında Augustus Ceasar tarafından ortadan kaldırılmıştır.

Mısırlılar; ölümden sonra dirilişe inanırlardı. O nedenle; mumyalamayı bulmuşlar ve uygulamışlardır. Sonradan, kitaplı dinler de ölümden sonra dirilişi benimsemişlerdir. Hiyeroglif yazısını geliştirmişlerdir. Piramitler, saraylar, tapınaklar yapmışlardır. Sanat ve bilimde, çok ileri gitmişlerdir. Çok tanrılı bir dinleri olmuştur.

MÖ 1258 yılında Hititlerle evrenin ilk barış antlaşmasını yapmışlar ve imzalamışlardır.

Bazı yazarlarca, eski Mısır uygarlığının batan Atlantis  kıtası ve uygarlığının kalıntısı olduğu ileri sürülmektedir.

 
Toplam blog
: 142
: 578
Kayıt tarihi
: 04.09.13
 
 

1940 yılında İzmir'de doğdum İzmir Atatürk Lisesi'ni bitirdim 1961 yılında Mülkiye(Siyasa..