- Kategori
- Söyleşi
Kendini bilme üzerine güzel bir söyleşi..

Ramazan sohbetleri…”Ah! o eski ramazanlar”, “Nerde o eski sohbetler!” der büyüklerimiz… Eski sohbetleri çağrıştıran, eski antika eşyaların bulunduğu güzel bir mekândayız. Bu akşam iftar öncesi tasavvufi bir söyleşi, evrensel denge yasası, yaratıcı imgeleme, tevhid anlayışı, dahası insanı kâmil olmak nedir ne değildir üzerine Eğitimci- Yazar Ferda Oral bir söyleşi yapacak. Henüz mekâna kimse gelmemiş alt kata iniyorum. Eski eşyalar, her birinin bir hikâyesi var. Ortam sessiz ve huzurlu, bronz işlemeli bir koltuğa oturuyorum. Zamanın içinde bir yolculuk yapıyorum. Bedeni terbiye ettiğimiz, nefsi terbiye ettiğimiz bir ılık Ankara akşamı kulağıma eski bir şarkının rahatlatan melodisi geliyor, rüzgâr yüreği temizleyip aklarken daha da bir hafifliyorum. Sinerjimiz güzel, enerjimiz yüksek, her şey sade, dingin ve illüzyondan uzak.
Tasavvufta insan bütüncül olarak ele alınır fakat daha çok ilahi bir nefes olan ruh esas alınır. Çünkü yüce yaradan “ona kendi ruhundan üfledi.”
Beden gitse de ruh insana Allah’ın hediyesi olarak hep kalacaktır. Zihinlerimizi arındırmak, bedenlerimizin kıymetini bilmek ve ruhun ışığının parlaması için arada bir temizlik yapmak, bakım yapmak, dinlendirmek, sevmek gerekir. Asıl sır da belki kalplerimizin sevgiye açılıp tortulardan arınması ile mümkün olabilecektir.
…
Her zamanki sevecenliği ve bilgi ışığıyla Ferda Oral sohbete başlıyor. Bir şeyin sırrına erişmek için, onun derinlerine inmek, merkezine ulaşmak gerekir. Nasıl ki hazinenin sırrı sandığın içinde, cevizin sırrı da kabuğun ardında: İnsanın sırrı da kendi içinde, kalbinin merkezinde saklıdır. İçeriye ulaşmak için dışardaki kabuktan azad olmak, kat kat elbiselerden sıyrılmak gerekir. ''Kendini Bilme'' niyetiyle çıkmış olduğumuz yolculukta, yapmış olduğumuz tüm çalışmaların şifasının tüm aleme yayılması duası ile... Ramazan-ı Şerifin, bilinçlerimizin arındığı, ışığımızı parlatan günleri de beraberinde getirmesini diliyoruz.
Hayatı okumalıyız. Hayatta öğrenecek çok şey var. Ağaçların ilmini öğrensek, hayvanların ilmini öğrenemeyiz. İşte ağacı mı? Gramofonu mu? Hepsini öğrenemeyiz. Ömür yetmez. Önce biz kendimizi okumalıyız. Biz kendimiz başlı başına büyük bir alemiz. Biz öncelikle sadece kendimizi okursak bütün kâinatı okumuş oluruz. Bizim içimizde bütün ilimler var. Matematikte, kimyada, biyolojide var.
Bu dünyada, “neyin duasını okumak istersin?” Sorusuna bir zatı muhterem demiş ki; dünyadan bir iyi gitse, bir iyinin gelmesini, bir kötü gitse bir kötünün gelmesini isterim, demiş. Sen dengede ve merkezdesin demişler. Bu zata merkez efendi adını vermişler. Dünyada herşey zaten bir denge içerisinde.”
İnsan olmak üzerine orada bulunan herkes kendince insanı tanımlıyor. Sahi insan nedir? “Varoluşun her bir zerresini fark edip aşkınlık haline geçmedir insan olmak. Ne geçmişte, ne gelecekte değil bu anda olabilmektir. İnsan beden, zihin, ruhtan oluşuyor. Kalp çakramız kendi içimizde tatmin olunca ruhumuza ulaşmış oluruz.”
Sohbete doyum olmuyor. Aylardan ramazan, günlerden huzur… İftar vakti geliyor. Dualar eşliğinde sofraya oturuyoruz. Şükür rabbim verdiğin nimetlere, şükür sağlık ve afiyete… Alt katta iniyoruz. Kütüphane bölümünde, çaylarımızı yudumlarken gözümüz mekana renk katan antika eşyalara kayıp gidiyor. Ve 2020 yılından birer temenni mektubu yazıyoruz. Kendimiz için, ailemiz için, dünyamızın huzuru ve ülkemizin birlik ve beraberliği için… Âlemlere şifa niyetine, kendimize şifa niyetine.. Allah hayırlara vesile etsin.
e-mail:belginturan@gmail.com