Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ağustos '09

 
Kategori
Dünya
 

İsisin gözbebekleri

Helen dünyasının armatörü, zenginliğin yeni dünyalı temsilcisi muhteşem yatından akşamın ilk karanlığında ağzında kekremsi viski kokusuyla uyandı. Alnı terliydi, muhteşem yatının penceresinden yağmurlu havanın ağır dayanılmazlığı içinde camdan baktı .Kabaran dalgalar bu büyülü dünyada yatağına gelir gibi camları yalayıp hışırtılar çıkararak çarpıyordu.

1965 yılında hayli olgun yaşında purosundan bir nefes alarak buğulu camdan Arasmos adasının cennet tabiri denizini seyrediyordu. İçinden mırıldandı, güzellik doyumsuzda olsa bu kasvetli, nemli, ıslak havada denizde, çevrede güzel değildi, gönlü biraz kırıktı.

Her gün aynı yaşam tarzı, hizmetçiler, aşçılar, sınırsız servet ve hep arzulanan nimetler içinde bir yaşam. Bu mevsimde Arasmos, portakalların rengi bile gökkuşağı bezeliydi.

Bu yüzü kırışmaya yüz tutmuş, zenginlikle, gençliğe dönüş çabası içindeki hüzünlü adam armatör ONASİS, di. Sıkılmayı, bıkkınlığı bu yaşlarda öğrenmeye başlıyordu, bir ara kaptana haydi vire Pire limanına diyecek gibi oldu, ama bir müddet sonra , odasında uyumakta olan sevgili eşi Helen, in sopranosu Callası hatırladı.

Onu uyandırmak istemedi, ama bir çocuk sevinciyle, uyanmasını bekliyordu. Akşam aperatif olsun diye buzlu bir burbon söyledi, ağır ağır yudumlarken yağmur devam ediyordu.

Burbon kadehlerinin sayısı beşi bulmuştu, tatlı ve çakırkeyif halde yatın iskele tarfındaki terasa çıktı. Yağmur inceden yağmaya devam ediyordu. Bir eli korkuluk, da gözleri derin maviliklere dalmışken, elinin üstünde sıcak bir el hissetti, yanağına doğru gelen sıcak bir nefes onu izliyordu, birden irkildi, boynunu çevirdiğinde Mariası yanağına tatlı bir öpücük kondurmuştu, ellerinde sevdanın, aşkın sıcaklığını hissetti, dokunsalar ağlayacaktı, kocaman çınar, ne kadınlar sevmişti ama bu akşam yağmurda Tanrıya yakarır gibi sırılsıklam aşık olduğunu anladı nihayet.

Ağaç dallarını kırar gibi kararlı ve kantrolsuz kollarıyla sarıldı Maria, ya, kocaman öpücüklerle kucakladı eşini, sanki onu ilk kez görüyordu, yağmur damlaları ikisininde yanaklarından süzülüyordu.

Ekimin ilk günlerinde akşamlar Aramos, da serin olmasına rağmen üşüme hisleri kaybolmuştu sanki. Bu ne büyük bir tarifsiz mutluluktu onlar için.

Armatör, kollarını eşinin belinden yavaşça kurtardı ve ellerini dua eder pozisyonda yukarı kaldırarak yakarmaya başladı.

Tanrım eşimi yaratmasan , erkeğe seveceği partneri kadın olarak vermesen dünyanın tüm güzellik ve zengiliğinin hiçbir anlamı olmuyacağını anladım, bugün

Bir kadını sevmediğim ve bir kadın tarafından sevilmediğim zaman dünyada aşk, sevgi, yaşam ve heyacan benim için bitmiştir.

Canımı malımı her şeyimi al, sana olan sevgimi ve gerçek aşklarımın sevda ateşini alma Tanrım diyerek dua ediyordu.

Bu dev armatörün son nefesinde yanında hiçbir sevdalısı yoktu, muhteşem zenginliğin içinde yanında sadece birkaç yakın akrabası vardı.

Yinede yaşımı boyunca gerçek sevgiyi tatmamıştı. Bazen zenginlik, zenginlikle satın alınmıyacak kadar zor olabılıyor.

En büyük zenginliğin sevgi, sağlık ve zaman olduğunu unutmadığımız an mutlu olmak mümkün olabilirmi acaba?

Bu zor devinen günlerde düşlerinizi başka bir dünyaya götürmek istedim sevgili okurlar.

 
Toplam blog
: 233
: 364
Kayıt tarihi
: 02.07.09
 
 

Satış ve pazarlama uzmanıyım. Büyük ve yerel şirketlerde bölgesel ve ulusal satış ve bayii organizas..