- Kategori
- Güncel
Kadına yönelik şiddet

Samsun’un İlkadım ilçesinde 21 yaşındaki Damla Ay eşinden şiddet gördüğü iddiasıyla boşanma davası açar. Çarşamba ilçesinde bulunan annesinin yanına gider. Alışveriş dönüşü eşini evde kendisini beklerken bulur. Eşi tarafından öldürülür.
Esenyurt’da meydana gelen olayda ise birlikte yaşadığı adam tarafından bıçaklanarak yaşamını kaybeden bir kadın ve İzmir’in Bergama ilçesinde, kendisini terk eden eşinin ve birlikte yaşadığı kişinin öldürülmesi gazetelere düşen haberlerden bazıları.
Benzeri olayların hemen her gün yaşandığı bir ülkede yaşıyoruz. Erkek egemen bir anlayışın sonucu bu yaşananlar.
Berdel, çocuk yaşta evlendirilen kız çocukları sorunu.
Aile meclisi kararı ile ya da töre gerekçesiyle öldürülen kadınlar…
Acı, hüzün, yitip giden yaşamlar, geride kalan acılı aileler, yetim kalan çocuklar; evladını kaybeden analar, babalar ve onların tarifsiz acıları.
Evlat acısının yerini hiçbir acı tutmaz. O acıyı ancak yaşayanlar bilir. Yaşanan acıların tarifi yoktur.
Kadına yönelik şiddet ülkemize gelen yabancı kadınlarında tanık olduğu, yaşadığı, hayatını kaybettiği bir olgu artık.
İtalyan Pippa Bacca’nın 2008’de tecavüze uğrayıp öldürülmesi…
Amerikalı Sarai Sierra’nın öldürülmesi.
Kadına yönelik bu olaylar sadece ülkemizde değil dünyanın diğer gelişmiş, az gelişmiş ülkelerinde de yaşanıyor.
Lakin demokrasinin, insan haklarının özümsendiği, bireysel düşünmenin ve sorgulamanın yerleştiği ülkelerde bu görece daha az…
Demokrasi kavramının, insan hakları düşüncesinin emeklediği, bireysel düşünce ve bilinçlenmenin yeterli olmadığı ülkelerde daha fazla.
Bu ve benzeri olaylara birey olarak gereken tepkiyi göstermeliyiz. Tepkisiz kalmak, yaşananları sessizce izlemek yerine; bu tür olayların bir daha yaşanmaması için insanları bilinçlendirmenin yollarını aramak lazım.
Bu bağlamda, bireysel sorumluluk almak ve bilinçlenmek için çaba sarf etmeliyiz.
Sorgulamalıyız.
Duraksamadan sorgulamalıyız.
Toplumda yaşanan töre ve benzeri tabuları yıkmalıyız.
Sorumluluk almalıyız.
Aldığımız sorumluluğun gereğini yerine getirmeli toplumu aydınlatmalıyız.
Bilinçlenmeliyiz.
Bireysel sorumluluktan kaçmamalıyız.
Yaşananlar kader değildir.
Yaşananların kader olmadığını bilip tevekkülle karşılamanın da bir mantığı yoktur.
Birey olarak bilinçlenip, kadına hak ettiği değeri vermeye başladığımızda bu olaylar da sona erecektir.
Yeter ki gerekli mücadeleyi toplum olarak verelim.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için gereken özveriyi göstermeliyiz.
Hiçbir şey kolay başarılmaz.
Bunun bilinciyle yılmadan toplumda bu olayların bir an evvel ortadan kaldırılması için üzerimize düşeni hem birey olarak ve hem de toplum olarak yerine getirelim.