Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '10

 
Kategori
Güncel
 

Işıklı Yekpare

Işıklı Yekpare
 

2008 Kasım Haydarpaşa gemiden / ezgi umut


Yekpare'ymiş gösterinin adı...Adını bu yazıyı ele alana kadar bilmiyordum ama duyunca tam isabet dedim. Post modern yaklaşımlarda söylenen sözcüğün tam zıt anlamlısını almak neredeyse artık yakında ansiklopedi ve sözlüklere de geçecek. Belki de geçmiştir. O zaman yekparenin zittı parçalı ya da paramparça...Buyurun.

Gösteriyi kaçırma diye telefon alınca acele gittim taksiyle. Şoför de Haydarpaşa acil deyince, hep aciline gittiğimiz Numune Hastanesi'nin Haydarpaşası zannederek bastıkça bastı gaza. Dönemeçte Gara dedim de kurtardım. On dakikada yetiştik. NE o pek yerindiğin trafik, pek de açıkmış hani diyecekseniz, tüm İstanbul'un evlerine çekildiği yağmurlu ve dizili gecelerden biriydi , hani yağmur yağacak sel gelecek şeklinde, halkımızın söz dinleme ölçeğini ayara alan, sivil alıştırma uygulamalarının yapıldığı günlerden biri. Haydarpaşa'da kimsenin bi şeyden haberi yok. İçerde tiyatro başlayacak diye bekleyenler var, yağmurdan kaçanlar ve oynayan sanatçıların yakınları da çoğunlukta. Soruyorum. Kimsenin Işık Gösterisi'nden haberi yok. Yanıt yerine acıklı acıklı bakıyorlar. Onlara da kimse söylememiş anlaşılan ışık gösterisini. Gar tarafından girip iskele tarafından indim. Başladı sandım . Geri sayımmış. Binanın köşesinden yani çaprazdan izlettiler. Kamera taşıdığıma pişman oldum. Yağmur yağıyordu.

Haydarpaşa önünde duran birinin telsizi ile denizdeki ışık ekibiyle telsiz konuşmalarını dinledik gösteri boyunca.

Abi ses nasıl? Senkronize miler,hayır ses bilmem kaç saniye önden gidiyor abiler,Abi şimdi nasıllar... ekseninde konuşmalar gösteri boyunca sürdü durdu.

Bu adamların telsiz konuşmalarını dinleyecektiysek o müziği niye koydular ki. Bu gösteri ile kentimizin ne kadar ses kirliliği yaşadığını da görmüş oldum. O gecede zavallı kuşları da çıldırmış gibi, oraya buraya kaçacak delik aradı. Onca paralar dökülen böyle bir gösteri doğru dürüst duyurulmadığı gibi gidin biraz uzaktan çayhanelerin oradan izleyin deyip yaptığı işe ya da sanatsa, sanata sahip çıkan da olmadı. Bence o adamların kaygısızca sorular sorması ve kulaklık kullanarak fısıltıyla konuşmayı seçmemeleri dahi, işin sanat ve gösteri bakımından ne denli ciddiye alındığının ve taşoranlığın ölçeğidir ve gösterinin kendisine ve izleyene yapılan bir saygısızlıktan başka ne olabilir?

O zaman neydi bu izlenen ve bizlerin de şaşı gözle çaprazdan izlediğimiz ışıklı gösteri?

5-6 kişi vardı, sonra gelenlerle 30 kişi izlesin o kadar. Hava tahminleri alınmıyor mu? Niye ille de o gün ve öncesindeki yağmurda yaptılar ısrarla o hafta. Bu gösteri ile ne kazandık bilmiyorum ama ne gitti onu da bir İstanbul hemşehrisi olarak merak ediyorum doğrusu? O para ile acaba kaç ressamımız sergi açabilirdi örneğin? Belki de Kültür Bakanlığı ile mülk sahibi arasında Sivas Madımak mülkünü almak için yapılan pazarlıkları sona erdirebilecek bir meblağ olabilir miydi, onu da bilmiyoruz. Zaten 2010 Avrupa Başkenti için hangi paranın nereye harcandığını da kimsenin ölçüp biçip tartabileceğini sanmıyorum. Ben taksiye verdiğim paraya da acıdım doğrusu.

Bu yapılan gösyeri neydi? Haydarpaşa'nın hologramlı yok oluş alıştırması mıydı? Yani bir çeşit zihin yönlendirme, artık büyük ışık prodüksiyonlarıyla mı yapılmaya başlandı?

 
Toplam blog
: 566
: 1338
Kayıt tarihi
: 11.07.06
 
 

Edebiyatla ilgileniyorum. Ayrıca amatörce belgesel film çalışmaları yapıyorum ve kültürel etkinlikle..