Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '09

 
Kategori
Futbol
 

İspanya’yla beraberliğe razı olmamak

İspanya’yla beraberliğe razı olmamak
 

fifa.com


İspanya’yla beraberliğe razı olmamak…

Evet, dünkü maçın özeti buydu. Kazanmak için saldırdığımız İspanya, uzatma dakikalarında bulduğu golle yendi bizi.

Bu takımın 30 maçlık yenilmezlik serisi de bizi ilgilendirmiyordu aslında ve biz bu devranı bitirebilirdik te ama bu sonuç da bizim klasiğimiz ve bizim alışılagelmiş sonlarımızın bir örneği. Son dakikada gol atıp yenemiyorsak, son dakikada gol yiyip yenilmeyi biliyoruz. Hiçbir maçımız rölanti değil bizim ve hiçbir maçımızın sonucu sekseninci dakikada net değil.

Oysa iyi başlamıştı her şey yine. Del Bosque’nin tek forvetli, temkinli 4-5-1’ine karşı, Terim’in galibiyeti isteyen çift forvetli –bir önceki maçın aynısı- bir on bir vardı sahada. Asla deli cesareti falan değildi bu, İspanya’daki olmadığı gibi. Hatta Del Bosque’nin dizilişi bolca eleştiri almıştı kendi basınından, korktuğu gerekçesiyle.

Sahada bir önceki maçtan daha diri bir takım vardı sahada, seyircinin etkisiyle belki de. Daha iyi bir Arda, daha iyi bir Tuncay… Ve tartışmasız daha kötü bir Sergio Ramos.

Göze çarpan en belirgin problemimiz, takımımız üzerinde –aşırı konsantrasyondan olsa gerek- aşırı heyecandı. Ayakları titriyordu sanki bazı futbolcularımızın. Sanki ilk kez büyük bir maç oynuyorlardı ve sanki Premier Lig’den gelmemişti Tuncay Şanlı…

Volkan daha maçın başlarında Riera’nın müthiş topunu, aynı güzellikte çıkarırken, “ben de varım” diyordu. Bu akşamki maçın iyileri arasında.

İlk yarıyı Arda, Tuncay, Semih ortaklığı golle önde kapattık, İspanyollar karşısında. Son dakikalarda Nihat’ın kaçan golü “ah” dedirtti hepimize.

İkinci yarı daha dengeli başladı maç. Skora yatar bir görüntü de sergilemiyordu takımımız. Talihsiz bir pozisyonda verdiğimiz penaltı rakibin umutlarını arttırdığı gibi futbolcularımız için de büyük yıkım oldu. İnançları zayıfladı adeta, bir anda.

Golden sonra toparlanan milli takımımız yine gol için yüklenmeye başladı. Bu dakikalarda Batuhan ve Sabri’nin oyuna girmeleri de doğru tercihlerdi. Genç yaşta böylesine önemli bir maçta forma giyen küçük dev adam Batuhan, hiç sırıtmadı ve rakip defansı zorlayan bir mücadele sergiledi. Fakat Sabri Semih’in değil de Gökhan’ın yerine girse daha etkili olabilirdik belki de…

Maçın son dakikalarında İspanya yarı sahasına yıkılmış bir maç izliyorduk artık. 30 maçtır yenilmeyen İspanya, Türkiye karşısında adeta geriye yaslandı ve yenilmemek için kapandıkça kapandı. Rakibin bu halini görmek bile güzeldi.

Bu tip maçlardaki şuursuz baskılarımız bir şekilde maçın skorunu değiştiriyor artık. Herhangi bir takım lehine ama. Beraberliğe razı olmayan takımımız bu baskılı oyunda bir gol bulabilirse, “son dakikaların efendisi” oluyor. Ya da dün geceki gibi talihsiz bir golle her şey bitiyor.

Evet, dün akşam yenildik. Klasik tabirle “ezilmedik” son Avrupa Şampiyonu’na. Maçın sonlarında resmen sahasına kapattığımız İspanya Türkiye galibiyeti ile çılgına döndü. Bize de yine bir sürü dersler çıkarmak kaldı geceden geriye.

Son dört günün altı puanlı Bosna’sı dört puan farkla üzerimizde şimdi. Deplasmanda Bosna’yı yenmek dahi yetmeyebilir takımımıza. Şimdi tüm maçlarımızı kazanıp Bosna’nın kaybetmesini beklemekten başka şansımız kalmadı. Bu da grupta sadece İspanya’nın harcı. Grubun son maçında iddiasız İspanyolların Bosna karşısında prestijini korumasını bekleyeceğiz artık.

İşimiz zor, kolay gelsin…

İlk maçın yorumu için;
Bernabeu'dan eliboş dönüş

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=170709

Bu blog Milliyet.com.tr sitesinden 109 kez görüntülenmiştir

 
Toplam blog
: 290
: 2581
Kayıt tarihi
: 15.06.06
 
 

Kimya Yüksek Mühendisi. Sporsever ve edebiyat aşığı. Periyodik tablo, T cetvel..