- Kategori
- Gündelik Yaşam
Kar üşüyenler için hiç romantik değil...
Malumunuz kar kış kapıya dayandı. Kar geldi, gelecek derken tüm haşmetiyle geldi kuruldu yaşamımıza. Her yer bembeyaz oldu, pamuk tarlaları gibi keyfince serildi yerlere.
Kaloriferli sıcacık evlerimizin pencerelerinden beyaz kelebekler gibi uçuşan kar tanelerini seyretmek pek bir keyifli. Beyaz örtü her yeri kaplamış, bütün çirkinliklerin üstünü örtmüş büyük bir hevesle. Ben de çok severim karlı havayı. Yağmuru da öyle. Manzarası, kar altında yürümesi, kartopu keyfi, kayması pek bir güzel de. Ancak;
İşinden evine dönerken kişilerin yollarda çektiği çile bir yana, böyle havalarda sokaklarda yaşayan evsizler de var.
Kar üşüyenler için romantik değil. Yağmurda ayakkabısı delik olanın halinden diğerlerinin anlamayacağı gibi sıcak evlerinde oturanların, dışarıdaki canların halinden anlamaları zor. Dışarıda dondurucu bir soğuk var, hele geceleri dayanılmaz. Evsizler gibi sokaklarda yaşamaya çalışan kediler, köpekler ne yapacak?
Belediyeler, büyük şehirlerde sokakta yaşayan insanlar için bazı çalışmalar yapıyor, bir salonda toplayıp yemek ve yatacak ihtiyaçlarını karşılıyor, ısınmalarını sağlıyor. Yalnız, her bölgeye yetişebilmeleri, sokakta biçare yaşayan her insanı görmeleri, keşfedebilmeleri mümkün değil. Burada sorumluluk biraz da bizlere düşüyor. . Bununla ilgili olarak bizlerin de arayıp bilgi verebileceği yardım hatları var. Sosyal medyada paylaşılıyor bu yardım numaraları. Sadece 155 i aramak bile yetermiş. Sokakta yatan, soğuktan üşüyen bir insan gördüğümüzde acıyarak bakıp geçmek yerine, "Vah vah! Yazık" deyip yolumuza devam etmek yerine, o sırada durumu ve adresi bildirirsek, ekipler gelip alırlar da donmamalarını sağlarız. Belki bir insana yardım etmenin iç huzurunu da birlikte yaşayabiliriz.
Aramızda yaşayan başka canlılar da var. Kediler, köpekler, kuşlar vs. gibi … Onlar hepimizden daha korunmasızlar maalesef. Kendi başlarının çaresine bakamayacak kadar muhtaçlar. Yerler karla kaplanmış, yiyecek de bulamazlar. “Çok açım ya da donuyorum, lütfen yardım et” diyemiyorlar.
Peki, onlar için ne yapabiliriz? Bahçesi, garajı olanlarımız kapalı alanlarda, balkon altlarında ya da apartman içlerinde tutabiliriz, karton kutulardan yuvalar yapabiliriz içlerinde yatabilmeleri için, çöp kenarlarına, evlerin önlerine yiyeceklerini, sularını koyabiliriz. Kuşlar için pencere kenarlarına ekmekler bırakabilir, kuş evleri, yemlikleri yapabiliriz. İlk aklıma gelenler bunlar. Aslında düşünülünce bir sürü şey vardır belki onlara yardım etmek isteyenler için.
Önce insan değil, birlikte yaşadığımız hayvanlar da var. Demek ki; önce vicdan demek lazım.
Ayrıca hayat büyük şehirlerden ibaret de değil. Ülkenin doğusu uzun zamandır soğukla ve karla mücadele ediyor. Bir sosyal devlete yakışmayacak manzaralar yaşanıyor oralarda.
İki yılı aşkın bir zamandır Van depreminin ardından kalan sağlar kaderlerine terkedilmiş, yaşamaya çalışıyorlar. Konteynerlerde yaşam mücadelesi veriyorlar o gün, bugündür. TOKİ’den kendilerine ev çıkmayan 500 aile halen kaldıkları konteynerlerinden şimdi çıkarılmaya başlanmış. 30 aile açlık grevi başlatmış, direniyorlarmış. Bunun üzerine elektrikleri kesilmiş, sokak lambaları trafolardan söndürülmüş, zifiri karanlıkta, soğukta, gayri insanı şartlarda yaşama mahkûm edilmişler. Alım güçleri yok, çocuklar hasta, aileler perişanmış. Geçen kış çadırlarında yaktıkları sobadan çıkan yangında yanan insanların haberleri vardı. Artık çadırları da yok.
Hani bize öğretmişlerdi ilkokulda bir şarkıda. Orada bir köy var uzakta, gitmesek de gelmesek de o köy bizim köyümüzdü hani.
İstanbul’a kar yağacak diye bangır bangır yayın yapan televizyonlar Van’ı çekmiyor. Oysa günlerdir sıfırın altında bir hava hakim Van’da. Van üşüyor, üstelik 2 senedir kaldıkları barakaları şimdi devlet eliyle ellerinden alınıyor, sokağa bırakılıyorlar. Van ile birlikte vicdanlar da üşüyor.
Ama devletin daha önemli konuları var. Örneğin dershaneler konusu var. Seçim bağırtıları var. Bavullar, belgeler bir biri ardına açılıyor. Küfürler havada uçuşuyor, dostluklar kuruluyor, dostluklar bozuluyor. Projeler var milyon dolarlık, kesilecek ağaçlar var.
Kim düşünecek üşüyen Van’ı değil mi?
Evet, önce vicdan olmalı…
Şükran Okyay