Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Temmuz '09

 
Kategori
Anılar
 

Kaç yaşında olursan ol hayat güzeldir

Kaç yaşında olursan ol hayat güzeldir
 

Hayatın her karesinde, anılar hatırlandığı zaman keyf almak mutlu olmak için bir değerli kaynaktır. Tam 40 yıl öncesine gidiyorum. Yazlık bir bahçe sineması. Saat 8.30 a gelmek üzere, Beşiktaş 'da Kamburun Sineması, insanlar karıncaların tek yol takip ettiği gibi kalabalık grublar halinde, çoluk çocuk bağıra çağıra sinemaya gidiyor. Ellerde, ayçiçekleri filim boyunca çitlemek için.

Bahçeye girilir, tahta sandalyeler, bardak gibi aileler dizilir, arkadan garip sesler, yahu buraya gelin yanyana oturalım. Sanki sinemada yanyana otursalar ne olur. Zaten filim seyredeceksiniz, yok olmaz, hani belki kiritik yapabilirler. Çocukların sevinçleri ise ayrı bir olay, yandaki teyze a bak kız Ayşe' ler gelmiş, aman bırak onları şimdi der, gelini, teyze devam eder, kart sesi ile bak bak, Sadık efendide zevatı toplamış gelmiş, hıh demekki bu akşam meyhaneye gitmemiş, iyi iyi zavallı kadın hiç değilse filim seyredecek. Yandan kakada kikidili gülüşmeler, teyze, kız bak önüne o oğlan sana çok bakıyor, ne oluyor öyle. Derken cırtlak bir ses haydi haydi ÇAMLICA GAZOZ, hemde buz gibi, koca bir kova içinde parça parça kırılmış buz parçacıkları. Oğlanlar bağırıyor, anna anne gazoz sesleri, bütün sesleri birden ayırımsız algıladığınızda, her telden çalan bir orkestradan çıkan uyumsuz nağmeler, tabi şefi olmayan.

Etrafı aydınlatan sokak lambalarını anımsatan basit ışıklar söndü, filim başlamak üzere, sesler kesildi, yanımda oturan ninem. Hayatında hiç sinemaya gitmemiş oldukça tedirgin, başına ne gelecek, ne görecek zavallı bilmiyor. Habire selevat getiriyor. Yavaşça eğildim, yüksek sesle korkma dedim, çünkü bağırmak zorundayım, kulaklar az duyuyor. Neyse filim başladı, ortalık savaş alanı, silahlar konuşuyor, bir koşuşturmaca. Bu arada bizim nine bir yere eğiliyor, bir hafif kalkıyor. Herhalde biraz huzursuzlandı dedim. Ama filimin hareketliliğinden dolayı nineyi unuttuk.

Derken, 5 dakikalık ara. Işıklar yandı, aman tanrım nine nine ne olmuştu, böyle sana, yerden topladığı kağıtlardan yaptığı rulolar burun deliklerinde, yüzü gözü toprak içinde, eteklerini sıyırmış, ayakkabları kucağında, yüzünde yarı mutlu, yarı huzursuz bir ifade, sanki filimdeki kahranmanlardan biri sinemaya gelmiş gibiydi. Tabi burun delikleri kapalı olduğundan biraz zor nefes alıyor. Soruyorum nine nedir bu durum, şöyle sert bir bakış attıktan sonra, ben barut kokusunu sevmem burnumu kapadım, yüzüme biraz toprak sürdüm , düşman beni tanımasın, eh biraz sonra hazırlandılar dereden geçeceğiz, ayakkabılara yazık yeni aldık ıslansın mı.

Hayatın en güzel estantanelerinden biri olan bu tablo, aradan yıllarda geçsede yüzümde bir gülümseme ve rahmetle andığım tatlı bir ihtiyarı bana hatırlatır.

 
Toplam blog
: 106
: 461
Kayıt tarihi
: 18.06.09
 
 

 Hayata daima pozitiv bir bakış açısı ile bakan, insanları incitmekten, üzmekten korkan ama hay..