- Kategori
- Genel Sağlık
Kalça Protez Ameliyatı ( Bölüm 3)

Nihayyet tat taklar bitti.Bir saatten az bir süre sonra Ameliyathanenin kapısından gene sedye ile geçerken hiçbir acı duymuyordum. Tabii belden aşağımı da hissetmiyordum. Odama getirildiğimde beni endişeli gözlerle bekleyen eşimi ve büyük kızımı gördüm. Onların endişeli bakışlarına karşın ben çok neşeli ve sakindim. Sanırım benim sakinliğime onlar da şaşırdılar. Ben inşaat seslerinden başka bir şey hissetmemiştim ki. Bir de ameliyahane kapısından çıkarken gördüğüm kanlı sarı bezler. O an düşündüm o kanlar benim kanımdı.
Odama gelip yatağıma yattığımda etrafımda koşuşan güzelyüzlü melek hemşirelerin varlığı moralimi iyice düzeitmişti. O esnada aklıma bir olay geldi. Yıllar önce bir gün Paris'te Auber durağında RER den inmiş yukarı çıkmak için yürüyen merdivenlere binmiştik Burcu ile.Yürüyen merdiven çok dik ve uzundu. Bir şey söylemek için arkamı döndüğümde birden dengemi kaynettim ve arkaya doğru kaydım. Bir anda kendimi yukarı doğru çıkan merdivende ellerim kenara asılı ,kalçam merdivenler üzerinde buldum. Yürüyen merdivenin basamakları kuyruk sokumuma hızla vuruyordu. Sanırım şu anda kalçamda meydana gelen araz da o zamandan kalma. O esnada Burcu'nun hiç bir yere tutunmadan iki eli ile sırtıma destek verip merdiven üzerinde sürekli aynı basamakta iniş hareketi yaptığını fark ettim. Bir yandan da Fransızca yardım diye bağırıyordu.49 Kiloluk kızım beni sırtımdan destek vererek tutmaya çalışıyordu. Bıraksa ben merdivenlerden yuvarlanıp ölebilirdim. Yürüyen merdiven kazalarının ne tehlikeli olduğunu daha sonra duydum. Bir an artık trabzonu tutabilecek takadımın kalmadığını fark ettim ve ellerimi bırakacağım artık dayanamıyorum diye bağırdım. Burcu annem dayan diye yalvarıyordu. İşte o an merdivenin durduğunu hissettim. Bu bir kaç dakika bana bir ömür kadar uzun gelmişti. Ben yaşamımı kızıma , onun güçlü kollarına , cesaretine borçluydum. Daha sonraları düşündüm. Eğer Burcu keman çalmasaydı, kolları bu kadar güçlü ,karekteri bu kadar cesur olmasaydı ben belki bugün yaşamayacaktım.
Merdiven durunca görevlilerin gelip bizi indirdiğini va ilk kontrol için sağlık odasına aldığını fark ettim. Bütün vücudum darbenin etkisi ile simsiyah çürümüştü. Hemen iletişim kurdular ve hangi bölgede, hangi hastanede acil servis musait diye araştırıp beni SAMU ekibi ile cankurtaranla hastaneye sevk ettiler geniş çaplı bir sağlık kontrolu için.İşte o gün tanıştım ben Fransa'daki SAMU ilk yardım ekibi ile. Fransa'da tüm acıl olaylarda görev yapan bir ilk yardım kuruluşu SAMU,
Hastaneye giderken bana kimliğimle ilgili sualler soran, arada şakalar yapan zarif SAMU elamanlarına baktığımda bir şey dikkatimi çekti. Her biri birer aktör, aktris kadar güzel, zarif olan bu kişiler mis gibi parfüm ve bakım kokuyordu. Kendimi bir an öldüm de cennetteyim zannettim.
Neyse kazayı atlattıktan sonra SAMU ekibinin neden bu kadar bakımlı ve güzel kişilerden seçildiğini sordum bir çok kişiye. İşte o zaman bana acil durumdaki kişilerin çok hassas ve kırılgan olduklarını bu sebepten acil durumlarda çalışacak sağlık pesonelinin hem çok bilgili hem de çok bakımlı, genç ,güzel olması gerektiğini söylediler. Ancak o zaman kırılgan bir acil hastası kendini daha güçlü hissediyormuş.
O zaman Devlet hastanelerindeki acillerde görev yapan kaba saba, pis kıyafetli, sert görevliler geldi aklıma. Bir zebani gibi, hastayı daha ölmeden mezara koyacak gibi duran bu kişiler ne korkutucu idi.
Konu nerelere gitti gene değil mi.Acıbaden hastanesindeki hemşire ve diğer görevlilerin nazik, güleryüzlü bakımını görünce işte bu yaşadıklarım geldi aklıma. O gün Hastanede sordum sizleri özel olarak mı seçiyorlar bu kadar güzel, bakımlı ve nazik diye.
Ne çok ihtiyacımız var böylesi bir hasta bakımına değil mi.
Benim ameliyat ve hastane konusu epey uzayacak galiba. Devamı bir sonraki yazımda.