Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mart '09

 
Kategori
Mizah
 

Kimlerle rakı içilir ?

Kimlerle rakı içilir ?
 

Haydi Abbas, vakit tamam ;
Akşam diyordun, işte oldu akşam
Kur bakalım çilingir soframızı
Dinsin artık bu kalp ağrısı

35 yaş şiiri / Cahit Sıtkı Tarancı

Şişede durduğu gibi durmaz derler ya hani hep, harbiden de doğrudur. Hıck !
Ağzının tadını bilen arkadaşlar kafaları çekmeyi iyi bilirler. Hıck ! Kafa çekme derken, sakın birbirlerinin kafalarını çektiklerini sanmayınız efenim aman. Kimisi raki der hıck ! , sanki boksör sanır mereti. Ama kafa derya olduktan sonra da, bir değil 10 raki balboa dayak atmış gücünde sopalık ya da küfelik olursunuz. Hıck !

Kimisi afillenince kafa, deryalara süzülürcesine lokuuur lokuuur içer durur anadın mı ? Şişeyi artık karısı, kocası gibi, yareni gibi görür onunla yatıp kalkmaya başlar. Epten zilzurna olur beya . Hıck ! Eve geç gelir, kafayı bulanıklaştırır ve sizi pilot eder de haberiniz olmaz. Sonra sizin karakutunuzu çöplerden, meyhanelerden toplarlar beya :))

Şaka maka içen içer ama düzgün içmek lazım bu alkollü içeceği. Hani derler ya " ben adamın ne mal olduğunu içki masanında anlarım anadın mı " hıck ! =)) Ne demek bu ? Kimisi sapıtır içince de ondan. İnsanlıktan çıkar ve uzaylı durumlarına doğru mil almaya başlar vızz vızzzz....

Rakı içmeye başlamadan önce sofranızın meyhanedekiler gibi donatmalıyız. İçeceğimiz insanlara gelince bunlar sevdiklerimiz, arkadaşlarımız, muhabbeti güzel olanlar, hoşgörülü olanlar, dinlemesini bilecek, sizin de onları dinlerken zevk alabileceğiniz hoşgörü sahibi, keyif kaçırmayacak veya aile ortamında ya da
kız arkadaşınız olabilir.

Bu sofra insanların birbirlerini anlayabileceği, birbirlerine anlatmak istedikleri karşılıklı sevgi ve
saygının hakim olduğu bir sofradır.
Rakı içtikten sonra huzursuzluk yaratmak için, kafanız bozuk olduğu zaman veya birinin hatırı olduğu için içilmemelidir. Rakı insanları birbirlerine yaklaştırdığı kadar çok fazla da uzaklaştırabilir.

Dengeli demlenmeyi bilmiyorsak ortamımızın tadı kaçar. Rakı sofrasına otururken ve kalkarken aklımızda olması gereken o masaya gülüp eğlenmek için oturduğumuzdur.

Rakı sofrasında insanlar çok mütevazi ve samimi oldukları için bu masada dostluklar pekişir ve kolay arkadaş edinilir. Eskilerden beri bu şekilde cereyan
etmiştir. Hala da öyle olduğunu görebiliyoruz. Rakı en güzel aile ortamında içilir.
Bu davranış karı koca arasındaki veya aile fertleri arasındaki bağları kuvvetlendirir. Burada anlatılanlar sadece içmesini veya demlenmesini bilenler içindir.

Eskiden rakı kadehlerde sek olarak içilir ve üzerine bir yudum su alınırdı. Günümüzde ise rakıyı rakı bardağı dediğimiz aslında limonata bardağı olan bardakta sek olarak değil de su ile karıştırarak içiyoruz. Rakı içmenin en büyük püf noktası soğutulmuş rakı, bardak ve soğuk sudan geçer. Aksi takdirde rakı içiminden hiçbir zevk alınmaz.

Çoğu insan rakıyı kendine özgü bir tarzda içer. Kimisi sulandırarak, kimisi sek içerek, kimisi şişesinden içerek keyif almaya çalışır. Büyük çoğunluk ise kendi ağız tatlarına en uygun karışımı hazırlar.

Rakı hazırlanırken dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta da bardağa önce rakı, sonra su, son olarak da buz konulmasıdır. Rakıyı sulandırmadan üzerine buz konulursa rakının aroması kristalleşir ve rakının tadı bozulur. Rakı meze ile birlikte yudum yudum ve yavaş içilir.

Demlenmek rakı içerken kullanılan bir kelimedir. Bunun sebebi çayın rengi ve kokusu suya sinerek içilecek kıvamı almasıdır. Atalarımız da buradan yola çıkarak rakı masasında demlenme sözcüğünü kullanır. Rakı sofrasında demlenmek ve sarhoş olmayı birbirinden ayırtedebilmek gerekir. Bu yüzden rakı içmek özen gerektiren bir iş olduğundan sadece içmesini bilenle içilir. Rakı içen herkes kendi
ayarını kesinlikle bilir. Sınırları zorlamaya başladığımızda bu işe dur demeyi bilmeliyiz. Rakıyı bilinçli olarak tadını seviyorsak içmeliyiz. Rakı hiçbir zaman sarhoş olmak için içilecek bir içki değildir. Çünkü bunun sonuçları çok kötü olabilir. Eğer rakı masasında biz ve karşımızdakiler dengeli demlenebiliyorsak ne mutlu bize.

Rakı yalnız başına içilmeyip arkadaşlar veya dostlarla birlikte içilir. Çünkü
rakı masaları sohbetlerin yapıldığı, hikayelerin anlatıldığı, hem dinleyici hem
konuşmacı olduğumuz bir ortamdır. Bu sanki bir grup terapisine benzer.
Ayrıca rakı masasında herkes birbirine saygılı olmak zorundadır.

Birçok şairin de dediği gibi güneş battıktan sonra içilir. Akşamın karanlığında günün üzerimizde bıraktığı etkiyi azaltmak, rahatlamak ve biraz olsun dertlerimizden uzaklaşmak için içilir.

Aynı zamanda akşam olduğunda herşey görmek zorunda kalmayız. Canımızın istediklerini, kalbimizin hissetdiklerini, kısacası görmek istediklerimizi görürüz.

Rakı içerken mevsimlerin de farklı etkileri oluşur insan üzerinde. Örneğin bir ilkbahar akşamında ırmak kenarında suyun sesini dinlerken... Kışın çatıya vuran yağmurun sesini dinlerken... Sıcak bir yaz akşamında arkadaşlarımızla bir araya geldiğimizde, rüzgarlı bir sonbahar gününde dökülen yaprakları izlerken içilen rakılar damağımızda hep farklı tatlar bırakır.

Bunlardan farklı olarak rakı aile toplantılarında, misafirliklerde, herhangi birşeyi kutlamak için, dostlarla bir araya geldiğimiz zamanlarda içilir.

Rakinin, pardon rakının yanında yiyebileceğiniz meze babında tarifler vereyim size.

Sarmısak Turşusu ( bazıları sarımsak da der ) :

Yarım kilo sarmısak, 1 su bardağı sirke. 1 silme yemek kaşığı deniz tuzu, 1-2
sap kereviz yaprağı, 3-4 sap dereotu.

Sarmısakların kabuklarını ayıklayın. Kaynar suda bir dakika bekletin, süzün
ve kurulayın. Aralarına kereviz ve dereotu yapraklarını koyarak sarmısak
dişlerini kavanoza yerleştirin. Diğer yandan sirke ve tuzu birkaç dakika
kaynatıp soğumaya bırakın. Sirke ve tuz karışımını soğuduktan sonra
sarmısaklann ustünü örtecek şekilde kavanoza boşaltın. Kuru ve az ışık alan
bir yerde bir ay süre ile bekletin. Meze olarak tek başına veya yeşil zeytinin
yanında servis yapın, salataları süslemek için kullanın.

Mantar Sote :

500 gram kültür mantarı, 10 diş sarmısak, 2 yemek kaşığı zeytinyağı, 1 orta
boy domates, 2 sivri biber, tuz, karabiber, 1 tatlı kaşığı kekik, 1 çay kaşığı
kırmızı pul biber, 1/3 demet maydanoz.

Mantarların üzerlerindeki çamur ve toprakları elinizle ovarak temizleyin. Iyice
yıkayın, saplarının rengi solmuş uçlarını kesip atın. Büyük mantarları dörde,
küçük mantarları ikiye bölün. Soğuk suda tutun. Sarmısakları ayıklayın ve
bütün bırakın. Domatesi sıcak suya sokup çıkartın, kabuğunu soyun, küçük
küpler halinde doğrayın. Sivri biberlerin sapını kesin, tohumlarını boşaltın, 1
cm uzunluğunda doğrayın. Maydanoz yapraklarını yıkayın, ayıklayın, ince
ince kıyın. Zeytinyağını bir tavada kızdırın, sarmısakları atın, bir dakika kadar
tahta kaşıkla çevirerek kızartın. Mantarları ilave ederek karıştırmaya devam
edin. Mantarlar önce su salıp ardından çekmeğe başlayınca domates, yeşil
biber, tuz ve karabiberi ekleyin. Kısık ateşte 10-15 dakika pişirin. Ocağı
kapatıp kekiği koyun ve karıştırın. Sofraya getirmeden önce kırmızı biber ekin
ve maydanozu serpin.

Şakşuka : ( şaka da şuka ) :)) :

2 adet patlıcan, 3 orta boy domates, 3 diş sarmısak, 3 çarliston veya dolmalık
biber, 2 orta boy patates, 1 demet maydanoz, tuz, kızartmak için sıvı yağ.
Patlıcanları yıkayın, saplarını kesin, kabuklarını alacalı soyun, herbirini
uzunlamasına dörde bölüp küp şeklinde doğrayın, tuzlu suya atıp 10-15
dakika bekletin. Domateslerin kabuklarını soyun, çekirdeklerini atın,
rendeleyin. Sarmısakların kabuklarını soyun, çentin. Biberleri yıkayın,
tohumlarını boşaltın, 2 santim uzunluğunda halka şeklinde doğrayın.
Patatesin kabuğunu soyun, içinde soğuk su olan bir kaba küp şeklinde
doğrayın. Maydanozu yıkayın, kalın dallarını ayıklayın, yapraklarını kıyın.
Önce patatesleri, sonra biberleri, en son da patlıcanları sudan çıkartın,
kurulayın, kızgın yağda kızartın, bir servis tabağına alın, tuzunu serpin,
karıştırın. Küçük bir kapta domates ve sarmısağı 3-4 dakika kaynatın, tuzunu
ekleyin, servis tabağındaki kızarmış sebzelerin üzerine dökün, karıştırın,
maydanozu serpin, sofraya getirin. Sarmısaklı domatesli sosun üzerine
yerken yoğurt da koyulabilir.

Amman fazla kaçırmayın. Yoksa küfelik olursunuz....

 
Toplam blog
: 749
: 1983
Kayıt tarihi
: 11.10.07
 
 

Yazmanın hayatın akışının bir parçası olduğu kanısındayım. 6 Mayıs 1982'de doğdum ve İstanbul Kar..