- Kategori
- Gündelik Yaşam
Karıncalara basmadan yürüyen adam...

Bu karıncalara basmadan yürüdüğü için her yere geç kalan bir adamın hikayesidir...
Bir incelik öyküsüydü onun yaşamı. Ve bu yüzden de hiç bir koca kalabalığa kabul edilmiyordu zaten. Çünkü ya onu anlamıyorlardı ya da inanmıyorlardı. Kimse kızamazdı onlara. Çünkü dünya üzerinde böylesi ince insanlar ya sahtekardılar ya da aptal.
Aldırmazdı karıncalara basmadan yürüyen ve her yere bu yüzden geç kalan adam. Hiç mi hiç aldırmazdı. Kızmazdı onlara ve kendini açıklamaya çalışmazdı. O karıncalara basmadan yürümeye devam ederdi. Ya doğruluğuna inandığı bir dünyada yapayalnız yaşayacaktı ya da yalana katıp kendini kendisi olmaktan çıkacak çok ama çok kalabalık olacaktı. Zor olanı seçti...
Ve yollar boyu insandan uzak karıncalara yakın yaşadı. Küçük adımlarla yürüyüp her yere geç kaldı. Güldüler ona ağız dolusu. Dediler ki; "Bir böceğin yaşamı, senin hayatından çok mu önemli? Ne çok fırsatlar kaçırdın kim bilir?" Gülümsedi karıncalara basmadan yürüyen adam ve dedi ki; "Bir hayata mal olacaksa fırsatlar çöpe atılabilir."
Aptal dediler ardından ve alay ettiler onunla. Ve devam ettiler o kaba saba hayatlarına. Herşeyin üzerine basıp, hatta birbirlerinin bile, göklere uzandılar. Topraktan, karıncalardan, otlardan ve çiçeklerden gün geçtikçe uzaklaştılar. Bastılar üzerine birbirlerinin fırsatları hayatlara değiştiler. Her yere zamanından önce gittiler çünkü birbirlerinin karınları üzerinde zıplayıp olmak istedikleri yere çabucak sıçradılar. Gökyüzündeki o karanlık kulelere yerleşip kendilerini kandırdılar. Bir süre yalancı mutluluklar yaşayıp o mutlulukların neye mal olduğunu düşünmediler bile. Yetinmediler hiç birşeyle. Daha çok daha çok ve daha çoğunu istediler ulaşacaklarının sonuna gelmelerine rağmen. Kulenin merdivenleri sonlanmasına rağmen hep istediler.
Ve bir gün aşağıya bakmayı akıl ettiler. Kocaman bir vadinin ortasında ağır adımlarla yürüyen bir adam gördüler. Düz bir çizgide değil de bir o yana bir bu yana zıplayarak ve toprağa bakarak yürüyen bir adam... Arada bir derin derin nefesler alarak göğü koklayan bir adam... Başını gökyüzüne kaldırıp güneşe gülümseyen bir adam... Bir şişe sudan aldığı yudumla dünya bağışlanmış gibi mutlu olan bir adam gördüler.
Ve aşağıya bakınca bir ADAM gördüler. Ve sordular birbirlerine "Asıl aşağıdaki kimdir?"
Fotoğraf: http://www.deviantart.com/print/349641/
Bir incelik öyküsüydü onun yaşamı. Ve bu yüzden de hiç bir koca kalabalığa kabul edilmiyordu zaten. Çünkü ya onu anlamıyorlardı ya da inanmıyorlardı. Kimse kızamazdı onlara. Çünkü dünya üzerinde böylesi ince insanlar ya sahtekardılar ya da aptal.
Aldırmazdı karıncalara basmadan yürüyen ve her yere bu yüzden geç kalan adam. Hiç mi hiç aldırmazdı. Kızmazdı onlara ve kendini açıklamaya çalışmazdı. O karıncalara basmadan yürümeye devam ederdi. Ya doğruluğuna inandığı bir dünyada yapayalnız yaşayacaktı ya da yalana katıp kendini kendisi olmaktan çıkacak çok ama çok kalabalık olacaktı. Zor olanı seçti...
Ve yollar boyu insandan uzak karıncalara yakın yaşadı. Küçük adımlarla yürüyüp her yere geç kaldı. Güldüler ona ağız dolusu. Dediler ki; "Bir böceğin yaşamı, senin hayatından çok mu önemli? Ne çok fırsatlar kaçırdın kim bilir?" Gülümsedi karıncalara basmadan yürüyen adam ve dedi ki; "Bir hayata mal olacaksa fırsatlar çöpe atılabilir."
Aptal dediler ardından ve alay ettiler onunla. Ve devam ettiler o kaba saba hayatlarına. Herşeyin üzerine basıp, hatta birbirlerinin bile, göklere uzandılar. Topraktan, karıncalardan, otlardan ve çiçeklerden gün geçtikçe uzaklaştılar. Bastılar üzerine birbirlerinin fırsatları hayatlara değiştiler. Her yere zamanından önce gittiler çünkü birbirlerinin karınları üzerinde zıplayıp olmak istedikleri yere çabucak sıçradılar. Gökyüzündeki o karanlık kulelere yerleşip kendilerini kandırdılar. Bir süre yalancı mutluluklar yaşayıp o mutlulukların neye mal olduğunu düşünmediler bile. Yetinmediler hiç birşeyle. Daha çok daha çok ve daha çoğunu istediler ulaşacaklarının sonuna gelmelerine rağmen. Kulenin merdivenleri sonlanmasına rağmen hep istediler.
Ve bir gün aşağıya bakmayı akıl ettiler. Kocaman bir vadinin ortasında ağır adımlarla yürüyen bir adam gördüler. Düz bir çizgide değil de bir o yana bir bu yana zıplayarak ve toprağa bakarak yürüyen bir adam... Arada bir derin derin nefesler alarak göğü koklayan bir adam... Başını gökyüzüne kaldırıp güneşe gülümseyen bir adam... Bir şişe sudan aldığı yudumla dünya bağışlanmış gibi mutlu olan bir adam gördüler.
Ve aşağıya bakınca bir ADAM gördüler. Ve sordular birbirlerine "Asıl aşağıdaki kimdir?"
Fotoğraf: http://www.deviantart.com/print/349641/