Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ekim '14

 
Kategori
İlişkiler
 

Kadın Erkek Eşitliğini Savunmak

Kadın Erkek Eşitliğini Savunmak
 

Kadınlar yönetici erkekler icracıdır


Geçenlerde bir akşam geç saatlerde ne var ne yok diye televizyon kanalları arasında dolaşırken seyrettiğim bir şövalye filminden oldukça etkilendim. Şövalyenin ağır gösterişli elbisesini giymesine bir kadın yardımcı oluyor ve şövalyenin iç giyeceklerinden başlayarak, bakışları ve dokunuşları ile duygularını aktarırcasına düğmelerini ilikleyip, bağcıklarını bağlayıp sonra da itina ile zırhını giymesinde yardımcı olduktan sonra içten gelen bir duygu ile ona sarılıp öperek uğurluyordu. Şövalye nereye gidiyor?  Ölüme gidiyor. Kimim için ölüme gidiyor? Sevdiği için. İşte kadının gücü! Kendisi için ölüme gidebilen büyülenmiş biri var. Bir şövalye için savaştan ya da düellodan sağ salim döndüğünde kendisini karşılayan ve onunla gurur duyduğunu bakışlarıyla ve duygusuyla hissettiren sevgilisine kavuşmak dünyaya bedel bir haz olmalı. Uğruna ölüme gideceği değerleri olmayan biri de zaten şövalye olmaz hayatını başka şekilde devam ettirirdi. Bu husus Don Kişot romanında da belirgin bir şekilde getirilmiştir.

Ünlü İspanyol yazar Cervantes’in, şövalyeliği mizahi bir yaklaşımla anlattığı ve dünya klasikleri arasına giren eseri Don Kişot’ta roman kahramanı şövalye romanları okuya okuya aklı karışan ve kendisini şövalye olarak görmeye başlayan bir köylü asilzadesidir. Her şövalyenin (olmazsa olmazı) hayatında mutlaka olduğu gibi Don Kişot da savaşacağı düşmanları (yel değirmenleri), tutkuyla sevebileceği bir sevgilisi (hayali sevgilisi Dulsine) ve işlerine yardımcı olan Silahtarı (Sancho Pança) ile birlikte serserice ve meşakkatli bir şövalye hayatı sürer.

Şövalye ile sevgilisi arasındaki ilişkiye bakılırsa birbirinin eşiti değil tamamlayıcısı olarak hayatlarını paylaşmaktadırlar. Şövalye kendisine tutkuyla bağlı bir sevgilisi olduğu için kahramanlık göstermekte ve canını dişine takıp hayatta kalmaya sevgilisine kavuşmaya çalışmakta; sevgilisi de yiğit ve kendine sadık bir erkeği olduğu için ona ve hayata tutkuyla bağlanmaktadır.

Şövalyelikte, şerefli bir hayat yaşamak deyince ilk anlaşılan şey, şövalyenin sevdiği kadının emrine boyun eğmesidir. Tarihi kayıtlara göre bir şövalyenin zırhını sevdiği kadının yardımı ile kuşanması moda haline gelmiş romantik bir kapris olarak görülmemektedir. Bu gelenek erkeklerin ruhunu koruyacak olan manevi zırhın kalplerine iyice yerleşebilmesi için bir kadının yardımına ihtiyaç olduğunu göstermektedir.

Yüz yıllardır kadın erkek arasındaki mücadele günümüzde daha da artmış, kadınlar (özellikle feministler) erkeklerle eşit olma yönünde çaba sarf ederken, kadınları anlama ve işbirliği yapma becerisi kazanamayan erkekler de fiziksel üstünlüklerini kullanıp kadınlar üzerinde hâkimiyet kurmaya çalışmaktadırlar. Karşılıklı cephe alınmakla kadın erkek arasında sağlam bir ilişki kurulması oldukça zor görünmektedir.

Bir evin yuva olabilmesi kadınla erkeğin arasında sağlam bir ilişkinin kurulmuş olmasına bağlıdır. Sağlam bir yuva ise sığınılacak ve huzur bulunacak yer olarak görülür ve burada geleceğe güvenle bakan çocuklar yetiştirilebilir. Huzur dolu bir yuvanın kurulması da (atasözlerine - yuvayı dişi kuş yapar - şeklinde geçtiği gibi) kadının kadınlık rolünü benimsemesi ile sağlanabilir.

Günlük yaşantımızda kadınlardan beklenen roller her zaman erkeklerden beklenen rollerden daha fazla olup bir neslin yetiştirilmesinde bu rolleri hakkı ile yerine getirebilen kadınlar elleri öpülecek ve saygı duyulacak gerçek abidedirler. Kadınların nesilleri yetiştirme görevini etkin bir şekilde yerine getirebilmeleri için çok iyi eğitilmeleri ve yetiştirilmeleri gerekmektedir.

Kadın erkek eşitliği konusunda yapılan tartışmalar sonuca ulaşılamayan tartışmalardır. Eski tabirle abesle iştigaldir. Bir insanı başka bir insandan ya da insanları hayvanlardan üstün kılan değer şüphesiz onun duygularıdır. Kadınların erkeklere göre daha duygusal olmaları ve Soren Kierkegaard’ın ifadesi ile daha kaygılı olmaları dikkate alındığında kadınların duygu ve kaygı açısından erkeklerden farklı ve daha üstün olduğunu söylemek yanlış olmaz. Fiziki olarak da erkeklerin daha güçlü olduğu aşikârdır.

Kadınla erkek eşit olmaktan ziyade birbirini tamamlayan cinsler olup biri olmadan diğerinin bir anlam ifade etmediği bir bütünün parçaları olarak değerlendirilmesi gerekir. Yani, kadın ve erkek birbirinin mütemmim cüzüdür.

Fiziksel olarak kadınların erkeklerin yaptığı işleri yapmaya kalkması ya da erkeklerin yaptığı işlerde eşit olmak için çaba gösterilmesi boşa harcanan zaman olarak görülebilir. Diğer taraftan da kadınların yalnızca erkeklere hizmet etmek için yaratılmış birer varlık gözüyle görülmesi en hafif ifadeyle ahmakça bir düşünce olup genellikler zihin kapasitesi düşük insanlar tarafından dile getirilen bir yaklaşımdır.

Geçmişte ve günümüzde kadınların görevleri ayrı erkeklerin görevleri ayrı olacak şekilde bir görev dağılımı vardır. Kadınlarla erkekler birbirinin tamamlayıcı parçasıdırlar. Kadınlar yönetici erkekler icracıdırlar. Binlerce yıldır oğullar ordu kızlar oba kurarak nesillerin ayakta kalabilmeleri sağlanmıştır. Ama olağan dışı ve beklenmedik şartlarda erkeklerin yaptığı bazı işlerin kadınlar tarafından yapılması, kadınlar tarafından yapılan bazı işlerin de erkekler tarafından yapılması gayet doğal karşılanmaktadır.

Kadınların erkekleri yönetme dozunu kaçırıp onları çileden çıkardıkları zamanlarda ya da erkekler yanında bulunan kadına “geçene yan baktın, karşıda oturana frikik attın” diye kızıp kıskançlık krizine girdiklerinde kadınların maruz kaldıkları şiddet maalesef sıklıkla görülen insanlık dışı bir davranıştır. Televizyonlarda sıklıkla haber yapılan kadına karşı şiddet haberleri sansasyon yaratmak üzere verilen haberler niteliğindedir. Kıskançlık, aldatma ya da başka sebeplerle karısına, sevgilisine, kardeşine veya arkadaşına şiddet uygulayan erkekler genelde davranış bozukluğu gösteren erkeklerdir. Bir erkek yanında bulunan kadına uyguladığı şiddeti öldürmeye kadar vardırıyorsa ruhen sağlıklı değildir. Eğer bir erkek ruhen sağlıklı olmasına rağmen yanındaki kadını öldürecek kadar çileden çıkarılmışsa ya da cinnet geçirecek kadar ruh sağlığı bozulmuşsa bu duruma gelmesinde kadınların da kusuru bulunmaktadır. Kadına şiddetin dozun artırıp öldürmeye kadar varan erkeklerin çoğu da sonunda kendini öldürmekte veya intihara teşebbüs etmektedirler ki bu durum psikoloji ve ruh sağlığı açısından incelenmesi gereken bir vakadır.

Psikolojik olarak şiddet gören biri kendinden daha zayıf olanlara karşı gördüğü şiddetin daha fazlasını uygulamaktadır. Örneğin askerlerin üstlerinden gördüğü kötü muamelenin kat ve kat fazlasını astlarına uygulayıp hınçlarını astlarından çıkardıkları söylenir. İşyerinde ya da dışarda aşağılanan ya da şiddete maruz kalan bir erkek de evinde karısından ya da çocuklarından dışarıda gördüğü kötü muamelenin acısını çıkardığı söylenmeyen ama herkes tarafından bilinen gerçeklerdir.

Ülkemizde kadınlara karşı şiddet hep gündemde canlı tutulmaya çalışılıyor. Ama asıl vahim olanı her türlü şiddetin çok yaygın olmasıdır. Ülkemizde haftada ya da on beş günde bir kadına karşı şiddet haberleri gündemi doldururken erkeklerin erkeklere uyguladığı şiddet ve cinayetler ile kadınların çocuklarına uyguladığı şiddet genellikle dile getirilmemektedir.

Emniyet Genel Müdürlüğü istatistiklerine göre ülkemizde maalesef günde yaklaşık 3 cinayet işleniyor. Bu rakamın bazı aylarda 7’ye çıktığı bile oluyor. İşlenen cinayetlerde öldürülenlerin beşte biri kadınlardır. Ama nedense kocası, kardeşi ya da sevgilisi tarafından şiddete uğrayan ya da cinayete kurban giden kadınlar için “yine kadına şiddet” vurgusu yapılarak kanallarda dizi film gibi kadına şiddet haberleri veriliyor. Trafikte ulu orta arabadan adam indirip dövenler, hatta öldürenler, işyeri basıp dehşet saçanlar, hiçbir zaman gündeme getirilmemektedir. Bu kadar kavgacı ve canisi olan bir toplumun neden bu hale geldiğinin incelenmesi gerekir. Böyle bir toplumun oluşmasında kadınların öz eleştiri yapıp sorumluluklarını gözden geçirmeleri yararlı olacaktır.

Kadınların erkeklerden farklı duygu ve kaygılara sahip olmaları nedeniyle erkekler tarafından anlaşılmaları zor ve zaman alıcı bir uğraştır. Kadınları ancak üstün zekâlı insanlar anlayabilmişler ve onlar hakkında övgüyle bahsetmişlerdir. Shakespeare’in bütün eserlerinde başkahramanlar hep kadınlardır. Ruskin’in dediği gibi “Shakespeare’in eserlerindeki felaketler hep erkeklerin hataları veya ahmaklıklarından ileri gelmektedir; felaketlerden kurtulmak içinde mutlaka kadınların zekâları ve meziyetlerine ihtiyaç duyulmaktadır; aksi takdirde her türlü kurtuluş imkânı ortadan kalkmaktadır.” Shakespeare, Dante ve Homeros gibi büyük adamlar kadını yücelterek yanıldılar mı acaba? Sanmıyorum. Yüksek zekâya sahip dâhilerin yanılması zayıf ihtimal olduğuna göre asıl yanılan insanlığın genelidir.

John Ruskin’in ifadesiyle “kadın erkek aynı şartlar içinde birbiri ile mukayese edilirmiş gibi birinin öbüründen üstün olmasından bahsetmekle aptallık edilmektedir”. Kadın ve erkek birbirinde bulunmayan özelliklere sahiptirler ve birbirini tamamlarlar. Kadınlar erkeklere göre daha güzel, daha duygusal ve daha kaygılı iken erkekler de kadınlara göre fiziki olarak daha güçlüdürler. İkisinin de mutluluğu karşılıklı olarak birbirlerine verecekleri şeylerin uygunluğuna bağlıdır. Erkekle kadın birbiri üzerine çeşitli konularda hâkimiyet kurmaya çalışmaları yerine karşılıklı olarak meziyetlerini nasıl birlikte kullanılabilecekleri üzerine dursalar ve gayret sarf etseler mükemmel bir ilişki ve ortaklık kurabilirler.

Yine Ruskin’in ifadesiyle erkekler güç bakımından aktiftir, atılgandır, koruyucu, yapıcı, yaratıcı ve keşfedici ve müdafaa edicidir. Bu çerçevede, nerede savaş varsa orada çarpışır, zafer kazanmaya çalışır; zekâsı düşünmek ve icat etmek, enerjisi savaşmak, kazanmak ve macera aramak içindir. Kadınları gücü ise mücadele etmek için değil idare etmek ve yönetmek içindir. Kadınlar zekâsını tatlı bir düzen kurmak, işleri yoluna koymak ve isabetli kararlar vermek için kullanırlar. Kadınlar karşılaştığı olayların iyi mi kötü mü olduğunu, onların karşısında nasıl hareket etmek gerektiğini iyi bilirler. Akıllı kadınlar mücadeleye girmez, fakat mücadele tacını kimin giymesi gerektiği konusunda hüküm verebilir. Kadının vazifesi karar vermek değil, yol göstermektir.

Erkek günlük hayatta ağır işler peşinde koşan, tehlikeden tehlikeye atlayan, evini koruyan ve vatanının savunan bir durumda olması için sıkı bir eğitim görmesi acı ve zorluklara katlanacak şekilde yetiştirilmesi gerekir. Kadınları bütün bu zorluklardan koruyan erkektir. Kadınlar ise çekip çevirdiği erkeğin evinde her türlü tehlikeden uzak yaşayabilmektedir.

Evi ve aileyi idare eden ve yöneten kadın olduğuna göre huzurlu ve güven içinde yuvanın devam etmesi de kadının elindedir. Kadın zekâsını kendini yükseltmek için değil kendinden bir şeyler verebileceği ve nefsinden feragat edebileceği alanlar üzerine yoğunlaştırması lazımdır. Bu doğrultuda kadın zekâsını kocasının aşabilmek için değil onun yanında yer alabilmek için kullanması gerekir.

Erkeğin eviyle ilgili işleri evin geçimini, bakımını ve güvenliğin sağlamak, yuvasını daha iyi hale getirmeye çalışmak ve korumaktır. Kadının görevi ise evde düzeni, rahatlığı ve huzuru sağlamak, evini güzel ve şirin bir yuva haline getirmektir. Erkeğin ve kadının görevleri genişletilirse erkeğin görevi devletin devam ettirilmesi ve vatanın korunmasını; kadının görevi ise ülkenin daha rahat ve yaşanılır hale getirilmesini sağlamaktır.

Nesillerin bedenen ve ruhen daha sağlıklı yetişmesi için kadınların fiziken ve ruhen sağlıklı olmaları şarttır. Bu çerçevede kadınların daha güzel ve sağlıklı olabilmeleri için spor yapmaları ve iyi eğitim almaları gerekir.  Ayrıca kadın, güzelliğinin yüzüne yansıması ve sağlıklı hareket edebilmesi için fiziken ve ruhen özgür olması şarttır. Baskı altında bir kadının güzelliği yüzüne yansımayacağı gibi sevgi, şefkat ve gayret gösterme gibi duygu ve davranışlarını köreltecek olup bu durum yetiştirdiği çocuklara olumsuz yönde etki edecektir.

Erkeğin kadına, kadının erkeğe karşı olan davranışları fedakârlık olarak görülmemelidir. Erkeğin kadına gösterdiği iyi davranışlar aslında karşısındakine değil kendisine yaptığı bir iyilik gibi değer bulur ve kendisine yansır. Aynı yaklaşım kadınlar için de geçerlidir.

Bir kadının güzelliği, sevimliliği ve mükemmelliği onu huzur içinde yaşaması ile sağlanabilir. Sevimli, güzel ve şefkat dolu bir kadınla hayatını sürdürmek isteyen erkeğin, kadının huzurlu ve gelecekten ümitli olacak şekilde yaşamasını sağlayacak yolları araması ve bulması gerekir.

Bu çerçevede esas olan kadın erkek arasında uyumun ve işbirliğinin sağlanmasıdır.

Hasan Çoban

http://www.hasancoban.com/

01.10.2014, Ankara 

 
Toplam blog
: 10
: 13860
Kayıt tarihi
: 30.10.13
 
 

Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik-Fizik Bölümü Mezunuyum. Mülga Devlet Planlama Teşkil..