Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '16

 
Kategori
Güncel
 

İş, sınav, okul, zirveler, helikopterler

İş, sınav, okul, zirveler, helikopterler
 

Kendi yandaşlarını zirvelere helikopterlerle taşımışlar.


Henüz merkezi sınavların gündemde olmadığı zamanlarda devlet kadrolarına eleman, öğrenci seçimi yerel seçme sınavları ile yapılırdı. Bu sınavlarla ilgili dedikoduların da ardı arkası kesilmezdi.

İlk gençlik yıllarımda katıldığım böyle bir memuriyet sınavı sonrası kesin kazandım diye düşünürken adımı yedek listede görmüş; ardından sınav komisyonunda yetkili bir tanıdığın odasına girip “eğer hakkımı yediyseniz size onu helal etmiyorum” deyip çıkmıştım.

O şahsın pişkin bir şekilde ortak bir tanıdığımıza “lütfen kendisine söyleyin, hakkını helal etsin” mesajı bana geldiğinde de üzüntüm katlanmıştı.

Liseyi bitirdiğim yıl Diyarbakır Eğitim Enstitüsü’nün yazılı sınavını kazanıp mülâkat için okula gittiğim zaman da belli bir siyasal görüşe mensup, belli bir dernekten referanslı insanların tercih edileceklerini bilmiyordum. Oraya da giremedim.

Aynı yıl beden eğitimi ve yine mülâkat sınavları ile kazanıp, sözde ucuz olduğu için otobüse tercih edip üç gün iki gece süren tren yolculuğuyla kayıt olmaya gittiğim hava astsubayı yetiştiren İzmir’deki Hava Teknik Okullar Komutanlığı’nın kayıt masasından da “üç ay küçük” olduğum söylenerek geri çevriliyordum. Başvuru, sınav ve kabul süreçlerinde sorun olarak görülüp gösterilmeyen üç ay yaş küçüklüğü aniden beton duvar olup yolumu kapatıyordu.

Sonraki zamanlarda Van’da görüştüğüm, o yıllarda, adı geçen okulda askerlik yapmış bir hemşerim yaşı, kilosu, boyu tutmayan kimi başka adayların bu eksiklerinin görmezden gelindiğini, adamına göre esnek davranıldığını söylemesi ile yeniden kırılmıştım.

Bütün bunlar benim şahsen yaşadıklarımdı.

Benim gibi toplumun alt kademelerinden gelen, hakkıyla, emeğiyle bir yerlere ulaşmaya çalışan başkalarının da binlerce benzer hikâyesi olduğundan eminim.

Üniversite Seçme Sınavları o zaman da ülke çapında ama yalnız üç merkezde yapılıyordu. Bizim, Van’dan sınav günü Ankara, İstanbul ve İzmir illerinden birine gitmemiz gerekiyordu. Sınav günlerinde o şehirlere taşınır, öğrenci yurtlarında ikişer, üçer kişi beraber yatar ya da otel bulamaz parklarda kaldığımız gecenin sonrasında sınava girerdik. Nedense bu sınavlarda suiistimal olmayacağına bütün kalbimizle inanırdık.

Sonraki yıllarda sınavlar üniversite olan başka illerde de yapılır oldu. O zaman da, belli bir il merkezinde, belli bir ideolojik yapılanmanın kendi taraftarlarına kopya verdiklerini; bu yolla alınan puanlarla tıp fakültelerine yerleştirilen kimi öğrencilerin bu fakültelerde formasyon yetersizlikleri nedeniyle eğitimi tıkar hale geldiklerini işitip durduk.

Süreç içinde merkezi sınavları yapan kuruluşların bu konuda duyarlılıklarının artmasına bağlı olarak teknik ve akademik altyapılar her yönü ile güçlendirildi.

Üniversite giriş sınavları, kamu personeli seçme sınavları, akademik lisansüstü eğitim sınavları, yabancı dil sınavları eskisine göre çok daha sağlıklı koşullarda gerçekleştirilir hale geldi.

Doğal olarak kimi önemli devlet işleri ile askeri okullar gibi önemli sayılan eğitim kurumlarına öğrenci seçimlerinde mülâkat hep oldu. İşin içine mülâkatın bulunduğu sınavlarda adayların jürilerle bağlantı kurma çabaları da, siyasi kimi etkilerin işin içine karıştığı iddiaları da hep oldu.

Zamanın birinde adalet bakanlığına hâkim savcı alımlarında yandaşlık yaptığı söylenen bir Adalet Bakanı açık açık “kendi devri iktidarında örgütleneceksin, kadrolaşacaksın” demekten çekinmedi.

Yakın zamanda bir sözde cemaatin o çok sağlıklı olduğunu düşündüğümüz ÖSYM tarafından gerçekleştirilen çeşitli sınavlarda da soruları çalıp yandaşlarına ilettiklerine ilişkin haberler ve bu konu ile ilgili adli süreçler kamuoyunun gündemine taşındığında pek çoğumuz bunun az sayıda insanla sınırlı olduğunu düşündük.

15 Temmuz kalkışmasının ardından ortaya çıkan durumlar işin çapının akıl almayacak kadar büyük olduğunu ortaya koydu.

Birileri dini cemaat adı altında ve pek çok dindar insanı da etkileri altına alarak, kandırarak, inandırarak örgütlenmiş; her türlü kurumun her türlü sınavının sorularını, her şekilde çalmış; kendi yandaşlarına servis etmiş; onların, eş ve çocuklarının sınavları kazanıp okullara, devlet kurumlarına yerleşmelerine; oralarda köklü bir şekilde organize olmalarına neden ve yardımcı olmuş.

Yani bir anlamda o düzenleri cemaat maskesi altında kuranlar, bizim gibi sıradan insanların tırnaklarıyla kaza kaza çıkmaya çalıştıkları zirvelere kendi yandaşlarını tıpkı 15 Temmuz kalkışmasında yaptıkları gibi çaldıkları helikopterlerle ayakları yere değmeden taşımış, yerleştirmişler.

Bununla da yetinmemiş, o tuttukları zirvelerin kimilerine başkalarının da tırmanmaması için el ele ne gerekiyorsa yapmışlar.

Hem de, bütün bunları dinden imandan, haktan hukuktan bahsederken yapmışlar.

*

Halk egemenliğine dayalı demokratik sistemimiz bu günlerde yeniden yapılandırılırken bütün kurum ve kuruluşların toplumun her kesimine eşit mesafede ve herkesin sorumluluklarının da, haklarının da eşit olduğu bir yapıya kavuşturulması, mevcut suiistimal kapılarının kapatılması başlıca beklentimizdir.

Bundan böyle adı, rengi, şehri, fikri, inancı ne olursa olsun hiç kimsenin ve hiçbir yerde zirvelere arka taraftan, gizlice helikopterlerle taşınıp çıkartılmaması; demokrasinin ve hukukun sağlıklı bir şekilde işletilmesi dileğimizdir.

Elbette toplumun sosyal, ekonomik, kültürel desteğe muhtaç kesimlerine, sosyal devlet ilkesine uygun yapılmakta olan her türlü katkının, kaynak aktarımının da geliştirilerek, doğru araçlarla desteklenerek sürdürülmesi de önemli ve gereklidir.

Ancak bunları yaparak güvenini yitirmiş olduğumuz toplum kesimlerini ikna edebilir; Arzulanan kardeşlik iklimini yakalayabiliriz.

Öngörülen 2023 hedeflerine ve refah düzeyine de toplum olarak, ancak o iklimi yakalayarak ulaşabiliriz.

27.07.2016

14:49

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..