Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '15

 
Kategori
Spor
 

İsmail Kartal eğrisini doğrusuna mı getirdi?

Takım oyunlarında kazanmak için sadece çok fazla efor sergilemez yetmez; bunu akılla, taktikle ve alternatifleri aramakla desteklemeniz gerekir.

Fenerbahçe takımı eski ve demode görüntüsü veriyor izleyene; çünkü yenilik yok.

Aykut Kocaman üçlü hücum kurgusunu ilk yerleştiğinde devrim niteliğindeydi. Kuyt-Webo ve Sow’dan oluşan yapı hem çok hareket ediyor hem de rakip savunmanın yerleşimini bozuyordu.

Buraya Emenike de eklenince hem alternatif çoğalmış oldu hem de yaratıcı oyuncu sayısı…

Ancak yeterli olmuyordu çünkü orta alanda analitik zekâya sahip futbolcu bulunmuyordu. Baroni bu anlamda istenen katkıyı sağlamanın çok uzağındaydı.

Orta alandaki yetersizliği Ersun Yanal sağ ve sol savunma oyuncularını ileri çıkartarak dengeledi ki Caner burada kilit rol üstlendi.

Fenerbahçe’nin orta alanı zaten savunma becerisi yüksek oyunculardan kuruluydu. Bu nedenle savunmanın iki tarafından ileri çıkan oyuncular geride boşluk yaratmıyordu.

Özellikle Caner’in ceza sahasının içine gönderdiği etkili ortalar, Alex’ten boşalan asist eksikliğini de kapatmış oldu. Geçen senenin özeti budur.

İsmail Kartal bütün bunların üzerine hiçbir şey koyamadı. Olanı sürdürmeye devam etti. Belki de böyle bir görev üstlenmişti.

Açıkçası geçtiğimiz sezon itibarıyla bir puan fazla toplamış olduğuna göre İsmail Kartal’ın “idare” etme işinin altından kalktığını söyleyebiliriz ki bu yanlış değildir.

Fakat bu sistem artık kabak tadı verdi. Çünkü şifresi çözüldü.

Bir de buna futbolcuların form düşüklüğü eklenince ortaya tahammül edilmesi zor bir şey çıktı.

Elbette geçen sezon daha Mart ve Nisan aylarında lige havlu atan ezeli rakiplerin, bu sezon yarışın içinde kalmaları Fenerbahçe’nin futbolunu çok etkiledi.

İsmail Kartal bu oturmuş kurguya iki futbolcuyu ekleyerek belki de bu sezonu bir kahramanlık destanına dönüştürebilirdi; ancak yapmadı, yapamadı. Belki böyle bir vizyonu yok belki de cesareti bilemiyorum.

Zaten işleyen bir mekanizman var bunu biraz daha işlevsel hale getirmen bekleniyor senden; kimler var elinde: Alper ve Diego.

Bu iki oyuncu adam eksiltme özelliğine sahip mi?

Evet.

Hızlı mı; Alper hız konusunda çok önemli beceriye sahip, Diego hızlı olsa da bunu kullanmayı düşünmüyor, olsun yine de yaratıcılık ve beceri gösteren özellikleri olduğunu anlıyorsunuz.

İşte İsmail Kartal bunu yapmalıydı. Alper ve Diego’yu takıma monte edebilmeliydi.

Ancak Alper’e Kuyt veya Sow’un görevini vererek değil elbette.

Diego’dan Emre özelliklerini bekleyerek asla değil.

İsmail Kartal sezonu idare ederek tamamlamayı seçtiği için ligin ikinci yarısında çözülmüş taktiksel şifrelerinin etkisiyle büyük bir gol sorunu yaşadı.

Üstelik takım gol atamayınca daha açıldı saçıldı bu sefer geride bırakılan büyük boşluklara sızan hızlı ve etkili rakip oyuncuların biraz da futbolun şansı yardımıyla bulduğu gollerle puanlar kaybetmeye başladı.

Çözülen şifre neydi; her iki kenar savunma oyuncularının ileri çıkarak ceza sahasına bile girmeden yaptığı ortaların, içeride bekleyen hücum oyuncularına inmesini engellemek.

Fenerbahçe bu sezon duran topların büyük bölümünü heba etti.

Bu kadar çok köşe vuruşu kullanıp bunları harcayan ligde kaç takım var? Fenerbahçe bir ara üç korner bir gol hesabı yapardı.

Mersin İdman Yurdu - Fenerbahçe: 0-1

Takım zorlandıkça, rakipler daha da güven bulup direnç kazanınca Fenerbahçe’nin moral kondisyonu aşağılara indi.

Kuşkusuz teknik direktörün oyunu tek açma opsiyonu olan Selçuk Şahin’i sahaya sürme taktik kurgusunun da oyuncular üzerinde etkisini hesap etmek gerekiyor.

İsmail Kartal’ın sezon başında hiç önemsemediğini belirttiği Kupa’da Selçuk Şahin’i Alex gibi oynatması insanın düşündükçe içinden çıkamadığı bir tercihti.

Ya da Kupa maçlarında denediği gençleri sezon boyunca lig maçlarında hiç kullanmaması da düşündürücüydü.

Ligin ikinci yarısının durumu budur.

Fenerbahçe bitse de gitsek motivasyonuyla sahada duruyor. Birçok oyuncunun görüntüsü budur, belki de önemli bir bölümü bu takımda diğer sezon olmayacağını biliyor veya hissediyor, asılmıyor.

Emre’nin dün 90+2’de attığı golse çalışan, çabalayan ve pes etmeyen oyuncuların adına futbolun görünmez perilerinin bahşettiği şanstır.

Bu gol Fenerbahçe’nin sezon boyu aradığı, çalıştığı taktiksel kurgunun sonucu atılmamıştır.

Hatta son haftalarda defalarca denediği gol bulma arayışlarının çok uzağındadır.

Maç sırasında Selçuk Şahin’in oyuna gireceğini gördüğümde Twitter’dan “bıktırdı!” diye bir mesaj attım. Hele çıkan Diego olunca bu bıkkınlığın derecesi de arttı.

Ama bir şey oldu. Diego tam da Emre’nin şutu çektiği bölgeyi dolduran bir oyun oynuyordu. Sanki Diego’nun çıkışıyla orada maç boyu Diego’nun oynadığı alan boşalmış, Mersin’li oyuncular da Diego çıktığı için buraya ekstra bir önlem almamışlardı.

Ve Emre boş bulduğu alandan şutu çekti ve gol oldu.

İsmail Kartal bunu öngörerek mi değişikliği yapmıştı?

Eğrisi doğrusuna mı gelmişti?

Ne olmuştu?

Kuşkusuz bu anlam yüklemekten başka bir şey değildir. Burada dikkat edeceğimiz şey taktiksel her türlü değişikliğin maça ne kadar etkisi olduğudur.

Mersin’de yerel bir gazetenin manşetten Emre’nin kafasına hedef aldığı sniper görüntüsü olan fotoğraf, maç sonunda takım otobüsünde "rutin bir uygulama olduğu söylense de" bomba araması yapılması (en azından ben ilk defa duydum) Türkiye’de Fenerbahçe nefretinin artık ırkçılık boyutuna ulaştığının net ifadesidir.

Bunu bu hafta konuşacağız. 

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..