Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Aralık '20

 
Kategori
Üniversitelinin Sesi
 

İstanbul Sözleşmesi

İstanbul sözleşmesi,

Uluslararası anlaşmalar genel olarak imzalandığı yerin ismini alır, İstanbul sözleşmesi İstanbul da imzalandığı için İstanbul ismini aldı ve uluslar arası bir terminoloji olarak hafızalarımıza geçti,

Günümüz dünyasında ulus devletlerin zayıflama ve çatırdamalarına tanık olmaktayız, yani küreselleşme dediğimiz globalleşme tüm hızıyla devam etmektedir. Dolayısıyla uluslar arası anlaşmaların olması gayet doğaldır.

İstanbul sözleşmesi olarak tarihe geçen anlaşma tarifi zor bir anlaşmadır,  direk olarak sosyolojiyi hedef almış kişi hak hürriyetlerine direk olarak müdahale eden bir anlaşmadır.

 İnsanoğlu sosyal bir varlıktır tolum içerisinde yaşar ve kendilerine göre bir örf dediğimiz anane geliştirilir ve bu çerçevede Hayatlarını idame ederler.

Kur’anı Kerim’de bir çok ayette örfe atıf yapılır yapacağınız tasarruflar direk olarak örf çerçevesinde olması yönünde telkinlerde bulunur ve bu bağlamda Müslüman hukukçular her zaman örfü dikkate almış ve direk olarak onların içtihatlarını da etkilemiştir. Kısacası günümüz dünyasını baz alırsak köy ortamı ile şehir yaşantısı epey farklıdır, birde milletleri dikkate alırsak batı ile doğu arasında da epey bir fark görüyoruz.

 Mesela Avrupa ile Türkiye arasında örfler çok belirgindir.  Avrupa’daki hala insanların gündelik yaşantılarında Hıristiyan kültürünü pek ala görüyoruz, insanlar dinden uzaklaşsa da yaşamlarını Hıristiyan dinine göre idame ediyorlar.

Aynı şekilde biz Müslümanlarında yaşantılarımızda İslam’ın hala büyük bir etkisi var, mesela kız istemeye gittiğimizde’de Allahın emri Peygamberimizin kavli ile başlar, mehir ve nikaha kadar İslam fıkhıyla davranır bu çerçevede taraflar anlaşır.

 Sosyolojiyi dikkate almadığınız hiçbir anlaşma yâda kanun sizi hedeflediğiniz amaca ulaştırmaz, İstanbul, Cenevre Londra,  Berlin, Bürüksel ve geri kalan yerlerin toplumsal yaşantıları bir birinden farklıdır. Günümüz dünyasındaki batıda Hıristiyanların yaşantıları da birbirlerinden farklıdır. Mesela Katolikler ile Protestanlar, iki din mensupları kadar birbirlerinden farklıdır.

 Batını yaşam ve ananelerini dikkate alıp taptığınız anlaşmalar sizin dertlerinize çare olmayabilir, aile hukuku alanında yaptığınız anlaşmalar, ticaret, gümrük, serbest dolaşım vb alanlardaki anlaşmalara benzemiyor, direk olarak sizin yaşantınızı kast ediliyor ve sizi kayıt altında tutuyor.

Şiddet aile ve diğer alanlarda tasvip edilen bir şey değildir, saygılı anlayışlı kişilerin başvuracağı bir yöntemde asla olamaz. Uluslar arası bir anlaşmayla bunu önlemenin akıllıca yada caydırıcı bir yol olduğuna adla inanmam.

İstismarlara yol açacak kanunlar toplumlarda önüne geçilmeyen sosyolojik travmalara sebebiyet verebilir, bireyselleşen toplumlar madde bağılılığı, alkol ve son zamanlarda sanal elektronik cihaz bağımlılığına kadar insanları sürüklüyor,

Biz kendi milletimize tarihin ışığında ele alıp toplumsal beraberliğimizi perçinleyecek kişi hak hürriyetimizi teminat altına alacak kanun yâda düzenleme yapma kabiliyetimizin olduğuna inanıyoruz.

 Batının parmak sallamasıyla yada zorlamasıyla şart koşmasıyla kanun yada düzenleme çıkartacak kadar aciz olmadığımıza inanıyorum.

Ahlaklı insanlara kanun yada düzenleme yapmaya gerek yok kanunlar ahlaksızlar içindir kanunların yada uluslar arası anlaşmaların yoğun olduğu yerlerde hürriyetin sınırlandığı kesindir.

Peygamberimiz bir karar verdiğinizde vicdanınıza danışınız… Zira vicdan önemli bir hakemdir sizi yanlışa götürmez…

Saygılarımla

 

 
Toplam blog
: 57
: 83
Kayıt tarihi
: 10.09.20
 
 

Bilimsel olarak yaklaşan, Tarihte ve günümüzde yaşananları kanaatine ve vicdanına uyarak yorumlayan..