- Kategori
- Sinema
Kelebeğin Rüyası

KELEBEĞİN RÜYASI
KELEBEĞİN KISACIK YAŞAMI
Kelebeğin Rüyası
Senaryo ve Yönetmen: Yılmaz Erdoğan
Oyuncular: Kıvanç Tatlıtuğ, Mert Fırat, Belçim Bilgin , Farah Zeynep Abdullah, Yılmaz Erdoğan.
Görselliği, dönemi yansıtması ve karakterlerinin yaşamından sinen melankolisiyle, ince ince örülmüş bir film “Kelebeğin Rüyası”. Zonguldaklı şairler Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu’nun yoksulluk ve “ince” hastalıkla mücadele halinde geçen kısacık yaşamlarını, aşklarını ve en önemlisi içlerinde sönmeyen şiir sevdasını anlatıyor Yılmaz Erdoğan. Görüntüde Gökhan Tiryaki’nin dönem ve mekanları yansıtmakta kullandığı griden kahverengiye uzanan pastel tonları, Bora Gökçingil’in öykünün ağırlığına karşın akıcılığını yitirmeyen kurgusu ve Rahman Altın’ın her sahneyle örtüşen etkileyici müziği, teknik açıdan Türk sinemasında çıtayı yükselten bir film ortaya çıkarmış.
Eski çağlardan itibaren sanatçının ve melankolinin hastalığı olarak kabul edilen verem Moliére, Kafka, Bronte, Keats gibi ünlü şair ve yazarların yaşamlarını aldı. “İnce” hastalık kırklı yılların başında Zonguldak’ta yaşayan iki genç şairi de yakalar. Her anlarını kafalarındaki dizeler ile yaşayan Rüştü (Mert Fırat) ve Muzaffer’in (Kıvanç Tatlıtuğ) en büyük hedefleri edebiyat dergisi Varlık’ta birer şiirlerinin yayınlanmasıdır. Şiir dünyasında ancak ondan sonra önlerini görebileceklerdir. Kendilerine en büyük desteği kentte edebiyat öğretmeni olarak görev yapan Behçet Necatigil vermektedir. Belediye Başkanının kente gelen güzel kızı Suzan (Belçim Bilgin) her iki gencin de başını döndürür. İlham perisine dönüşen Suzan’ın kimin şiirini beğeneceği konusunda iddiaya tutuşurlar.
Mükellefiyet yasası kapsamında köylülerin madenlerde çalışmaya mecbur oldukları, madencinin zor yaşam koşullarının arka plan olarak kullanıldığı Zonguldak bölümleri görsellik, kostüm ve mekan seçimi olarak tek kelimeyle kusursuz. Renk skalasının değiştiği Heybeliada Sanatoryum ve İstanbul Şair Leyla Sokağı bölümleri ise farklı atmosfere bürünüyor.
Oyunculuk açısından övgüyü hak eden çok isim var. Kıvanç Tatlıtuğ kırılgan, çekingen Muzaffer’i, çocuksu coşkusuyla Mert Fırat Rüştü’yü ve eşi Mediha Hanım’ın engel tanımazlığını Farah Zeynep Abdullah yaşayan, soluk alan karakterlere dönüştürmüş. Behçet Necatigil’i Yılmaz Erdoğan tüm projedeki liderliğine uyan bir “baba” figürü olarak canlandırıyor. Otuzlu yaşlardaki Belçim Bilgin’e liseli bir genç kızı oynatmak iyi bir seçim olmamış, sırıtıyor.
İçlerindeki hüzünü,karşılıksız aşkları, parasızlığı, arşınladıkları sokağı şiirlerine yansıtmış, yirmili yaşlarda yaşamlarını kaybetmiş iki şairi tanıtan/hatırlatan Yılmaz Erdoğan’a teşekkürler. Sevda ve şiirle ördüğü filmi içinse tebrikler…
Bu blog Sinema sitesinde de yayınlanmaktadır