- Kategori
- İstanbul
İstanbul

İstanbul dünyamızın en eski, en ünlü, en güzel şehirlerinden biri. Bu üç unsuru bir arada tutan kaç şehir var bilemiyorum. Doğu Roma imparatorluğundan Türkiye Cumhuriyetine kadar kaç asırdır ayakta öyle değil mi? Bendenizde İstanbul doğumlu olmaktan gurur duyan, son 30 - 40 senesine tanık olan insanlardanım.
Çocukluğum, Taksim, Beşiktaş, Bebek üçgeninde, O meşhur Levent'ler de geçti. Arnavutköy'ün Akıntı burnundaki çay bahçeleri hala gözümün önünde. Kara dumanlı, silindir bacalı vapurları özlüyorum. Levent bölgesi o zamanlar sakin, bahçeli ve huzurlu bir yerdi. İlkokul yılları o güzel sokaklarda geçti. Lise ve üniversite yıllarım ise Maçka, Taksim hattında yer aldı: Maçka Endüstri Meslek Lisesi ve İTÜ Elektrik Fakültesi. Tabii İstiklal caddesini, Ortaköy meydanını unutmamak gerek. Yaklaşık 30 senemin geçtiği, herkesi çağırdığım Adalar ( Kınalıada ). İş çıkışı akşamları Sirkeci'den Adalara hareket eden vapurları asla unutmayacağım. O keyifli bir saatin yerini ne tutabilir.
Nihayet Kadıköy yakası ve Bostancı'ya taşınma 1988 yılına rastlıyor. Evlilik ve iş yaşantısı son on senemin Maltepe'de geçmesine neden oldu. Görülen o ki İstanbul'u birçok kişiye göre ziyadesiyle yaşamışım.
O güzel İstanbul, artık ben ve benim gibileri artık dışlıyor. Şehir gün geçtikçe kalabalıklaşıyor, trafik inanılmaz boyutlarda, havası suyu dayanılmaz halde. Pahalılık ayrı bir sorun. Stres diz boyu, emniyet soru işareti.
Artık başta emekliler olmak üzere, birçok İstanbul'lu göç etmeyi planlıyor. Daha yeşil, daha nemsiz, daha sakin yerlere gitmek için olanaklara bakılıyor. Biraz zor olsa da önümüzdeki yıllarda göç ivmeleneceğe benziyor.
Yüzlerce ev yapılıyor, nereye İstanbul dışına. Kademeli olarak şehirin merkezleri boşalıyor.
İstanbul, önümüzdeki yıllarda biraz finans, biraz kültür, biraz turizm şehiri olacak. Kaçan kaçacak, kalan güç bela yaşayacak.
Bizler ise hala yaşıyor olacaksak, arada bir gezmeye geleceğiz o kadar...