Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Eylül '07

 
Kategori
Ramazan
 

Kaçmasın diye balkon demirlerine bağlardım orucumu

Kaçmasın diye balkon demirlerine bağlardım orucumu
 

Ramazan diyince, kendimce..!!!

Küçükcükken oruç tutmayı balkon demirlerine ip bağlamak olarak algılardım ve benim için öyle kutsal öyle kutsaldı ki 4 - 5 yaşlarındayken her sahur vakti kışın ayazı yazın sıcağı demeden kalkar ve doğruca balkona koşardım.

Neden mi orucumu bağlamak için... tutmak için orucu ... kaçmasın diye...

Sonraları anaokulu yılları ya da ilkokul 1. sınıf olsa gerek öğrenmiştim ki oruç tutmak manevi birşeyleri kaçırmamak adına balkona bağlamaktan ibaret değilmiş, nefsi terbiye etmek için bir süre aç kalmakmış. Öğrenmiştim öğrenmesine ama o belirli süre hakkında bana öğretilenler doğru değilmiş meğer. Oruç tutmak sabah kahvaltısı ile öğle yemeği arasında abur cubur yememekten ibaret değilmiş. Öğle yemeği oruca direk atmak, sağlamlaştırmak hiç hiç değilmiş.

Şimdi düşünüyorum da, her gece benimle birlikte sahura kalkan bir kızım olsa ve illaaa ben de oruç tutacağım diye kıyameti koparsa ben de aynı şeyleri söyler miydim acaba? Kimbilir...

O yıllarda davulcular gerçekten de söylerdi mani her gece bıkmadan usanmadan, her iki üç kapı ilerledikçe söylediği tümceler değişerek hem de... Sonra da ev ev dolaşarak ellerinde davulları, yanlarında çocukları, çocuklarının elinde uzunca çubuklarla bahşiş toplarlardı. Bu bahşiş her zaman para olmak zorunda da değildi, kimisi mendil kimisi yemeni bağlardı rengarenk sopalara... Biz mahallenin çocukları da sevinirdik davulcu ile birlikte ne akla hizmetse. Davulcu önde, biz arkada arşınlardık tüm mahalleyi birlikte...

İftar sofrası demek, envai çeşit yemek, mutlaka en az bir çeşit tatlı, akşam çayının yanında kek, pasta, börek demekti bizim evde. Bir de İFTAR DAVETLERİ vardı ki; tüm akrabaların toplandığı, tüm kuzenlerin, yeğenlerin birlikte olması anlamına gelen; iple çektiğimiz akşamlardı Ramazan akşamları... Çeşit çeşit yemek, çeşit çeşit KUZEN! Birarada... Yemek sonrası tüm akşam boyunca birlikte oyun oynamak anlamına gelirdi. İzmir'in herbiri ayrı bir noktasında olan kuzenler biraraya gelince epeyce bir şamata kopardı kuşkusuz...

"Razaman berekettir" derdi annem, ve gerçekten de ramazan bereket demekti, yapılan yemeklerin neredeyse tamamı kalırdı onca kalabalığa ve bir kısmının da komşu hakkı olarak dağıtılmasına rağmen. Ramazan berekettir halen!!!

Her komşu bir diğerine bir iki tas yaptığı yemekten ikram edince bir de bakardık ki yweboş yer soframızda kalmamış neredeyse... Bazen aynı yemekten gelirdi komşulardan da... Düşünsenize sizin evde pişer taze fasulye, komşudan gelir 2 tas fasulye... :)))


Büyüklerimiz terafih namazına gidince, bizlerde evde KARAGÖZ HACİVAT izlerdik, mahalledeki arkadaşlarımızla pürdikkat sessizce...


Sahur olunca, sokaktaki her evin ışığı yanardı bir bir...

Şimdi bakıyorum da sahur saatlerinde davulcular idareten vuruyor davula hem de mani-siz! Davul sesine eşlik ediyor araba alarmları... Hem davulcu hem de arabaların alarmları işaret ederken sahur vaktini, çok da fazla evin ışığı yanmıyor sahurda...

Hala balkona çıkmak istiyorum nedense sahur vaktinde, içimden balkon demirlerine sıkı sıkı ip bağlamak geliyor orucum KAÇMASIN diye...

Yıl 2007! Ne balkona oruç bağlayan çocuk var şimdi ne de eski yer sofraları günümüzde...

Sokağa çıktığımda sigara içenleri, karışık tostları döke saça yiyenleri, buz gibi soğuk suyu ağzına dikenleri gördüğümde Allahım diyorum neden onlara da nasip etmedin RAMAZANIN KEYFİNİ...

Herkese, her görüşe ve inanca saygım var benim, kimseye zorla oruç tutturmak değil elbette niyetim ama KEŞKE bir bilselerdi RAMAZANIN FAZİLETİNİ, BEREKETİNİ, KEYFİNİ...


PINAR YEŞİLTAY SEVİM
19.09.2007
02:45
İzmir

 
Toplam blog
: 65
: 1800
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

Biricik Sudelina'sının annesi, kitaplar ülkesinin sarışın prensesi, kocasının bir tanesi, İzmir/K..