Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Haziran '13

 
Kategori
Öykü
 

Kalbi sevda yerinden kanayan

Kalbi sevda yerinden kanayan
 

"Kelebeğim... Benim kelebeğim..."


http://www.youtube.com/watch?v=nVjsGKrE6E8 

(Bu hikaye için, hikaye olamayacak kadar gerçek bir şarkı...)

Avcının biri bir kelebeğe âşık olmuş. Dağlarda, yabanda koştururken hayatın peşinden; daha önce aşkı hiç yaşamadığını ancak kelebeği sevince anlamış... Sevmiş avcı kelebeği sevmesine de; korkmuş dokunursa incineceğinden, bu yüzden hiç dokunamamış. Çünkü çok küçükken dinlediği bir hikâye dermiş ki; kelebekler dokunuldukları zaman ya ölürler ya da bir daha asla uçamaz ve diğer hayvanlara yem olurlarmış. Oysaki o, yakaladığı her avın göğsünü hayvan daha son nefesini vermeden yarıp, daha kalbi atarken, elini göğüs kafesinden içeri sokup öldürerek geçirmiş ömrünü, dağların en tepesinde. Kelebeği de bunca yabanın ortasında görmüş zaten. Ama hemen tanımış onu, çünkü aynı kelebeği küçüklüğünden beri iki kez görmüşmüş zaten rüyasında daha önce. Zaten ta o zamandan beri, o kısacık iki rüyadan beri bir şekilde unutmamış ve bir şekilde sevmiş aslında avcı o kelebeği. 

Gel zaman git zaman, bir gün yabanın ortasında, en vahşi yanında koştururken hayatın; birden görünce kelebeği karşısında, ne yapacağını şaşırmış. Önce inanamamış ona gerçek hayatta kavuşmuş olabileceğine; sonra, içinden avucuna alıp bir kafese hapsetmek gelmişse de, yapamamış, dokunamamış. Avcı hayatında ilk defa bir şeyi “sevmeye bile kıyamamanın” ne demek olduğunu öğrenmiş. İlk defa uzaktan sevmekle, aşkla, tutkuyla bağlanmış olmak duygusuyla; “zarar verme korkusu”nun ortasında tıkanıp kalmış. İlk defa günlerce avlanamamış. İlk defa avlanırken kendini yaralamış. İlk defa korkmuş mesela hayattan; severken sevdiği şeye zarar vermekten… İlk defa bu kadar çok kıskanmış mesela… Mesela bulutları bile kıskanmış, altlarında uçuyor diye delice tutkuyla âşık olduğu kelebek… Bir uçurumun kıyısında durup o korkunç derinliğe bakmış, uzun zamandan sonra yeniden düşünmüş erken ölmek istediğini… daha fazla yaşamak istemediğini…

Gizliden, açıktan seyretmiş durmuş günlerce o güzel kelebeği. O hayatında daha önce hiç ama hiç ama hiç bu kadar güzel yaratılmış bir şey görmemiş ki… O kadar güzelmiş ki kelebek yavrularıyla, diğer kelebeklerle uçarken… O kadar kutsalmış ki…

Ama o çok iyi bir avcıymış. Onu eğitenler ona her şeyden önce bilmesi gereken ilk şeyin; çevresindeki hiçbir şeyin yaşamına, yaşam hakkına, var olan düzenine zarar vermemesi gerektiği olduğunu öğretmişler. Hayatın akışına saygı duymalıymış. Yoksa avcı biliyormuş ki eğer isterse kelebeğe ulaşmak için yoluna çıkacak her şeyin kanını bile dökermiş. Yoksa avcı biliyormuş ki kelebeği yakalayabilir ve götürebilirmiş kendi kaderinin peşi sıra, kelebeğin çekebileceği tüm acılara rağmen… Ama bıçağının keskinliğinden en çok kendisi korkan bir avcı olarak; demiş ki kendi kendine “Hayat çok ağır ve insanlar çok acımasız, çok küçük bir zarar bile verirsem ona, buna dayanamam… O kendi gökyüzünde, kendine ait dünyasıyla uçan bir güzellik, benden önce de uçuyordu benden sonra da uçacak… Hem aşk tek kişiliktir, bilmesine dahi gerek yok ki onu ne kadar amansız, tarifsiz, delice, ölümsüz bir tutkuyla sevdiğimi, ona kıyamadığımı...”

O bir avcı olarak var olmuş hep hayatta. Yabanda silahsız gezmek av olmak demekmiş. O bunu çok iyi bilirmiş bilmesine de; en çok sahip olmak istediğini tutup yüreğine sokamadıktan sonra; artık av olmak zamanıymış… En son avıysa; sevdası uğruna avlayacağı, yok edeceği; yüreğiymiş, kendisiymiş…

İstemiş ki hayat yok etsin onu bir şekilde. Tutmuş bir gece vakti ay ışığında saplamış bıçağını kelebeği kalbinde sakladığı yere… Biliyormuş ki avcı; kalbi sevda yerinden yaralananın ölmesi de zaman alırmış… Bir yandan kanı karışıyorken ağır ağır, kelebeği özlerken geçmek bilmeyen o zalim zamana; tutmuş fırlatmış bıçağını o kayıp sonsuzluğa; yabanın ortasında savunmasız uzanmış bir ırmağın kenarına anılarıyla baş başa ve demiş ki: “Hayat… bundan sonra istediğin gibi gel üstüme… senden ne alacağım var artık, ne de vereceğim…”

 

 
Toplam blog
: 160
: 2717
Kayıt tarihi
: 16.04.09
 
 

Öykü Şiir Deneme ..