Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '09

 
Kategori
İzmir
 

İzmir'de sağlık

İzmir'de sağlık
 

ÖNCE SAĞLIK


İzmir, Türkiye'nin üçüncü büyük şehri. Ege Bölgesi'nin merkezi. Ege Bölgesi'nin her köşesinden, hatta Ege Bölgesi dışındaki Bölgelerden insanlar tedavi için İzmir'e geliyorlar.

Peki İzmir, bu ihtiyaca ne kadar cevap verebiliyor?

Bu soruya benim cevabım maalesef pek de olumlu değil. İzmir'de bulunan iki üniversite hastanesini küçümsemiyorum. Ancak, durum da çok parlak değil.

Şahsen şahit olduğum olayları anlattığımda neler demek istetiğimi daha iyi anlayacaksınız.

Geçmiş yazılarımda özellikle eşimin rahatsızlığından dolayı İstanbul'a gittiğimizi ( aslında gitmek zorunda kaldık!) yazmıştım. İstanbul'da bazı tahliller istediler. Biz de Türkiye'nin üçüncü büyük şehrinde yaşıyor olmanın güvencesiyle İzmir'e huzur içinde döndük.

İzmir'de hemen herkesin Yeşilyurt Devlet Hastanesi adıyla bildiği İzmir Atatürk Eğitim Ve Araştırma Hastanesi'ne gittik. Ancak, istenen tahlillerden çok azının hastanede yapılabildiğini öğrendik.

Elbette büyük bir hayal kırıklığı yaşadık. Çünkü, İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, yukarıda belirttiğim gibi tüm Ege Bölgesi'ne hitap eden bir hastane. Bölgemizin hemen her yerinden şifa arayan hastaların geldiği bir kurum. Son yapılan ek binalarla bayağı da büyük bir hastane oldu. Böylesine bir hastanede, tıbben tüm tahlillerin yapılabiliyor olması gerekir diye düşünüyorum. Bu eksiklik, hastalara doğru tanı koymada sıkıntı yaratmaz mı acaba diye de içimden geçirmiyorum dersem yalan olur.

Bununla birlikte, bize bakan genç doktor kardeşimiz oldukça ilgiliydi. Yardım etmek için elinden gelen her şeyi yaptı. Bu hareketinin bize mahsus olduğunu da düşünmüyorum. Kendisi, bu tahlilleri Ege Üniversitesi'nde yaptırabileceğimizi söyledi. Bizi oraya yönlendirdi.

Ege Üniversitesi Hastanesini randevu durumunu sormak için aradığımda, aslında başımıza gelecekler belli olmaya başlamıştı. Dahiliye polikliniğinde randevulu sistem olup olmadığını sorduğum görevli bana, sabah yedide sıra verilmeye başlandığını, erken gelmemizin gerektiğini ve günde sadece yirmi hastaya bakıldığını söyledi.

İlk şoku yemiştik. Günde sadece yirmi hasta. Ege Bölgesi'nin her yerinden ve hatta Türkiye'nin diğer bölgelerinden hastaların şifa aramak için koştukları Bölgemizin en büyük hastanelerinden bir tanesi, günde sadece yirmi dahiliye hastasını kabul ediyordu.

Bu sabah, şafak daha doğmadan uyandık. Sabah yediye çeyrek kala hastaneye varabildik. Ve sıra alamadık.

İçeride büyük bir kalabalık vardı. Uşak'tan, Muğla'dan, Denizli'den, Balıkesir'den ve daha bir çok yerden gelen hastalar umut içerisinde bekliyorlardı. Bazıları geceden gelmişlerdi. Numaratörün başında duran ve onu sımsıkı tutan adam ise dün akşamüstü saat 18.00'de gelip beklemeye başladığını söylüyordu.

Hastalar kendi aralarında geliş sırasına göre bir liste yapmışlardı. Saat yedide iki güvenlik görevlisi ve bir de sivil bir görevli ( belki hastane görevlisidir) geldiler numaratörün başına ve kıyamet koptu.

Bir anda insan yığını oluştu. Daha önce kendi aralarında liste yapanlar, haklı olarak ileri atıldılar. Bağırışlar, atışmalar, önden sıraya girmek isteyenler, onlara müdahale eden diğer hastalar, kavgalar...

Biz olduğumuz yerden ağzımız açık bir şekilde yaşananları izliyorduk. Donmuştuk.

Sivil görevli, hastanenin özel güvenlik görevlileri arasında numara dağıtmaya başladı. Beş, on dakika içerisinde, oradan numara dağıtılan tüm bölümlerde kontenjan doldu ve numara verme işlemi bitti.

Yanımdaki kadın, dün Muğla'dan geldiğini ve muayene olmak için bir gün daha beklemek zorunda kalacağını söyleyip dert yanıyordu.

Numara bitmiş ama tartışmalar bitmemişti.

Orada, o anda, yumruk yumruğa bir kavga çıkmamış olması tek sevindirici olay.

Güvenlik görevlileri bile hastalara, dileklerini hastaneye iletmelerini ve randevulu sisteme geçilmesinin gerektiğini söylüyorlardı.

Sonuçta, daha şafak atmadan hareketlenip gittiğimiz Bölgemizin en büyük hastanelerinden Ege Üniversitesi Hastanesinden muayene olamadan döndük.

Biz evimize döndük. Peki diğerleri?

Ege 'nin farklı illerinden, köylerinden gelenler ne yapacaklar?

Günde yirmi hasta ne kadar komik bir rakam?

Yirmibirinci yüzyılda bu hasta kabul yöntemi ne kadar çağdışı bir sistem!

Bu insanlar, nereden ve nasıl şifa bulabilecekler?

İzmir'deki tıp birimlerinin bu sorunları çözmesi gerekiyor.

Bu bir sistem sorunu ve örnekleri arttırmak mümkün.

Yine, İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nden yani bilinen adıyla Yeşilyurt Devlet Hastanesi'nden bir örnek vereyim.

Şu anda Alerji polikliniği hasta kabul etmiyor. Ocak ayına kadar da etmeyecek. Çünkü, o bölüme bakan kişi doğum izninde.

Doğum iznine çıkan personeli hiç kimse suçlayamaz. En doğal hakkı. Tersini düşünenin insanlığından şüphe ederim.

Sorun, bir kişiye bağlı sistemi yaratanlarda. Acaba, Sağlık Bakanlığı'nın norm kadro uygulamasından mı kaynaklanan bir problem var?

İzmir, Türkiye'nin üçüncü büyük şehri. Bu ünvanın gereklerinin yapılması gerekiyor. Yoksa büyüklük, sadece nüfus sayısına bağlı bir kavram olarak kalır.

 
Toplam blog
: 1042
: 299
Kayıt tarihi
: 02.03.08
 
 

Yazmak benim için bir tutku, bir yaşam kaynağı. Sadece basit bir hobi olarak açıklanamaz yani. Be..