- Kategori
- TV Programları
Kalbim çok acıyor Salih!!! Sen ölme Mahir!!!
karadayı vuruldu
Nasıl bu kadar aptalım! Kim aptal olmaz ki ! sevince gözün kapalı gidersin yolda. Aşık olunca, anayola mı çıkarsın, uçurumdan mı uçarsın, kamyona mı çarparsın, yoksa bir uçaktan mı atlarsın, ne çıkarsa bahtınadır. Aşk böyle bir şeydir. Bir delilik hali, bir düşünememe, bir sahiplenme, onunla nefes alıp verme, gitti mi yanından vay kalanın haline…..
Yemekler tuzsuz, sohbetler tatsız, her yer dar gelir insana. Feride'ninde dediği gibi ‘’ Kalbi acır insanın ‘’ Senaristlerin ilk bölümden itibaren Mahir'e bu gerçeği söyletme niyetleri olduğu için çok mutluydum. Delikanlı adam kendi gerçeklerini kendi söylemelidir. Feride başkasından duymamalıdır. Nitekim de öyle oldu. Mahir bu zor konuyu Feride'ye geçen bölüm açtı. Ama bu bölüm gerçekten yürek burktu. Hani Mahir dedi ya ; '' Ömrümü geçirmek istediğim tek kadın sensin. Bahtımda baba olmak varsa duam annelerinin sen olman. Son düşüm Azrail kapıma dayandığında, canım çekilirken elimi senin tutman.'' Arkadaş nasıl bir laf bu, bir bölüm sonra elin Feride'nin elinde son sözlerini sarfediyorsun. Mahir Feride'nin kucağına yığılırken gözünde onun kucağına yığılmanın mutluluğunu, kucağında ölecek olmanın güzelliğini okuyabiliyordun. ‘’ Seni çok seviyorum. Ahu Gözlüm, hep sevicem ‘’ bir bedenin sıcaklığının gidişini izlemek insanda çok kötü yaralar açar. Bir daha o bakışları göremezsin. Bir daha o sesi duyamazsın. Bir daha sarılamazsın. Mahir açısından ise; İnsana Allah daha güzel bir ölüm tarzı verebilir miydi? Mahir sen yine ölme !
Sema Ergenekon’un yazdığı senaryoları seviyorum. İnsana gerçekliği çok iyi hissettiriyor. Hatta bazen senaristin yazdığı senaryoyu, yönetmen ya da oyuncular tam veremeyebilir. Böyle durumda senarist çok sinir olur. Yaşatmak istediği duyguyu yaşatamadığı için memnun kalmaz o sahnelerden. Neyse ki bu dizinin kendi ekibinde bir araya gelen herkes bu işi hakkı ile yapıyor.'' 20 dakika dizisinde yaşanan problemleri herkes duymuştur.'' Beste ve güftenin Yusuf nalkesene ait olan parçayı ‘’ Avuçlarımda hala sıcaklığın var ‘’ dinlemekte bir başkaydı. Parça doğru yerde doğru zamanda çalındı. Uluç Bayraktar yönetmenliğinde; bir kurşunun yol alıp ‘’ bir tek hata hariç, kurşun namludan çıkarken sağa doğru dönerek çıkar. Bizim kurşun ise direkt yoluna devam etti. ‘’ su damlasına çarpışı ve sonra her ne kadar bilgisayar ile göğsüne isabet ettirmiş bile olsalar kurşunu, gerçeklik hissini çok iyi verdikleri bir sahneydi. Yani çok başarılı bir vurulma sahnesi olmuş. Şimdiden kendilerini kutlarım. Direm Polatoğlu'nunda son sahnede ateş ettikten sonraki selamı ise sinema karesi için harika bir tablo idi. Bence Sema Ergenekon ve Uluç Bayraktar anlatmak istediklerini ekrana yansıtabilmişler. Yakında Sema Ergenekon ile ilgili, yeni yazımda bunu size anlatacağım.
Bir annenin düştüğü durum; anneler hiçbir zaman evladının dışarıda küçük düşmesini istemez. Yakın çevresinde bunların yaşanmasını hiç istemez. Anne Feride'nin odasında Baba denen o zat ile, yaverimiz Turgut savcı yalan üstüne yalan söyledikleri ve düzgün rol kesemedikleri sahnedeki, Feride'nin annesinin bakışları çok hoştu. Kadın gözleri ile konuştu.
Bir de dünkü bölümde çok güzel bir konuya daha değindiler. Hoşuma gitti, şöyle bir düşündüm. Ne evrenseldir o okulda yazdığımız küçük notlar. Sevdiğin kıza verirsin. 70’lerde aynı, 80’lerde aynı, 90’larda aynı, 2000’lerde aynı, 2010’larda aynı, hiç mi değişmez arkadaş sanki genlerle geçiyor. Bu adet babadan oğula, anneden kızına geçer gibi. Sevdiğini söylersin o kağıtta, Tartışmanı yazarsın o kağıtta, kaçamaklarını yazarsın o kağıtta, nerede bulaşacağına değinirsin o kağıtta, kopya yazarsın o kağıtta. Ders hak getire, yani değişmeyen tek şey değişimin kendisidir, denir. Galiba bu değişmeyecek.
Birde eski terbiye adabı vardır. Utançtan yüzüne bakamayan evladı görmeyi İnsan özlemiyor değil, ne güzel bir adetti. Baba veya annene yanlış yaptıysan onları üzdüysen, senden büyük insanın önünde yüzün aşağıya bakardı. Onu utandırmanın verdiği üzüntüyü yaşardı çocuklar. Gözlerine bakamam utançtan derdi. Şimdi maşallah yüzüne bakıyor, hatasının üzerine bir de bir kamyon laf söylüyor. Ne de olsa özgürüz ya ! terbiyeye ne gerek var. Anne baba kimmiş.
Mahirin bir sözü ile bu hafta ki yazıma son vermek istiyorum. Mahirin babası ile konuştuğu sahnede;
Nazif baba: Eğer dünyanın adaleti varsa er geç hak yerini bulur. Git konuş ki geç kaldığın her dakika affedilme umudunu azaltır.
Mahir: Her aşkında bir adaleti vardır baba, ben bu aşkta en ağır cezayı hakettim. Feride kalbinde asacak beni.
Haftaya tüm gözler Karadayıda olacak, bakalım neler gelecek Mahir'in başına.
Murat sarı
https://twitter.com/muratsari8084
(01.05.2013 )