- Kategori
- Gezi - Tatil
Kimsesiz çocuk; Akçakoca
An gelir sahilde yürürken Karadeniz’in o tatlı esintileriyle ferahlarsınız. An gelir, hırçın bir tayın yelesi gibi kimi zaman sizi kırbaçlayan yâda sakin haliyle sizi okşayan deniziyle hatırlarsınız. Ya da an gelir, deniz kenarında balığınızı yerken, iyot kokusunu ve tertemiz havasını, sizin içinize dolduran haliyle hatırlarsınız Akçakoca’yı.
Bazen üniversite öğrencisi olarak geldiğinizde, ilk âşık olduğunuz anla, bazen de güneşli bir havada yağan yağmuruyla. Yüksek bir pencereden gördüğünüz uçsuz bucaksız denizi yâda alabildiğine yeşil tepeleri gelir bazen gözünüzün önüne.
İşte böyledir Akçakoca... İçinde yüreği tertemiz olan yaramaz bir çocuk yatar onun. Kimsesiz bir çocuk edası vardır tavırlarında. Yorgun düşmüş bir işçinin gözlerini andırır tepeden. Okula yeni başlamış bir ilkokul öğrencisinin heyecanı dolaşır sokaklarında.
Kışları hoyrat esen rüzgârları ve dalga sesleri melodi olur kulaklarınıza. Alır götürür sizi bilinmeyene doğru… Dalarsınız geçmişin derinliklerine.
Sonbaharda yediğiniz bir palamudun, tadını ararsınız yediğiniz tüm balıklarda. Fındık arar gözleriniz Akçakoca’nın olmadığı her yerde.
İşte böyledir Akçakoca… Bu kadar güzeldir ama buruktur yüreği Akçakoca’nın. Hep kimsesizliği yaşamış hali vardır her güneş batışında. Unutulmuştur, kıymeti bilinmemiştir Kimsesiz bir çocuktur Akçakoca…
Bir ilgidir onun beklediği bir şefkattir. Arar onun gözleri, arsız bir çocuğun istediği oyuncak gibi, sevgi arar şefkat arar.
İstediği çok bir şey değildir, tatlı dokunuşlardan başka. O herkesin gelip görmesini ister dokunmasını ister sevda dolu gözlerle seyredilmeyi ister. Onu döven her deniz dalgasına haykırır bu özlemini. Kimse duymaz sesini. Her yağmur damlacığında ağlar onun dağları, tepeleri. Alır götürür hüznünü hazan yağmurları. İlkbaharda yağan yağmur teselli eder onu. Kışın sıcaktan kavrulmuş bedenini yaz yağmurları serinletir. Üstüne düşen kar tanelerinin yağarken kavuşamadığı gibi o da kavuşamaz özlemiyle, beklediği şefkatle.
Kimsesizdir Akçakoca, onun adı kimine göre sevdadır, kimine göre topraktır. Benim diye haykıramaz kimse onun adını.
Gelen her misafirine beni unutmayın diye bağırır her köşesi. Bunu feryadı dinler, Akçakoca gibi bir sevdayı görmeyenler. Ama duyması gerekenler duymaz bu feryadı. Beni kurtarın diye haykıran gözlerini kimse görmez. Körmüdür bilinmez onlar. Görürlerde görmezden gelir o da bilinmez. Bilinen bir gerçek vardır o da; kimsesiz bir yavru gibi şefkat bekler bu şehir.
Pek aktır,
Feryadını haykıran gözlerin
Pek kocamandır,
Umudunu besleyen yüreğin
Adına sevda konmuş senin
Elbet bir gün sesini duyar
İçinde beslediklerin…