- Kategori
- Teknolojinin Geleceği
Işınla Bizi Zuckerberg!
Çok değil 2 yıl önce, fütursuzca fütürist kitabım, Işınla Beni Scotty’de,[1] bu günleri görmüş gibi şunları yazmıştım; “sanal gerçeklik (virtual reality)dünyasında pusulasız yola çıkan insan zihni, sanal gözlükler, simülasyon evrenler, değiştirilen, dönüştürülen “gerçeklik” algısı… Bedenlerimiz, “Oculus” ile sanal ortamda sanal kopyalarımızla dünyayı dolaşırken, “Day-dream” ile görmeye başladığımız gündüz düşleri… Tüm bu sürecin sonunda nano teknoloji ile kendimizi sonsuz bilgiye ve sanal gerçekliğe bağladığımız zaman kim kime evrilecek?”
Geçtiğimiz günlerde Facebook, “Meta” olunca sorularımı yeniden hatırlatmak ve gelinen son noktada bir durum değerlendirmesi yapmak gerekti. Kitabımda “Simulark insansılarımızla, pasif-agresif bir ilişki yaşarken, kanepelerimizde onları ekrandan izleyen ölümlü bedenler olarak mı çürüyeceğiz? Kendi gerçeğimizi bu kadar boşa çıkardıktan, sayısız sanal kopya ve simülasyon evreni yarattıktan sonra geride kalan asıl bize ne olacak? Posa mı?.. Yoksa, robotların dünyayı ele geçirdiği bir dünya distopyasına kendimizi bu kadar alıştırmışken, yarattığımız sanal klonlarımızın, sanal dünyamızın “gerçek” ve “hakikat” ayrımının derinlikli sularında mı boğulacağız? Algılarımızın daima kusurlu olduğunu farkettiğimiz bir dünyada, bu kusurların ayarları ile oynamak bizi bilinçli gerçeklikten ne kadar uzağa fırlatacak? Peki, Memristor’a ruhumuzu satıp ‘Gerçeğin Çölü’nde kaybolduğumuz zaman, hangimiz ‘kendini bilecek’?” demiştim.
Tam bahsettiğim noktadayız şimdi, sanal evrene taşınmanın şafağında! Önce ölümlerle sınandığımız, acılarla terbiye edildiğimiz küresel bir salgın yaşadık, evlerimize kapandık. Gerçek dünyadan tecrit olarak yaşamayı öğrendik. İşte, okulda ve daha pek çok alanda, mecburi bir stajdan geçtik, dijital dünyaya uyum eğitimi gibiydi bu süreç. Kanepelerimizde pijamalarımızla otururken, alışveriş yapmayı, işe, konsere, derse gitmeyi, başka şehirdeki hatta başka ülkelerdeki toplantılara katılmayı, bedenlerimizi, kendimizi sevdiklerimize zarar vermemek için gizlemeyi öğrendik. Gerçek dünyadan uzaklaştıkça, sanal dünyaya yakınlaştık. Evimizin bahçesinde, sokaklarda, pek gezemesek de internet üzerinde gezdiğimiz her yere dijital ayak izlerimizi bıraktık. Bu izler yenidünya düzeninde bizim müşteri olarak profilimizi de belirliyordu. O dijital ayak izlerini takip eden herkes nelerden hoşlandığımızı, neleri satın aldığımızı, kimlerle görüştüğümüzü ve bize neyi satabileceklerini kolaylıkla anlayabilirdi. Zaten öyle de oldu. Virüs kadar öldürücü olmasa da reklâm bombardımanları altında kaldık. Biz satın aldıklarımız ve sahte dijital imajlarımızdan ibarettik artık… Gerçeklik algımız uzun zaman önce değiştirilmeye başlanmıştı. Sosyal medya hesaplarımızda hayatımızı ve fotoğraflarımızı filtrelemekle kalmadık, kendimize benzeyen emojiler üretmeyi, onları duygularımızı ifade ederken kullanmayı bile öğrendik. Ve şimdi bütün bu “staj” sürecinin asıl amacı anlaşıldı. Artık Harikalar Diyarı’ndaki Alice gibi bizler de gerçeğinden tamamen bağımsız sanal bir evrende, kendimize yeni bir dünya kuracağız. Gerçek dünyada henüz Mars’a gitmemenin önemi yok, “Meta verse” geçer geçmez istediğimiz şehre, ülkeye hatta gezegene istediğimiz yaş cinsiyet ve görüntüde nasılsa geçebileceğiz.
Kanepesindeki ergen, Metaverse’de o çok izlediği bilgisayar oyunlarındaki süper kahramanlardan biri olabilecek. Kim nasıl istiyorsa o görüntüdeki avatarı ile katılacak yeni evrene. Biliyorsunuz 2021 Ekim sonunda Facebook kurucusu ve CEO’su Mark Zuckerberg, Facebook’un adını “Meta”olarak değiştirdiklerini açıklamıştı. Şirketin çevirim içi, sanal ve artırılmış gerçekliği bünyesine katan dünyalar yaratmayı amaçladıklarını belirten Zuckerberg, insanların bu dünyalar arasında sorunsuz bir şekilde geçiş yapabilmesini sağlamayı hedeflediklerini söylemişti. Türkçe'ye öte evren/ sanal evren/normal dışı evren gibi isimlerle çevrilebileceğimiz Meta evreni kullanıcılarına sanal bir kamusal alanda yeni bir dünyaya bağlanarak yaşamayı vaadediyor. Çok masum ve eğlenceli bir oyun gibi görünüyor ama ben gelişmeleri “Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbâlime” şarkısı eşliğinde izliyorum. Telefon ve internet bağımlısı bir nesille nasıl baş edeceğimizi bilmezken şimdi metaevrende yollarını kaybetmiş her yaştan bir dolu insanın ve onlarla birlikte hayatımıza girecek yeni psikolojik sorunlarla ne yapacağımızı bilmiyorum. Sanal ve fiziksel dünya ne oranda birleşecek mi, bu meta evreni bize ne getirecek ne götürecek onu zaman gösterecek? İnternet de hayatımıza başlangıçta masum sosyal medya platformlarıyla girmedi mi? Metaversesanal gerçeklik gözlüğünüzü takıp, ekipmanlarınızı giyip içindeymişsiniz gibi hissettiğiniz sanal bir evren. Şimdilik tat ve koku dışındaki duyu organlarınızla bu sanal gerçekliği deneyimleyebiliyorsunuz. Zuckerberg, Metaverse evreninde kullanıcıların sanal nesnelere gerçekmiş gibi dokunabilmelerine imkân sağlayacak eldivenini de geçtiğimiz günlerde tanıttı.
Dünyaya “yalan dünya” diyenler girip “Metaverse” i görsünler. Orası bizimkinden çok daha “yalan”. Yarın hangi dünya daha yalan olur bilemem ama Karayipler'in Ada ülkesi Barbados, Metaverse'te büyükelçiliği olan ilk ülke olmak için 3 boyutlu sanal gerçeklik platformu Decentraland ile sözleşme imzaladı.Ülke, dijital arazi kurmak için birden fazla Metaverse şirketiyle birlikte çalışacak. Barbados Dış İşleri Bakanlığı, Ocak 2022’de açmayı planladığı Metaverse büyükelçilik binasının çeşitli projelere, arazinin belirlenip satın alınmasına, sanal elçilik ve konsoloslukların mimarisinin oluşturulmasına ve e-vize gibi hizmetleri sağlayacaklarını açıkladı.
Şimdilik her şey güllük gülistanlıkmış gibi başladı. Facebook, bozulan imajını yeni ismi ve yeni projeleri ile düzeltmeyi umuyor. Biliyorsunuz şirketin eski adı bir yığın güvenlik skandalı ile anılıyor olmuştu. Metaverse’in rüştünü ispat etmesi gereken en önemli başlıklarından biri yine “güven ve güvenilirlik” meselesi olacak. Meta’nın artırılmış ve sanal gerçeklikten sorumlu başkan yardımcısı Andrew "Boz" Bosworth, geçtiğimiz aylardaşirket çalışanlarına gönderdiği bir notta sanal gerçeklik deneyimlerinin güvenliliği konusunda erken önlem almak gerektiğini belirtmişti. Financial Times’ın ortaya çıkardığı bu notlarda Boz, sanal gerçekliğin özellikle kadınlar ve azınlıklar için 'zararlı bir ortam' olabileceği konusunda şirket çalışanlarını uyararak güvenlik ve gizlilik çalışmalarının hızlandırılması ve kapsamlı bir şekilde ilerletilmesi konularına değindi.[2] Yani işin içindekiler de henüz işlerin ne kadar çığırından çıkabileceğinden emin değiller ama projelerine çok güveniyor olmalılar ki ortalarda inanılmaz rakamlar dönüyor. Zuckerberg meta sayesinde kârına milyarlarca dolarlık reklam ve çevrimiçi alışveriş ağının gelirini de ekleyecek. Evrenden evrene ışınlanırken biz faniler “avatarlarımızla” Metaverse’in tokenlerine değer kazandırıp dijital ekonomiyi besleyeceğiz anlaşılan.
Daha işler bu aşamaya gelmeden çok önce Temmuz 2016’da yayınladığım “Dünya Yanıyor Biz Pikachu Avlıyoruz!” başlıklı yazımda da benzer endişelerimi ifade etmişim: “Dünyadaki varoluş amacınız değişiyor bir kere, gündelik hayatın gerçekleri ve sorunları ile boğuşmak yerine yeni ve çok daha eğlenceli bir göreviniz var, her yerden Pokemon toplamak zorundasınız. Oyunun başında tüm RPG (Role Play Game)lerde olduğu gibi karakterinizin cinsiyetini, rengini, kıyafetlerini seçip pokemon avlıyorsunuz. Oyundaki karakteriniz sizin yerinize yaşıyor! Üstelik bunu gözlerinizle gördüğünüz kendi dünyanızda yapabiliyorsunuz. Peki, tüm bunlar aslında ne demek ve her şey o kadar masum mu? Özel hayatlarımızda zaten “survivor” yaşarken çevremizde olan bitene müdahale etme refleksimizi elimizde alan dizi filmler ve bu tür içinde “yaşıyormuş gibi” hissederek, bizi dünyanın gerçekliğinden bilinçli bir şekilde koparan sanal gerçeklik hedefine bir adım daha yaklaşıyor böylece. Üstelik sanal gerçeklik gözlüğü hololense de ihtiyacınız yok, sanal bir dünyada var olmak için. “Virtual reality porn” sayesinde cinsel hayatımız sanal bir hale dönüşebilir. Ya da yatağınızın kenarında bir Pokemon karakteri avlayabilir, daha fazlasını istiyorsanız sanal gözlüklerinizi takıp oturma odanızda da bir unicorn besleyebilirsiniz. Kimse sizi bunun için zorlamıyor. Sizin bilinçli tercihiniz artık bu sanal dünyanın illüzyonuna dâhil olmak. Kimse sizi büyülemiyor, sanal dünyaya kaçmayı siz seçiyorsunuz. İster dijital gözlüklerle, ister hologram lenslerle yapılıyor olsun gerçek olan şu ki, gerçeklik algımız çok hızlı bir biçimde dönüştürülüyor. Sanal gerçeklik boyutundan baktığımızda Platon’un Mağarası’ndaki insanlarla akraba olmadığımızı kim söyleyebilir? Platon’un anlattığı mağarada insanlar başlarını sağa, sola ya da geriye oynatamayacak şekilde zincirlendiklerinden önlerindeki mağara duvarından başka bir yer göremiyorlardı. Arkalarında yanan ateş, ateşin önünden geçen başka insanlar, hayvanlar onlar için yalnızca duvardaki gölgeler yani bildikleri tek gerçekti. Dünyaları gölgelerin sanal dünyasından ibaretti. Bizler ise kendi zincirlerimizi kendimiz takıyor ve arkamızda reel bir dünya olduğunu bilsek de bu sanal mağaranın duvarı önünde sevinç çığlıkları atarak atarak buluşuyor ve gerçekliğe dair son bilgi kırıntılarımıza yok ediyoruz. ”[3]
Metaverse’den sonra artık dijital mağaranızda mı yoksa ikide bir andığım evdeki kanepenizde otururken mi bilmiyorum, sanal gözlüğünüzle Güney Kore’ye Satürn’e veya sanal bir geneleve gitmeniz an meselesi. “Genelev mi ne alâka?”, dediğinizi duyar gibi oluyorum ama Metaverse’in ilk genelevin tamamlanması için son hazırlıklar tamamlanmak üzere[4]. İnsanoğlunun hayal gücü ve bilime yatkınlığı ne kadar gelişirse gelişsin hâlâ birilerinin burnunun ucundan ötesini görememesi ne acı...
[1] Janserey Nalân Yıldız, Işınla Beni Scotty!, Kamer Yay.,2019, s. 60
[2] https://www.theverge.com/2021/11/12/22779006/meta-facebook-cto-andrew-bosworth-memo-metaverse-disney-safety-content-moderation-scale
[3] Janserey Nalân Yıldız, Işınla Beni Scotty, s.67, (bu yazım ilk olarak Milliyet blogda 15 Temmuz 2016’da yayınlandı)
[4] Mustafa Yılmaz, “Sanal evren hızlı başlıyor. İlk Metaverse genel ev açıldı”, https://www.teknolojioku.com/guncel/ilk-metaverse-genel-ev-acildi-peki-ama-nasil-gidecegiz-6190d3fc864ea63ca108e3c33