- Kategori
- Dünya Kadınlar Günü
Kadın değil önce insanız biz insan!!!
Ben bu yazıyı kaleme alırken acaba kaç kişi karısına ya da sevgilisine "kafamı kızdırma şimdi kadınlar gününü öyle bir kutlarım alamadan gidersin" şeklinde tehditler yağdırıyordur. "Yok bugün olmaz" demeyin, vardır vardır! Geçen sene kadınlar gününde öldürülen kadınlarımızla ilgili haberler okumadık mı? Açın internet haberlerini, bakın kocasından dayak yiyen, Kadınlar Günü yürüyüşü yaparken küfür işiten kadınlarla ilgili haberlere.
Kadınlar bu dünyada ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmeye devam etmeseydi, Kadınlar Günü diye bir gün de olmazdı. Kadına çocuk yapıyor diye bir rol, fazla uzaklaşmasın, erkeğin isteklerinin dışına çıkmasın, hizmette de eksik olmasın diye sınır çizmiş erkek milleti Havva"dan beri.
Dünyanın neresinde olursak olalım toplumun baskı derecesi kültür seviyesi ile doğru orantılı da olsa, aile içi şiddet dünyanın pek çok yerinde hala kadınların insan gibi yaşamasına en büyük engel.
Keşke böyle bir güne ihtiyaç duymayaydık. Ama sıkıntı var işte! Yoksa sesimizi nasıl duyuracağız. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, kadın bile erkeği göndere çıkartmaya programlanıp, kendi cinsine zulüm ediyor.
Gazete kupürlerinde, kadına şiddet içeren haber başlıkları geldi aklıma. Farklı kimliklerde, değişik tarihlerde ama hepsi birbirinin tekrarı yüzlerce benzeri haberdi okuduklarımız.
Genç kadın sevgilisi tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
Birlikte yaşadığı erkek arkadaşı tarafından balkondan atıldı.
Facebook'a resimlerini koyan genç kızı kıskanan 40 yaşındaki sevgilisi, genç kızın kafasına kurşun yağdırdı.
Sevgilisini yolun kenarında üzerine benzin döküp yaktı.
Kimliği henüz belirlenemeyen parçalanmış kadın cesedi bulundu.
Elleri kesilmiş ve yakılmış kadın cesedi bulundu.
Kendisi ile birlikte olmak istemeyen kadını tecavüz edip öldürdü.
Boşanmak isteyen karısını yol ortasında bıçakladı.
Boşanmak isteyen karısını
ve karısının ailesini katletti.Boşanmak isteyen karısın
a kurşun yağdırdı.Sevdiği gençle kaçan kız aile meclisinin aldığı kararla öldürüldü.
Kuzeni ile evlenmeye zorlanan genç kız intihar etti.
Genç kadın evlenme teklifini kabul etmediği eski sabıkalı tarafından sokak ortasında kurşun yağmuruna tutuldu.
Sevdiği gençle evlenmesine müsaade edilmeyen genç kız intihar etti.
Abisi tarafından tecavüz edilip hamile kalan kızı annesi ve teyzesi doğurtup, bebeğini öldürdüler.
Kocasından eziyet gördüğü için babasının evine yerleşen genç kıza, öz babası tecavüz etti.
Kuzeninin tecavüzüne uğrayan genç kız, gizlice doğurduğu bebeğini diri diri gömdü.
Cami avlusuna bırakılan bebek tecavüzü ortaya çıkarttı. Genç kız öz amcasının tecavüzüne uğramış.
Dayısının tecavüzüne uğrayan, ardından da annesi tarafından balkondan atılan 5 yaşındaki kız çocuğu, hastanede tedavi altına alındı.
Babasının tecavüzüne uğrayan 13 yaşındaki kız çocuğu, 7 aylık hamile çıktı.
Kayınpederinin tecavüzüne uğrayan genç kadın davasında kırılan koltuk delil oldu.
13 yaşındayken 26 kişinin tecavüzüne uğradı.
Kaçtığı sevgilisinin tecavüzüne uğrayan kız, polise sığındı.
Babasının tecavüzüne uğrayan kadın, 30 yıl sonra konuştu.
7 kişinin tecavüzüne uğrayan kız, bebek dünyaya getirdi.
Öz annesinden, öz babasından, öz dedesinden, öz amcasından, öz dayısından, öz kuzenlerinden yani en çok güvenmesi gereken kişilerden darbe yiyen genç kızlar nasıl da sevgiye susar! Boşandığı eşi ölümle tehdit etse de, erkek arkadaşı 16 yerinden bıçaklasa da eğer hala atacak kadar canı kaldıysa o kalbin, uslanmaz yine aşık olur. Ne garip değil mi, sevilmek isterken aşağılanan, güvenirken tecavüze uğrayan, gelecek hayalleri kurarken şiddete uğrayan kadın kalbi, yine de inanır sevginin varlığına. Aslında hepimiz barış gelini Pippa Bacca'yız, "Beraberimizde yolculuk boyunca üzerinde birikecek tüm kirlerle birlikte götüreceğimiz tek elbise beyaz gelinlik olacak" demişti ya hani, sonra o gelinlik kefeni olmuştu Türkiye'de. Devletimiz esefle kınamıştı olanları ve hala kınamaya devam ediyor, başka bir şey de yaptığı yok!
Geçenlerde bir film izledim. İzlemeyenlere de tavsiye ederim. Yönetmenliğini Can Arca ve Birkan Uz'un gerçekleştirdiği, 2013 yılı yapımı Neva. Bir genç kızın geçmişinin onu kara bir gölge gibi nasıl takip ettiğini anlatan harika bir film.
Ailesi tarafından sevilmemiş, değer görmemiş genç kızlar hep sevgi tuzağına düşer. Sevgi ararken de çok yanılırlar, yanlış erkeklere aşık olurlar. Çünkü sevilmedikleri için gerçek sevginin nasıl bir şey olduğunu bilemezler. Kimisi kucaktan kucağa, kimisi kalpten kalbe giderken, sonunda bir gün gerçek aşkla karşılaşırlar. İşte o gün, aynı Neva'da olduğu gibi, başka kızlarla kırmadığı ceviz kalmayan genç adam, evlendiği karısının eline erkek eli değmemiş, onun adının başka erkeklerle kirletilmemiş(!) olmasını ister. Be şerefsiz, başka kızların gönlünü çalıp, onlara türlü türlü aşk yalanları söylerken, o kızların da bir gün gerçek aşkları ile karşılaşabileceklerini hiç düşünmedin mi????
Bir genç kızın geçmişi, ya bir kara lekedir, ya da beyaz ve berrak. Kara leke dediğimiz, sevilmek isterken yanılanlardır. Bir de erkekler kadınların çok dedikodu yaptığını söyler. Neva'yı bir izleyin de, erkeklerin nasıl dedikodu yaptığını görün! Bu durumu öyle güzel anlatmış ki film! Neva, seviyesiz ve aşağılık bazı erkek müsveddelerinin kız arkadaşları ile neler yaptıklarını birbirlerine hayasızca ve abarta abarta nasıl anlattıklarını, evlenmeyecekleri kızların kalbini çalıp, onlarla nasıl gönül eğlendirdiklerini çok güzel aktarıyor. Bu filmi izleyin ve bazı erkeklerin ne kadar sefil, şerefsiz ve ne derecek aşağılık olabileceklerini kendi gözlerinizle görün.
Filmdeki oyuncuları tek tek tebrik ediyorum. Vallahi kendimi filme öyle bir kaptırmışım ki, filmin erkek kadrosundan cidden nefret ettim bir anda! Bu yüzden, özellikle filmin başrol oyuncusu Şükrü Özyıldız'ı yeniden sevebilmem için acilen "Sevimli Tehlikeli" isimli filmini izlemem lazım. Sanırım o bana panzehir olacaktır! Ancak yine de Neva'daki başarısından ötürü kendisini ayakta alkışladığımın da altını çizmek istiyorum.
Çok şükürler olsun şanslıyım ki eşimle tanıştım. Bana geçmişimin hesabını sormayan bir insan kendisi. Elbette Fransız erkeği olması buna en büyük etken Kadınlar günü için kendisi gibi zarif bir hediye almış bana. Resimde gördüğünüz kuğuları. O kuğular ben, eşim ve cici oğlumu temsil ediyormuş. O kadar anlamlı bir hediye ki, gördüğümde göz yaşlarıma hakim olamadım. Kristal kuğular, incecik bir işleme. Çok güzeller ama yanlışlıkla elinizden düşürecek olsanız, tuzla buz olurlar. Aynı ruhumuz gibi. Aslında ruhun kadını-erkeği-çocuğu olmaz! İnsana cinsiyeti ve yaş sınırını koyan biziz. Gerçek olan tek bir şey var o da karşınızdaki kim olursa olsun, ona zarif davranmadınız mı, yüreği aynı bir kristal gibi tuzla-buz olacağı gerçeği!
Ne ilginç yazım bile kadınlar gününde yazıldığı halde yayına ertesi gün girebildi, geç de kalmış olsam, keşke kutlamaz olaydık da desem, yine de geçmiş kadınlar gününüz kutlu olsun!
Victoria Toumit