Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mayıs '12

 
Kategori
Psikoloji
 

Kadın olmak

Türkiye’de kadın olmak en yorucu en zorlu meslektir aslında. Kendi hayatı hakkında söz sahibi olamamaktır Türkiye’de kadın olmak.

Daha doğarken başlar kadın olmanın zorlukları. Ülkemizin büyük bir bölümünde, özellikle kırsalda kız çocuk sahibi olmak pek övünülecek bir durum olarak görülmez. Erkek çocuk doğuramadığı için üstüne hala kuma getirilen çok kadın var ülkemizde. Kız olduğu için okula gönderilmeyen, küçücük yaşta başlık parası karşılığı evlendirilen, berdel verilen, ailesinin seçtiği değil de sevdiği ile evlenmek istediği için öldürülen, her türlü şiddete maruz kalan, kadın olduğu için yapabileceklerinin sadece ev işleri ve çocuk doğurup beslemek olduğu beklenendir kadınlarımız.

Kentlerde biraz daha farklıdır kadın olmak. Bu kesimdede zordur kadının hayatı.

Erkek egemen kültür tarafından emniyetli olan evin içine kapatılan kadın, dış dünyada var olmaya kalktığında bir takım sınırlamalar ile karşılaşır. Bu sınırlar kadına, kendi cinsel kimliği ile dış dünyada yeterince rahat hareket edemeyişinden kaynaklanan savunma mekanizmaları geliştirme zorunluluğu getirir.
Geliştirilen savunma mekanizmaları kadının dış dünyadaki varlığını ancak erkekleşmesi ile mümkün kılar.

“Kadın, doğuran, besleyen, gözetendir” Kadın sadece başkalarının sağlıklı, rahat, başarılı olması için mi vardır?
Kadının bir birey olduğunu, tek ve özel olduğunu, yaşamdaki tek görevinin başkalarını bakıp beslemek ve başarısı için arkasında durmak olmadığını fark etmesi için öncelikle kendi ayakları üstünde durmayı öğrenmesi ve başarması gereklidir.

Bugün bile bırakın kırsalı, büyük kentlerde kız çocuklarının halen büyük bir kısmı büyüyünce ne olacakları sorulunca, “gelin” ya da “anne” cevabını vermektedirler. Oysa “gelin” olmak, “anne” olmak yaşamın hedefi değil, doğal eşleşenidir. Yaşamda hedef bir meslek sahibi olup, kendi ayakları üzerinde durup, cinsiyeti ve kendisi ile barışık, mutlu bir birey olmaktır.

Doğa kadına müthiş bir üretme becerisi vermiştir: üreme, doğurma. Kadının üretkenliğinin sadece doğurmakla sınırlı kalması büyük bir kayıp olur. Doğanın verdiği bu ve diğer birçok müthiş beceriyi kendisi, ailesi, yakın çevresi, ülkesi ve insanlık adına o kadar farklı alanlarda kullanabilir ki. Kadının önce kendi becerilerinin, doğanın verdiği hediyelerin farkına varması lazım.

Tüm bu zorluklara, tüm bu fiziksel ve psikolojik baskılara rağmen ülkemizde biz kadınlar kendimiz ve hemcinslerimiz için bir şeyler yapıp bu döngüyü kırmaya, bunun yazgı olmadığını kanıtlamaya çalışıyoruz.
Bağımsız olmak, kendi hayatı hakkında karar vermek, yaşamda erkeklerle eşit söz hakkına sahip olmak için her kadının çalışması ve hayatta kendi ayakları üzerinde durmayı başarması çok önemlidir.

Bir kadın değişirse, bir aile değişir. Bir aile değişirse, toplum değişir.

 
Toplam blog
: 43
: 983
Kayıt tarihi
: 22.04.12
 
 

İşletme  mezunu. Kurumsal şirketlerde satınalma, muhasebe, halkla ilişkiler üzerine çalıştı. Kişi..