27 Kasım '12
- Kategori
- İzmir
İzahat değil icraat lütfen

Asidir biraz İzmir; Keyfine ve özgürlüğüne düşkündür.Haksızlığa gelemem der, ama kendi kendine yaptığı haksızlığı başka kimseler yapamaz aslında. Yaşam biçimi , ideolojisi,istekleri az çok bellidir.Reaksiyonları keskin ve de etkili olur çoğu zaman. Çok çabuk galeyana gelir, kolay kolay unutmaz.Marjinal görür kendisini ama aslında biraz bağnazdır. Devrimci görür kendisini ama aslında sabit fikirli ve teslimiyetçidir. Ayrıcalığı olduğuna inanır ve ayrıcalıklıymış gibi muamele görmek ister. Kendi gibi düşünenlerin yaptığı ufacık icraatları devleştirir ama kendi gibi düşünmeyenlerin yaptığı olağanüstü girişimlere karşı katı ve kapalıdır. Eleştiriye kuruludur ziyadesi ile anlayacağınız ama genellikle iyi gözlemcidir ve analiz özelliği farklı vuku bulsa dahi çevresinde cereyan edenlerin farkındadır. Ve de farkındalığından dolayı bir kez daha ayrıcalık beklentisi içerisine girer.
Kendisini yönetenlerden bekler önce ayrıcalığı. Hem seçilmişlerden hem de atanmışlardan bekler. Kendi seçtiklerini eleştirmez kolayca yıpratmaz.Onlara destek vermeyi içindeki isyan ateşine dair bir gereklilik olarak algılar. Ama kendi gibi düşünmeyen çoğunluğun atadıklarına karşı ise daima septik ve zıt yaklaşır. En ufak hatalarını dahi içinden çıkılmaz noktalara taşımaya gayret eder ve en azından kendi iç dünyasında bunu mutlaka başarır.
Zannımca İzmir’in bu önyargılarına ve kendini kapatmasına verilecek en güzel cevap onu ve onda yaşayanları kucaklayabilmek ve onlara çok daha iyi bir hizmet kalitesi sunabilmektir. Bunda en önemli pay İzmir’in düşünce yapısını yansıtan yerel yönetimlerde olduğu kadar , İzmirli gibi düşünmemesine rağmen Türkiye gibi düşünen hükümetindir. Ve bir ilde hükümetten beklenen en önemli husus o ilin asayiş ve huzurunun teminidir.
İzmir ili uzun yıllar eksikliğini hissettiği huzur ortamını önceki emniyet müdürleri Hüseyin Çapkın ve Ercüment Yılmaz ile birlikte ziyadesi ile yakalamış ve diğer illerimize pilot teşkil eden uygulamalar ile bu durumu taçlandırmıştır. İzmir halkı kısa sayılabilecek bir sürede Polis Teşkilatına ve ondan beklentilerine yeni bir çıta belirlemiştir. Polisine güvenir ve onu destekler bir tutum içerisine girmiş ve bu durum teşkilatın çalışmalarına da müspet bir ivme kazandırmıştır.
2011 Yılı Kasım ayında ilimize atanan Ali Bilkay ise zaman zaman DİE’nin yaptığı gibi istatistiklere farklı bir perspektiften bakmak ve kendi gibi olmayan ve düşünmeyenleri pasifize etmekle uğraşmaktan başka bir icraat yapmayıp bu sürece en büyük sekteyi vurarak maalesef ilimiz asayiş ve huzur ortamını geriye götürdüğü gibi , son kararname ile yerinde kalarak mükafatlandırılmıştır. Önceki yönetimlerde en kritik görevleri icra edip istatistiklerle muvaffakiyetleri sabit olan birçok amir ve memur gereği belirtilmeksizin yer değiştirilmiştir.En önemli birimlerde Polis Koleji ve Akademisi mezunu orta kademe amirlerin azımsanmayacak bir kısmı polis memuru iken sınavla amir olan ve amirlik vasfını sonradan edinmiş meslektaşlarına feda edilmiş ve pasif birimlere gönderilmişlerdir. Yine önceki dönemlerin en önemli mimarları atıl ilçelerde veya şubelerde değerlendirilmiş ve bahis konusu bu durum düz orantı ile bakıldığında istatistiklerde kabullenilemez sapmalara sebebiyet vermiştir. Amir ve memurlar süreklilik arz eden ve sanki ardı arkası gelmeyeceklerini düşündükleri bu durumdan muzdarip artık sadece mükellefiyetlerini yerine getirip inisiyatif kullanmaktan imtina eder hale gelmişlerdir. Ve en önemlisi istatistiklerdeki bu sapmalar İzmirlinin polisine olan bakış açısında da bir eskiye dönüş sinyali vermektedir.
Benim kaleme aldığım üç beş satır yazı ile bu durumda bir değişme ve gelişme olacağına bende kani değilim. Çünkü bu uygulamaları yapan büyüklerimizin yaptıklarına uydurabilecekleri bir kılıf bulmaları mutlaka mümkündür ve kendilerine göre bir izahları vardır. Ve şu an için hükümetimizde aslanlar gibi arkalarındadır. Lakin İzmirli farklıdır ; izahat değil icraat bekler. En azından kendinden olmayanlardan…