Karadeniz ve Sümela Manastırı

Sayın Okurlar,

Trabzon'un Maçka ilçesi sınırlarında bulunan Sümela Manastırı'nın tarihini anlatarak sizleri sıkacak değilim.

Sonuçta, bu bloglardan alınan bilgilerle ne bir tez, ne de dönem ödevi hazırlanıyor.
Spot karesinde de belirttiğim gibi; Sümela Manastırı'nın en büyük reklamını, orayı ziyaret eden yerli-yabancı turistler yapıyor, Trabzon'a gönül vermiş insanların yapamadığı..

Rehberlik hayatımda 2 sezon Karadeniz Kültür Turizm'i rehberliği yaptım. Rehberliğimin en keyif aldığım yıllarıydı.

Bolu-Abant ile başlayan yolculuğumuz Artvin-Hopa'ya kadar uzanırdı. Karadeniz Bölgesi, benim için, Samsun'dan sonra başlıyor. Samsun-Bartın arası insanlarımız kızmasın ama Karadeniz diyince, akla ilk gelen isim yeşillik oluyor. Yeşillik de, bu iki ilimiz arasında, Doğu Karadeniz'e nazaran daha az olduğundan, benim Karadeniz'im Samsun-Hopa arasıdır.

Tabii ki her ilin güzelliği ayrı. Edip Akbaram'ın notalar eşliğinde ünlendirdiği 'Aldırma Gönül Aldırma' şiirinin hangi duygular içinde yazıldığını, ancak Sinop Kalesinin, o deniz seviyesinin altındaki hücrelerini görüp de, derin bir 'Ah!' çekip anlayabiliyorsunuz.

Ya da, Fatih Sultan Mehmet'in, Bartın semalarına çıkıp: 'Lala, çeşm-i cihan bura mı ola?' (Dünyanın gözü burası mı?) sorusunu laf olsun diye söylememiştir elbet.
Diğer bir 'ya da' ise; Karabük'ün Eflani (Pazartesi günleri, Eflani'de kurulan pazar, o kadar ünlüymüş ki, haftanın günlerini Eflani-Salı-Çarşamba diye sayarmış Bolu-Karabük yerlileri)sini es geçmek olur mu hiç ?

Karadeniz Bölgesi'nin, en dikkate değer yerleri (kültürel anlamda) Trabzon'da saklıdır. Önce Atatürk Köşk'ünü gezersiniz, gözünüz yaşlı, ardından Ayasofya Camii'nin hikayesini dinlersiniz, sanki kapı açılacak Fatih Sultan Mehmet girecek içeriye kokusuyla. Ardından o dillere destan olmasının hakkını veren güzelliği görürsünüz, içinizdeki doğa yürüyüşü merakıyla. Sümela Manastrı'na iki türlü ulaşılabilir. Yürüme ile herhangi bir problemi bulunmayanların patika yolu kullanıp, ara sıra başlarını yukarıya kaldırıp, manastırın büyüleyici dış görüntüsünü izlemesi, üşenip de, manastıra araçlarla gidenlere göre oldukça zevkli bir eğlencedir. Manastıra ilk girdiğinizde, önce bir hayal kırıklığına uğrarsınız, yarım yamalak ikonaları görünce. Hatta ve hatta, o ikonaların üstündeki 'Kerem seni seviyorum, Şafak 80-4, Şampiyon' gibi çivilerle yazılmış kelimeleri gördüğünüzde, en saygılımızın bile 'Şerefsizler' diye iç geçirmelerini hissedersiniz. Ama çoğu insanımız bilmez ki, o yazıların en çoğunu, ecnebi turistlerin graffitileri olduğunu.(onlar yazınca graffiti). Rehberlik yaparken üşenmedim, 5 tane ikonanın üzerindekileri saydım ve ezici kelime kazıma üstünlüğünün ecnebilerde olduğuna şahit oldum ve bunu her turist kafilesine anlattım.

Sümela Manastırı'nın en büyük özelliği - o zamanlar inanılan - Kutsal Su: Ayazma'dır. Ayazma'nın, hastaları iyileştirme özelliği bulunduğundan, Fatih Sultan Mehmet'in, Trabzon'u feth ettiğinde, Manastır'a dokunmamasının en büyük etkenidir.

Yine bir Karadeniz Tur'un da, turist kafilesine anlatıyorum: ' Rivayetlere göre, bir gün Fatih Sultan Mehmet hastalanır ve iyileşme umuduyla Manastır'ın yolunu tutar. Dedikleri gibi, kutsal su O'nu iyileştir. O da, hediye olarak Manastır'a gümüş bir Semaver hediye eder. O semaver de, Ayazmanın giriş kapısının tam aksi yönüne konur. Her sabah güneşin doğuşuyla, Ayazma kapısının 50 cm üzerindeki boşluktan giren güneş ışığı, önce kucağında Hz. İsa'yı tutan Hz. Meryem Ana ikonasına, oradan da, semaveri aydınlatır.

Ben bu hikayeyi bitirdiğimde, emekli öğretmenlerden 'ismini hatırlayamadım özürlerimi sunarım' sorar: Viagra'da hediye etmiş mi ?.......

Görmediyseniz görün, ben görüp de görmeyenlere anlatanlardanım..

Saygılar, Sevgiler....