Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Şubat '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kadınların yeri neresi?

Kadınların yeri neresi?
 

Bu, dün geceden küçük bir anekdot. Gece 01 sularında dolaşmaya çıktım dışarıya. Malum bizim dört ayaklı dostumuzun tuvalet saati. Gezdiğim yerler, evden uzakta sokaklar, parklar. Bulutlu bir geceydi, ay gözükmüyordu, geceyi bir de caddeden gelen ışık aydınlatıyordu. Bir ara bir yerde durdum, önümdeki evin sokak lambası yandı ve içeriden bir kadın çıktı. Sokağa çıkınca, beni fark etti. Tereddüt etti önce biraz, güvercin tedirginliğinde, sonra yürümeye devam etti. Bir elinde bir çöp kovası, diğerinde içi kül dolu soba kovası, sokağın çöp konteynerine doğru ilerledi. Kısa boylu, otuz yaşların altında, başı yazmalı, diri vücutlu genç bir kadındı. Giyiminden Doğulu olduğu anlaşılıyordu. Çöp konteynerine yaklaştığında bir kez dönüp arkasını kontrol etti. Önce beni kontrol ediyor zannettim. Belki de öyleydi ama sonra şöyle sağıma döndüğümde hafif bir karartı hissettim. Gözümün ucuyla, kafamı döndürmeden baktım ki, bir erkek, bahçe duvarının kenarında beni gözlüyor bir ucuyla, bir ucuyla da kadını. Kendisini fark ettiğimi görünce daha ışıklı bir yere çıktı, ben istifimi bozmamıştım. Evin kapısının önüne kadar çıkıp, kendisini gösterdi, kadınsa elindeki çöp ve kül kovalarını boşaltmaya devam ediyordu. Bir-iki dakika sonra da ayrıldım oradan. Sonra dönüp baktım, adam arkamdan bakıyor, kadın ise işini bitirmiş kovaları almış geliyor. Biraz sonra da sobanın kovasını dolduracak yakmak üzere.

Bu olayda şunu gözlemledim. Erkek, evin önüne çıkarak aklı sıra kadını kollayacak, onun güvenliğini sağlayacak, hani sokaktan geçen erkekler yan gözle bakarlarsa belki hemen şahin olacak, belki de onlarla kavga edecek. Yani namus bekçiliği yaptığı!.. Klasik erkek feodalizmi !.. Klasik erkekizim yada Anadolu erkekliği. Kadın dışarıya çöp dökmeğe giderken kadın, ama erkek arkasından gözcülük yapınca erkek. Erkek kadını koruyacak kadar güçlü, çöpü dökemeyecek kadar aciz. Kadın bunca iş yaparken, erkek ne yapıyor? Çalışıyor ya yetmez mi diyenler çıkacaktır. Evet bu da önemli bir şey tabi ki!.. Kadın hep toplumun arkasında, hep önemsiz bir varlık, hep olsa da olur, olmasa da olur tavırları. Ya da olmazsa olmaz ama olursa, böyle olur. Hemen burada Nazım’ın şu satırları aklıma geldi.

korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,

Genelde de düşünce böyle. Anadolu’da da erkek kahvede oturur, kadın tarlaya gider, çapa yapar, orak yapar, çalı çırpı toplar, ekmek yapar, hem çocuk bakar, hem erkeğini memnun eder. Bu geçmişte böyleydi, günümüz Türkiye’sinde de benzer manzaraları görebilirsiniz. Şöyle bir açılın İstanbul dışına, Ankara’nın doğusuna, kuzeyine, göreceksiniz. Yukarıda da yazdım ya, klasik Anadolu erkek hegemonyası bu. Kadın evde her türlü iş yapacak, yemek yapacak, çocuk doğuracak, sobayı yakacak, külü dökecek, çay-kahve yapacak, gece olunca erkeğin koynuna girecek, erkeği hem fiziksel, hem ruhsal memnun edecek.

Oturdukları eve baktığınızda, normal bir kıyı kent evi. Çatısında uydu antenleri, dışarıdan göründüğü kadarı ile baktığınızda, modern izler görebilirsiniz ama profile baktığınızda, hala geleneksel davranışların, giyim kuşamların, hal ve davranışların da hala Anadolu’da geldiği gibi olduğunu göreceksiniz. Kent yaşamına ayak uydurmaya çalışan ama Anadolulu gibi yaşayan insanlar topluluğu.

Modern kent yaşamı içine sıkışmış kalmış, kent yaşamına tam entegre olamamış bir sosyal olgu. Belki de tam sosyalleşememekten olsa gerek, modern kent yaşamı ile aralarında oluşan uçurumlar.

Bu uçurumların kalkması için gizli feodal eylemlerden vazgeçilip, Anadolu kültürü mü, kent kültürü mü baz alınacak yaşamlarında karar verilmesi lazım. Eğer buna karar verilemezse bu tam entegre olunmuş sayılmaz kanımca. O zaman da yozlaşmış bir kent kültür modeli çıkıyor ortaya.

Sonra da kutuplaşmalar, kamplaşmalar çıkıyor, sosyal çekişmeler, siyasi çekişmelere yerini bırakıyor. Kendileri gibi düşünmeyen, kendilerinde olmuyor, biraz ruhlarını okşayan politikacılar, popülist yaklaşımlarla bu insanları avlıyorlar. Bir takım tavizler falan filan. Ama kentsel yaşama katkısı olmuyor maalesef. Bu insanların, ülke ekonomisine katma değeri muhakkak ki vardır, burada ki konu bu değil. Kent kültürüne, kent yaşamına katma değeri var mı? Tartışılması gereken budur.

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..