İsviçre doğruyu mu yaptı?

İsviçre, Avrupa ülkeleri arasında Bankacılık ve finas sektörlerinde en güçlü ülke durumundadır..

Kişi başına düşen satın alma gücü 32.000 Dolar cıvarındadır..

Müslümanlar dahil 30'a yakın Millet ve etnik kökenli insan barındırmaktadır..

7.5 dolayında nüfus'a sahip bu ülkenin büyük çoğunluğu yaşlı nüfus'a sahip olması nedeniyle iş gücü ihtiyacını karşılamak üzere 20-25 yıl önce çeşitli ülkelerden kalifiye eleman olarak göçler almış ve süreç içerisinde göçler, yerleşik düzen konumunu alarak çekirdek aileler genişlemiş ve bireylerin bir çoğu kendi iş yerlerini açarak ekonomiye katkıda bulunmaya başladılar..

Bu ülkeler arasında Türkiye de var..

"Gurbetçi" diye adlandırılan bu insanlar, kendi ülkelerinden uzak, farklı din ve inançlara sahip bir toplumda ticari faaliyetlerini sürdürebilmeleri için pazar payına ihtiyaç duyulmaktadır..

Pazar payını oluşturacak kitle, kendi ırk ve inançlardan oluşturulacağı için gurbetçiler sıkı bır dayanışma içine girerler..

Ticari dayanışmaların içine din unsuru eklendiğinde büyük güç oluşturulmakta ve Avrupa ülkeleri arasında bu güçlerden son yıllarda tedirgin olunmaktadır..

İsviçre'de de olan budur..

Yeni dünya düzeni değişiminde yaşanan, özellikle İslam-i din faktörlü gelişmeler İsviçre'yi rahatsıt etmiş olacak ki, referandum kabülü ile İsviçre'de bulunan camilerin minarelerinin kaldırılmasına karar verilmiştir.

İsviçre'de vatandaş, politikanın önemli parçası konumunda olduğu için vatandaş ne isterse o oluyor..

100 kişinin referandum kabülü durumunda Anayasa'da değişiklik yapılabiliyor..

İslam-i fotograf'dan bakıldığında minarelerin kaldırılma kabülü elbette ki üzücü hadisedir..

Zira İsviçre gözlüğü ile bakıldığında kaz'ın ayağı öyle olmadığı görülmektedir..

Almanya'daki Deniz Feneri dosyasını açtığımızda içinden nelerin açığa çıktığı, ne yolsuzluklar yapıldığı ve nasıl bir güç odakları tarafından organize edildiği apaçık ortaya çıktıktan sonra İsviçre'deki referandum kabülünü objektif değerlendirilmesi gerekir..