Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '08

 
Kategori
Tarih
 

Kadeş Savaşını kim kazandı

Kadeş Savaşını kim kazandı
 

Sözün özü: Tarih diye yazılan her şeyi doğru olarak algılamamak gerekir.

Christian Jacq un beş cilt halinde yazdığı Ramses romanlarından biri de Kadeş savaşı ile ilgili olanıdır. Bu romanda Christian Jacq Kadeş savaşını Ramsesin kazandığını ateşli bir şekilde savunur. Bu da çok normal, çünkü Christian Jacq bu beş ciltlik romanı Mısırlıların siparişi üzerine yazmıştır. Mısırlılar bu siparişle ülkelerine ilgiyi artırıp buradan da turist çekmeyi hedeflemişlerdir. Bu strateji çok da başarılı olmuştur. Mısır a tur düzenleyen bir rehberden "bu kitabı okuduktan sonra Mısıra gelen özellikle Avrupalı kadınların Ramsese aşık olarak geldiklerini ve onu görmek için büyük heycan duyduklarını" dinlemiştim.

Mısır kayıtlarında Kadeş savaşını Mısırlıların kazandığı anlatılır, uzun süre de öyle olduğu sanılmıştır. Ancak Hitit kayıtları ortaya çıktıkça durumun hiç de öyle olmadığı anlaşılmıştır.

Hititler konusunda araştırmalarıyla tanınan Mahfi Eğilmez bir yazısında bu konuyu şu şekilde değerlendirmektedir. "İki büyük ordu İÖ 1296’da Kadeş yakınlarında karşılaştılar. Ramses’in Kadeş’e yaklaşımı askeri strateji açısından hataların en büyüklerinden birisi olarak tanımlanıyor bugün. Ordusunu dört bölüme ayırmuştı. Her bir bölüm Mısır’ın en büyük tanrılarının adını taşıyordu: Amon, Ra, Ptah ve Seth.

İlk karşılaşmada Muvatallis’in, kardeşi III. Hattuşiliş ve oğlu Urhi Teşup ile birlikte kumanda ettiği Hitit birlikleri, Ramses’in ordularını darmadağın edivermişti. Ramses canını zor kurtarmış kendisini Amon tümeninin içine zor atmıştı. Savaşa soktuğu Ra tümeninden geriye çok az asker kaldığı anlaşılıyor. Onlar da tam bir bozgun halinde kaçmağa başlamışlar. Bu ilk yenilgi Mısır yazıtlarında şöyle anlatılıyor: "Yürüyüş kolundaki Ra tümeninin ortasına saldırdılar. Ra tümeni harekat halindeydi. Savaşa hazır değildi. Bu nedenle majestelerinin (II. Ramses) askerleri de savaş arabaları da onlar (Hititler) karşısında yenildi."

Amon tümeni, ordunun geri kalanından ayrılmıştı. Hitit savaş arabaları yapılarının getirdiği hafiflik ve manevra üstünlüğüyle kısa sürede Amon tümenini de sarmışlardı. Üstelik Ramses de sarılmış olan Amon tümeninin ortasındaydı. Tam anlamıyla bir toplu yok edilmenin eşiğindeydi Ramses ve Amon tümeni. Onların yok edilişinin ardından başsız kalan Ptah ve Seth tümenlerinin yok edilmesi çok kolay olacaktı. Hitit imparatorluğunun önünde Mısır toprakları açılıyordu artık.
Hitit ordusu pek çok ulustan derlenmiş askerlerden oluştuğu için disiplini çok güçlü değildi. Mısır ordugahına girdikleri anda yağmaya başladılar. Emir komuta herşey bir anda yok olmuştu. Mısır ordugahı çok zengindi. İşte tam bu sırada Mısır yazmanları ve şairlerine göre Ramses, tanrısal bir güçle Hitit askerlerine saldırıp onları dağıtıyor ve savaşı birden lehine döndürüyor. Bundan sonra Ramses’in kahramanlığı üzerine öyküler sonu gelmez biçimde sıralanıp duruyor Mısır yazıtlarında. Aynı kaynakları kullanan Christian Jacq da Ramses dizisinin Kadeş adlı bölümünde Ramses’in kahramanlıklarını ve elde ettiği zaferin öyküsünü anlatıyor.

Oysa Hitit kaynakları böyle anlatmıyor. Mısır ordugahının yağmasına dalmış bulunan ve emir dinlemez halde olan Hitit askerleri hiç beklenmeyen anda küçük ve düzenli bir birliğin saldırısına uğruyorlar ve toparlanmaya fırsat bulamadan dağılıyorlar. Bu birliğin nereden geldiği bugün hala bir sır. Fakat bu birliğin Ramses ordularına ait olmadığı kesine yakın bir biçimde biliniyor. Çünkü Ramses’in ağzından şöyle anlatılıyor: 'Yanımda ne bir prens var, ne bir sürücü, ne bir piyade subayı, ne de bir araba savaşçısı. Yaya askerim de araba savaşçılarım da beni onların karşısında ganimet gibi bırakarak çekip gitti. Onlarla savaşmak için kimse beklemedi.'

Savaş bir süre daha sürüyor. Ondan sonra her iki ordu da geri çekildiği için kimse kimseye üstünlük sağlayamıyor."

Türkiye’nin Tarihi Bir Gezginin Gözüyle Anadolu Uygarlıkları adlı kitabında Seton Llyod Kadeş savaşı ile ilgili olarak şu değerlendirmeyi yapmaktadır. "Muvatalli nerdeyse kıral olur olmaz , Mısır yönünden gelen gelen güçlü bir tehtitle yüzyüze geldi . Ondokuzuncu hanedanın ilk fraunlarının , Doğu Akdeniz'de Akhenaten zamanında terkedilmiş olan devletlere yeniden söz geçirmede kararlı görünmeleri, Hititlerle karşı karşıya gelmelerini kaçınılmaz kılıyordu. Olay İ.Ö 1286 da II.Ramses’in başa geçmesinden beş yıl sonra gerçekleşti. İki ordu Asi nehri (Orantes) kıyısında , Kadeş’te karşı karşıya geldi.

Kadeş çarpışması tarihçilerin düş gücünü hep çalıştırmıştır, çünkü bu çarpışma taktik ayrıntılarıyla , yazılı belgeleri elimize eksiksiz geçmiş en eski çarpışmadır. Çarpışmayı sözle, resimle Teb'deki tapınağının duvarlarında betimleyerek gelecek kuşaklara bırakan Ramses’in kendisidir. Cambridge Ancient History’nin ilk baskılarından birinde çarpışmanın bunlara dayanarak yazılmış kanıtlı, planlı uzun bir kurgusu vardır. Ancak burada O.R. Gurney’in sözleriyle, olayın çok kısa bir özetini vermek yeterli olacaktır sanıyorum:

'Kadeş’te üstlenen Hitit ordusu , yerleşimini Mısırlı gözcülerden tümüyle gizlemeyi başardı. Mısırlılar hiç kuşku duymaksızın yürüyüş düzeninde kente kente doğru ilerleyip çadırlarını kurmaya başladılar. Hitit ordusundan kalabalık bir arabalı birlik, görünmeden kentin arkasından dolaşıp Asi Nehrini geçti ve Mısır koluna ezici bir güçle saldırıya geçti. Bir Mısır birliği başka yönden tam zamanında gelip Hititleri , Mısır ordugahını yağmalarken yakalmazsaydı , mısır ordusu yok olmuştu. Talihin yardımıyla bu fırsattan yararlanan Mısır Kıralı , askeri güçlerinin geri kalan kısmını kurtardı ve çarpışmayı büyük bir zafer olarak gösterdi.'

Ne yazık ki, Kadeş çarpışması sonuçlarından özellikle söz eden bir Hitit belgesi bulunamamıştır. Ancak, Ramses’in , çarpışmanın sonuçlarını olduğundan bambaşka gösterdiğinden kuşku yoktur; çünkü "yenilgi" olarak nitelenen sonuçtan sonra, Muvatalli’nin ordusu Suriye‘deki ilerleyişini Şam’a kadar sürdürebilmiştir. Gene bilinir ki, on altı yıl sonra Mısır’ la , işlerliği olan siyasal bir anlaşma yapılıncaya değin, amurru (orta Suriye ) Hititi İmparatorluğu’nun bir parçası olarak kalmıştır."

Peki bu konular okullarımızda nasıl öğretiliyor? İlk öğretim ve orta öğretim ders kitaplarını incelediğimizde savaşın kim tarafından kazanıldığı konusunda hiç bir bilgi yok. Sadece Kadeş savaşı sonrasında yapılan antlaşmanın tarihte ilk yazılı barış antlaşması olduğuna değiniliyor ve çok yüzeysel bilgiler veriliyor.

Ermeni soykırım iddalarıda aynı şekilde saptırılmış bigilere dayandırılmakta ve özellikle Ermeni diasporasyasında Türklere karşı büyük bir kinin kaynağını oluşturmaktadır.

Tarih diye sunulan bilgileri iyi analiz edip doğruları ortaya koymak , yanlışlardan arındırmak bizlerin görevi. Bunu başkalarından beklememek gerekir.

Her ulus çeşitli kanalları kullanarak tarihsel gerçekleri saptırmanın bir yolunu buluyor. Kovboy filimlerinde yıllarca Kızılderilerin nasıl vahşi insanlar olduklarını, beyazların kafaderilerini yüzdüklerini v.b bir sürü hikayeleri dinledik. Koskaca Kızılderili ulusunun yok edilişinin kimse hesabını sormadı (soramadı). İspanyolların İnka medeniyetini yok edişleri, İngilizlerin Aborjinleri katledişi, Rusların Türk ve Tatar kökenli insanları yurtlarından sürüp perişan edişleri, Fransızların Cezayir de yaptığı katliam ve zulumlar v.b bir çok örnekte gerçeklerin nasıl örtbas edildikleri hala hatırlarda.

Tarihi doğru okumak bilimsel yaklaşımla mümkün, araştıran, irdeleyen, kuşkucu, gerçek belgelere dayanan araştırmalar ancak tarihin derinliklerine gizlenmiş gerçekleri açığa çıkarabilir.

Dr. Erdener ILDIZ

17 AĞUSTOS 2008

 
Toplam blog
: 80
: 805
Kayıt tarihi
: 25.09.07
 
 

Elektronik yüksek mühendisiyim. Bilgisayarlı kontrol sistemleri üzerinde doktora yaptım. Bir  şirke..