Kadına şiddet, çocuğa tecavüz.

Karşı görüşte olanlara, kaba kuvvet kullanma anlamına geliyor şiddetin manası. Basit haliyle anlatmak gerekirse zor kullanmak demektir.

Son zamanlarda her sahada olduğu gibi, bir salgın halinde kadınlara dönük olarak da devam ediyor.

Duygu-düşünce ve davranış bozukluğu şeklinde kendini gösteriyor. Kültür yoksunluğunu buna ekleyebilirsiniz.

Bu tür olaylar o kadar yoğunlaştı ki, sonunda görsel ve yazılı basında kanıksandı ve değer yitirmeye başladı.

Manşetlerin küçülmesinden bunu anlayabiliyoruz.

İçimden bu koca ülke bu kadar boş olabilir mi diyorum.

Kısaca söylemek gerekirse, burada sorun toplumun duyarsızlığından kaynaklanıyor.

Böyle düşünüldüğü takdirde akla önce şunlar geliyor.

İlk etapta, kimin olaya nasıl baktığı, neyi nasıl yansıttığı, kimin ne söylediği, ne için söylendiği noktası bir düğüm.

Akabinde duygulara hakim olunamayarak acımasızca olaylara-ölüme sebebiyet veriliyor.

Sonrası sessizlikleri bölen haykırışlar! Ateş düştüğü yeri yakar misali.

Bunu önlemenin yolları olmalı.

Dinin ve dinselliğin toplum üzerinde etkisini arttırdığı malum olan bir husus. Bu sağlam ve kolaylaştırıcı faktörü devreye sokmanın tam zamanı değil mi?

İslamın sadece öte yaşamla ilgili olmayıp, bireyin kendisini emanet ettiği cemiyet hayatında, yani karmaşık durumlarda, dinsel fonksiyonlarının devreye girebileceği  ve kişilerin sorumluluk ve yükümlülük duygusunun bu şekilde hafifleyeceği, korunabileceği  anlamına gelir.

Bu işleri iyi bilenlerin söylediği; Diyanetin, TRT ile ortak bir çalışmayı yurt sathına yayması şeklinde.

Anlıyacağınız bu kurumlara büyük görevler düşüyor.

Eğri oturalım doğru konuşalım. Bunun altında bilgisizliğimiz yatıyorken, şiddet de vahim/vakıa halinde varlığını devam ettiriyor.

Bunu önlemenin tek sırrı-çaresi bu gibi görünüyor.

Bir diğer berbat-kötü durum ise çocuğa tecavüz uygulaması. Bu feci olay karşısında söylenecek şey şu.

Toplum olarak nerelerdeyiz, bunun bir farkına varabilsek diyorum.

Her konuda dikkat kesilen, haber yapan, makale yazan isimlerinde bu hususa el atması gerekiyor.

Ancak gördüğüm kadarı ile somut bir yere ulaşılamıyor.

Ufak tefek yapılan analizler ise bir sonuç vermiyor.

Gerçekçi şekilde yaklaşım yapanların çabaları ise, ne yazık ki beyhude oluyor.

Ahmed F. Yüksel