- Kategori
- Sinema
Issız Adam.. Issız Ada 'm..

Issız Adam.. Issız Ada 'm..
Eğer aşktan söz edildiğini duymamış olsalar
Hiçbir zaman sevemeyecek olan insanlar vardır..
{ La Rochefoucauld - 1613 / 1680 }
Acuze fikrim hortladı yatağından..
Kargacık burgacık parmakları dağıttı saçlarını, mahmur gözleriyle bir hayata bir kendine baktı, acizliğinden tüm insanlar adına güçsüz düştü, omuzlarını silkeleyemedi, hayattan çıkıp gidemedi, gelemedi de... Sakatlığı her bir adımda ayağa düşürdü hayatın nefesini, sıcaktan bunalttı, üşümekten kanayamadı, aynada senin adına defalarca kendine baktı, acuze fikrim kendine dolandı..
Uyduruk sebeplerinde boğuldu, korkak yüzüne korkunç kahkahalar attı, acıyı kustu uykunun tadına, iştahı kaçtı, elma ısırığında dişleri kaldı, ideal vadeden kızların pırasa saçlarını kesti, yollara kül savurdu, kopkoyu simsiyah... Kadife tonlamaları taşlara vurdu, kırık düşen zamanlara ümitsizliği yazdı, sızdırdı milyonlarca hücrenin çeperinden hüznü, yüreğine bakmayı aklına getirmedi, herkesin bir kırık aşk hikayesi, olmamışlığı, yanlış zamanı olduğu realitesinde bile acuze fikrim aklanamadı..
Seni ve beni kendimde imkansıza bürüdüğü halde anlayamadı..
Gözlerim neydi, ışığı neydi, seni bana getiren ve sonsuz zaman boyu bekleten neydi anlayamadı..
Ah yakılası fikrim, kahrolası yabaniliğim..
Ah bu gözlerim..
Ah bu ışık..
Ah ıssızlığım..
Ve sen..
Acuze fikrimin yanayakıla ümit arandığı gözlerinde beni arayan sen.. Şehr-i kıyı 'mı emanet edişimin ardından düştüğüm yollar, silemediğim hatıralar, masumiyetin, harcanan sermayem, yerine koyamadığım kaybettiğim zaman, mahrem duygularım, özgürlük ve gerçek aşk med-cezirlerim, hayat karşısında toyluk fermanı yazdıran hallerim, hallerin..
Çırılçıplak ben, krizantem renginde sen işte..
Sabahın göz acıtan ilk ışıklarıyla bir şarkı çalınıyor kulaklarımdan yüreğimin ' Issız ' delhizlerine dün gece yeniden izlediğim filmden emanet Ayla Dikmen 'in buğulu, insan kokan sesinden.. Samimiyetten, fedakarlıktan aşk için birşeyleri göze almaktan uzak, salt sexi, sevgilinin evinde sabahlamayı, onun koynunda uyumayı, onunla kafa çekmeyi aşk sanan insanlarla dolu yerküre zihnimi karıncalandırıyor..
Nedir bu kekremsi tad dimağımda?
Bütün hesapları görmeden yeni sayfa açmak, hayatın boyu seni takip eden gölgen gibi.. İspanyolların "tener la camisa negra" dediği içsel durum mu, herkesin bir ' Ada ' sı olduğunun gerçekliğinin anılar ile yoğrularak yüzüme Çağan Irmak 'ın kurgusal başarısı eşliğinde, olanca sertliği ile çarpılması mı ?..
' bedenler üzerinden bedenler geçer, ama kalp bir kere esner.. '
Dişlerimin sızısına karışıyor duvarıma kazılı bu can acıtan söz kümesi, o an hasret dolu gözlerime Ayn Rand 'ın Atlas Silkindi 'si çarpıyor; ' .. sex aklı ollmayan bir vücudu fethetmek değildir ' diyor altı kırmızı - yeşil - sarı fosforlu kalemle çizilmiş şekilde, sayfanın altına dolmakalemle yazdığımız.. ' romantik aşk insanın en büyük ödülüdür, tanrısal !.. ' sözünün eskimeye yüztutan mürekkebi ve yüzün düşüyor aklıma apansız gelen bir vahiy gibi; saf, temiz güzelliğin, hüzün ve aşk çağrıştıran, cennet ve bebek kokan, coğrafyasında paylaşım ve arkadaşlık özleten ama cinsellik asla..
" sevilirken bilmedin mi?
ben söylerken gülmedin mi?
falımızda hasret var, ayrılık var demedim mi?.. "
Sen, ben, ıssızlığım, gözlerimdeki ışık, acuze fikrim..
Ve alıp başını giden bir sevda..
07.Temmuz.2010
Kerem Porazan