Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '10

 
Kategori
Güncel
 

İsyan günlerinde aşk...

İsyan günlerinde aşk...
 

Sevgili Ahmet Altan, yazdığınız ve okumaktan mutluluk duyduğum kitaplarınızdan biridir başlığıma konu olan kitabınız.

Bende klasik roman tadı bırakan ve bir Türk yazarın elinden çıkan, çok etkilendiğim kitaplardan biri olmuştu bir zamanlar..

Aldatmak romanınızda bir kadının dilinden ne kadar iyi anladığınızı gözlemlemiştim belki de. Ama kimseyi aldatmamıştım yine de.

Tehlikeli Masallar, adıyla bile ilginç son derece akılda kalıcı bir okumalıktı.

Kristal Denizaltı, '' güzel kadın da aldatılır, Hülya avşar'ın kocası bile her gece aynı güzel kadınla yatmak istemez'' vurgusu ve diğer anlatımlarıyla ilgimi çekmişti. Çünkü, aldatılıyordum ve özelliklerimin bir anda yok sayılması eski kocaya karşı şirretleşmeme sebep oluyordu. Bir zamanlar.....

Kılıç Yarası Gibi, silinmez yaralarımın etkisine denk gelmişti. Ne diyeyim. Saçmalayayım bari : Sizin beni bile anladığınıza hükmetmiştim:)

Taraf gazeteniz, adınızla birlikte ilgimi tabi ki çok çekmişti. Bir kere satın aldım.

Ergenekon soruşturmalarının başlangıç aşamasını sizden takip etme ihtiyacı duymuş olmalıyım ki, köşe yazınızı okudum, o zaman.

Planın değdiği uçları açıklayışınızla dehşete kapılmış, acaba sorusunu sorar hale de gelmiştim. Soru sormak özelliğimi kaybetmemek, kendimle çok barışık olmamın en güçlü sebebidir. Çünkü her sorunun ucu, cevabı bulunana kadar açık kalır. İnsanı ön yargıdan korur. Hüküm verme sürecini uzatır. İnsanı aklı başında yapar. Öyle değil mi?

Okuduğum en son makaleniz de bir mail yoluyla geldi. Üstteki girizgah haliyle beni ilgilendirmedi. Sizin yazınıza rastlamak beni pek şaşırtmasa da sonuna kadar okudum.

Ama şimdi, sizinle tanıştığıma memnun oldum mu diyeyim, ne diyeyim bilemiyorum...

Sıkıldım bu tanışıklığa. Çünkü, en az sizin kitaplarınız kadar başka kitapları da elim, bütçem ve zamanım yettiğince okumaya çalışmış biriyim. Özellikle de Bozkurt'u okumakla övünen ayrıcalıklı insanlardan birisi sayıyorum kendimi. Eminim siz de okudunuz. Üstelik te Türk düşmanı bir yazarın kaleminden çıkan bu kitap, eminimki pek çok Mustafa Kemal düşmanının ağzının suyunu akıtmıştır. Fakat benim Mustafa Kemal Atatürk'e olan aşkımı büyütmüştür tam tersine.

İnatçıydı mı dediniz, sonuç mükemmel olduktan sonra ne gam...

Deli miymiş? O zaman, hangi gerçek liderin delirmeden böyle bir coğrafyada devrim yapabileceğini bana söyleyin.

İçki sofraları mı: Memleket bile kurtarılıvermiş o arada el değmişken, ne kolay işmiş demek ki, buyrun her içki kullanan yapsın o zaman bu işi de....

Kocatepe'de kar üstünde yatarak, güne en az iki fincan kahve ve bir sürü sigara tüketerek başlarmış. Size ne.

Dışarıda askerleri savaşırken, mükellef kahvaltsını homini gırtlak yutmayı kendinden esirgemiş koskoca komutan..

Kolay işmiş nasılsa, kan gövdeyi götürüken vatan toprağını savunmk için böyle bir yaşam sürmeye gönüllü olmak. Denemek istermisiniz.

Ömrünüz vefa etmez. Elli iki yaşında veda ederken, arkasında gözü yaşlı bir ulus, saygıyla önünde eğilen bir düşman ordusu bırakmaya dahi kimse gönüllü olmaz.

Lider özelliği her insanın alt yapısında olmaz. Kendisi bir dehaydı. Kıskançlığa kapılmadan kabul edin. Evet lider olmak birinci idealiydi. Çünkü ancak bir dahi kendisinde olan bu özelliği farkederek üstünde durur ve amacına ulaşabilecek gücü kendinde yaratır. Yaralı bir çocuk ta olsa, babasız da büyüse, çok mutlu bir insan olamasa da, ancak bir dahi kendini hedefine odaklar ve bunu başarır. Bunun için içsel güce ihtiyacı vardır dahilerin. Mustafa Kemal'in ne kadar güçlü bir karakteri olduğunu isterseniz tartışmayalım bile.

Nereyi uygun gördüyse orada lider olmayı da geçelim bir kalemde. Yumuşak karın olarak bilinen binlerce yılın Osmanlısı mı çok zayıf görünmüştür sizce kendisine. Hem İslamın, hem kültür ve uygarlığın, hem de Bizans'ın ortak mozayiği denilen en güçlü coğrafyada mı gerçekleştirmek istedi Mustafa Kemal en birinci idealini yani? Onu mu demek istiyorsunuz?

O zaman siz bile, bu memleketin en az %60 nın aptal olduğunu kabul ediyorsunuz. Ama kendisi öyle dememiştir ne yazık ki. Söylemeye bilmem gerek var mıdır ama tekrar etmek çok hoşuma gider; Türk Milleti Çalışkandır, Türk Milleti Zekidir!!!!. Aptalmıyız biz ki bu kadar kolay dönüverelim durduğumuz yerde? Onca kemikleşmiş dinsel yapı, şeriatçi zulüm, kadılar sultası hiç mi korkak yapamadı bu aptal insanları da, öyle kolayca kabullendiler, bir yetim, sarı saçlı çocuğun hakimiyetini.

Bağımsız olmak bir özlemdir her insan için, tam bağımsız olmak ihtirastır, aşktır.

İkinci ideale gelince; Mustafa Kemal, Osmalı'nın sultasını, savurganlığını, toprağını satacak kadar çaresizleşmesini Selanik'ten gördüğü günlerde henüz gencecik bir askermiş. Doğum yeri Selanik, doğduğu ev pembe boyalı.

Ne güzel de dilemiş ve istemiş. Koşulları zorlamak haddini aşmaksa, ne kadar da mutlu etmiş bizleri.

Evet, ben ve çok insan hem de akıl sır erdiremeyeceğiniz kadar fazla sayıda İzmirli, Selanik Yanyalı, Grebene'li, İstanbul Üsküdarlı, Arnavut, Rum, Çerkez, Kürt, Ankaralı, Sinoplu, Erzincanlı Sivaslı........ saymadan geçilmez Trabzon Of'lu, Rizeli, Erzurumlu......bu ülkenin de temiz bir şehre benzemesini istiyoruz. Evet, kadınlar güzel, erkekler bakımlı ve temiz olsunlar, mis gibi koksunlar yakınımızdan geçerlerken. Kafeterya ve retoranlarımızın yanından geçerken mis gibi rakı ve kalamar kokusunu almak ne büyük keyiftir Kordon'da, İstanbu'da Sarıyerde.. İnsanın koklaya koklaya içeri girmemek için kendini zor tuttuğu yerlerdir... Siz hiç sevmezmisiniz öyle yerleri?

Yanınızdan geçen güzel bir kadın mı sizi daha mutlu eder, yoksa kara çarşaflı bir hanım arkadaşınızın üstündekileri sıra sıra çıkardıkça buram buram ter kokularına gark olmak mı hoşunuza gider bir özel gecenizde bu hanımefendiyle... Belki de öyle olmaz, soyundukça saklı güzelliğinden ve en pahalı parfümünün rayihasından demlenmek mi istesiniz öyle bir bayanın. Sadece size özel olan hani...Cariyeleriniz mi olsun istersiniz model model dizi dizi, yoksa, medenice yaşanan veya medenice bitebilen eski veya yeni aşklar mı daha insani geliyor size?

Atatürkçüler, kendilerine önerilen bu güzel şeylere niye karşı çıkıldığını tabi ki merak ediyorlar.

Kürtlerin asılmasının sebeplerini, tarihe olan yakın ilgime rağmen çok okumadığım için haddimi aşmamak adına başka arkadaşlara bırakırım.... Ama, 68-70 yılları arasında ilginç bir tesadüf sebebiyle, Şeyh Sait'in torunu olan beyefendiyle tamı tamına iki yıl boyunca aynı otelde kalarak masa ve rakı arkadaşlığı yapmış olan, sevgili babamın anılarına sığınırım yeri geldiğinde. Hayatımın en önemli dönüm noktalarından birisi olan ilkokul birinci ve ikini sınıf yıllarım, Diyarbakır'da geçmiştir daha sonra.

Kürtler'in arasında en sevdiğim kişi olan Ali Dayı'nın, yaşı büyük kızından yaşça daha genç olan dördüncü karısı anneme ve mini eteğine saygısızlık etmemişlerdir..., ne de, ölen kız kardeşime hamileyken binmek istediği dolmuştan ''erkek doludur burası sen rahat ol bacım'' diyerek inmekten imtina etmişlerdir o yörenin insanları. Doğu böyle bir yerdir benim gözümde. En sevdiğim Kürt tanıdığım da, - Dicle kenarındaki bahçeli harika Diyarbakır evinde yaşadığım o günle birlikte-, anılarımın en güzel yerinde saklı duran Ali Dayı'dır.

İslami hegemonyayı yıkma teşebbüsüne gelince: Korkak insanlar yıkmayı seçerler beyefendi. En iyi savunma saldırıdır bilirsiniz. Mustafa Kemal'mi korkaktı. Bu bir soru değildir. Yine de cevap vermek isterseniz ben dinlemeye hazırım.

Mustafa Kemal'in, ulusal bağımsızlığımıza gölge düşürebilecek ve kulaktan dolma, sonradan ekleme hurafeleri tehtid öngörmesi de izninizle kaçınılmazdır. Bildiğiiniz üzere zekidir ve liderdir. Vasıflı ve doğal bir liderdir.

Okuduğum ve bildiğiğimce, ve de yüksek müsaadenizle: En az sizin babanız kadar saygın, demokrat, sözünü esirgemeyen, akıllı ve son derece dürüst, makul bir adamın kızıyım. Kendimi bildim bileli bana hep dedi ki;'' İslam dini ve kutsal kitap Kuran-ı Kerim, en sosyalist oluşumlar ve eserleridr. Okumanı, öğrenmeni ve bilmeni tavsiye ederim, kimsenin sözüyle, aklıyla, tepkisi veya borazanlığıyla yatıp kalkma. Değerlerin senindir ve kutsalın varlığı da kendi seçimine bağlıdır. Ama önce oku.''

Ben kendisi kadar çok okuyamadım maaalesef..O yüzden ahkam kesemem.

Ama sizi epeyce okumuş bulunmaktayım sayın Ahmet Altan. Tabiiki siz kitap yazdıkça okumaya devam edeceğim..

Ama bundan sonra, insanlar yaptığı zaman sinirlendiğim bir yöntemi uygulayacağım korkarım.

Çok ayıp ve utanç vericidir ama, sizin kitaplarınızı bir gazete kağıdıyla kaplayacağım.

Özgürlüğüme gölge düşürdünüz.

Özlem ERKAPLAN

 
Toplam blog
: 66
: 576
Kayıt tarihi
: 26.01.09
 
 

1963 doğumluyum. İngilizce öğretmeliği yapıyorum. 20 yaşında bir oğlum var. İzmir' de yaşayan şan..